#10#

41 10 7
                                    

Parmağımın arasındaki kalemin ucunu ısırdım. Plastigini iyice dişlerimle ezmiştim . önümdeki kağıda karaladıklarıma baktım. Bir ton hesap. Acaba kasiyerlik mi yapmalıydım yada garsonluk mu . of bu parayı nasıl toplayacaktım. Ben hiç bir işte çalışmamıştım ki. Denemelik bile . bu kadar umursayacak ne vardı. Bir hediyeydi ve ödemek zorunda degildik. Bu kolyenin parası tam olarak aybükeden çıkmalıydı ama ben dostumun üzerine bırakmazdım bunu. O serseri parayı vermeyecegimizi bilmeliydi. Vermeyecektik bunun sorumlusu emreydi . aybükenin hiçbir zorunluluğu yoktu. Bugün cumartesiydi ve düşündüklerim fazlasıyla canımı sıkmıştı. altımdaki yorganı bıkkınlıkla tepikledim. bacalarımı duvara dayadım çocuk gibi oflayıp puflayıp mızmızlanıyordum tabi bacaklarımı duvara vurmayıda ihmal etmiyordum. bu pozisyonda fazlasıyla beynime kan gitmişti duvarı itekledim ve kendimi yerde bulmam bir oldu. seslice mırıldandım sürünerek yerden kalkmayı becerdim. ağır adımlarla bişeyler üzerime geçirdim atkımıda boynuma dolayıp attım kendimi evden dışarı. annem işteydi yine. hafta sonuydu ve dükkanların birkaçı açıktı. dışı kutlamadan kalmış süslerle kaplı mekan gözüme çarptı yaklaşıp OPEN yazısını görüp oraya yöneldim. cam kapıyı itikledim kasadaki orta yaşlarda siyah önlüklü adamı görüp ona doğru ilerledim. sadece bugünlük birkaç masada müşteri yer alıyordu ama adam buna hiç taviz vermeden bütün samimetiyle parlayan gözleriyle bakıp " hoşgeldiniz hanımefendi ,size nasıl yardımcı olabilirim" diyerek tüm nezaketiyle karşıladı. buruk gülümsemeyle karşılık verdim. " elemana ihtiyacınız var mı ? " dedim umutla tek kelimesini bekledim ilk girdiğim yerdi ama belki son şansımdı. paranın gözü kör olsundu. insanı vezirde yapardı rezilde. rezil olmam %90 ndı sanırım. yada kötü düşünmemeli miydim kötü düşünceler kötülüğe itermiydi? yoksa bu insanların uydurduğu koca batıllardan birimiydi. kendimi kötü halde gördüm ama bu evsizlerin durumu kadar vahim halde degil degilmi ? şükürdü sığınacağım bir damım vardı. buda beni şanslı insanlardan yapmazmı. insanlar dünyaya gelirken hayatlarını seçemezler ki . seçebilseydik bir çoğumuzun doğa üstü gücü olmazmıydı. doğa üstü gücüm olsaydı babamın ölümünü önlerdim ve tekrar bizlerle varolurdu. belime sarılan eller beni düşüncelerimden alıkoydu. solumdaki geniş omuzlarıyla bitişiğimde duran kişiye baktım . yeşil gözleriyle bakıp sırıttı belimden tutup kendi bedenine daha bir yapıştı. bu durumdan rahatsızlanıp savaşa sinirli bakışlarımı yolladım. halinden gayet memnundu ama ben değil. Nasılda olduğum yerdeydi. Takip mi edilmiştim yani "ahh sevgilim yine mi boşu boşuna alıkoyuyorsun birisini "dedi yapmacık tavrıyla. "çek ellerini üzerimden sen ne diyosun be "

diye çemkirdim. ne sevgilisi kafayı mı yedi aptalın teki. adamın gözleri savaşla buluştu . "siz ona aldırmayın sevgilim unutkanlık hastalığı var bazen nerde olduğunu bile bilmez kusura bakmayın sizide rahatsız etti" dedi alttan fısıldayarak. adam anlamışca vah vahlandı . noluyo ne dönüyordu burada. yalanları diz boyu sıralamaştı adamıda ikna etmişti tam bir deli muamelesi yiyordum. "şu adama inanmayın beyefendi sevgilisi falan değilim " diye söylendim. "işte gördüğünüz gibi böyle"diye ekledi savaş . sinirden kuduruyordum . yalancının daniskasıydı. beni kapıya doğru itekledi zorlasamda fayda olmadı dışarıya kadar götürdü siyah zipin önüne dogru savurup bıraktı kollarımı. Kolumu tutup yerden dogruldum. "Sen ne yapmaya çalışıyosun" diye bağırdım. "Kolyenin parasını mı ödemeye çalışıyodun"dedi alaylıca sırıtıp . "hayır hem niye ugraşayım ki bir iki bisey içecektim" dedim gözlerimi devirip. "Milyarlık kolyenin parasının maaliyeti ne kadar bilmiyosun"dedi gözkırpıp. "Hem ödemek zorunda değiliz ki"dedim aksine sırıttım. "O para ödenmezse anneciginin başına neler gelir tahmin bile edemezsin"dedi hınzırca. Gözlerim dehşetle açıldı içime kor düştü. Tek varlığım ona bisey yapamazdı olmazdı. Yaparmıydı sahiden gücü yeterdi. Arkamı döndüm nefes almadan koştum , koştum. Yolun beni nereye götürdüğünü umursamadan koşuyordum. Kanımın son damlası damarlarımda süratle akıyordu ve kalbime şiddetle kan pompalanıyordu. Kalbimin küt küt sesini duyuyordum ve başka birşey daha duydum gürültüyle kulak zarımı yırtan korna sesi . milimetrik hesapla bana yakın olan araçla karşı karşıyaydım durup kaldığım yerden sessizce uzaklaştım. Ama biliyordum ardımdaki araç sahibi öfkeyle bagırışıyordu. Uçsuz bucaksız nehirlerdeki damlacıklar gibi oradan oraya savruluyordum. Kırmızı başlıklı kız kurdun eline düşmüştü , kırmızı başlıklıysa güçsüzdü ufacıcık bir kızdı işte. Her halükarda kurda yem olacaktı. Bir masalda hep güçlü güçsüz vardı . güçsüz ezilerek güçlüyü tatmin ediyordu. Güçsüzde çaresizlikle sürünüyordu. Peki ben , bende mi sürünecektim. Ayaklarım apartmanın önüne geldiğinde agrımıştı tıpkı beynim gibi. Kuzuların sessizliğini andıran sessizlikte çıktım merdivenleri. Her bir adım bedenime çakılan kazıktı. Bedenimi yaralar içinde bırakan. İşte bir ümit bir boşlukta yok oluşta ellerim gitti kapının ziline. Nefes alışlarım kulaklarıma birikmişti ta,ki sarışın suret kapıyı aralıyana kadar. Dostumun gözleri yorgun gözlerime gitti sonra bedenime. İçeri buyur etti . bedenim benden uzaklaşıp gitmişti. Ufakta olsun sıcak birşeyler geçti genzimden aşağılara. "Sana noldu böyle" demişti ben sıcacık kahvemden başımı kaldırıp baktığımda. "Savaş Kolyenin parasını istiyor "diyip gözlerimi yere indirdim. Sustuk kısa sessizlik oluştu . "ve parayı bulamazsam anneme bisey yapabileceğini belirtti"diye devam ettim. Gözlerime ıslak damlalar doldu. Napıcaktım hiçbir fikrim yoktu. Çıkmazlara girmiştim , yollar tıkalıydı . "bu benim meselem , parayı ben ödeyecegim"dedi. "Artık benim meselem"diye itiraz ettim. Oturdugum yerde birşeyler dürtüyordu beni , rahatsız ediyordu bu durum. Her dkka napıcagımın dürtüsü beni boguyordu. Dar geliyordu bulunduğum yerler. Saat 6ya yaklaşmıştı güneş batmaya yüz tutmuştu.akşamın serin rüzgarları açık camdan içeri nüfus etmişti. Vücuduma ürperti salmıştı. Saatlerce oturdugum koltuktan dogruldum. Aybükede benle birlikte kalktı. "Nereye"dedi gözlerini açıp. "Eve gideyim artık"dedim o da fazla üstelemedi , kapıya kadar geçirdi. Eve geldiğimden birkaç dakika sonra annemde gelmişti .iyi zamanlama. Büyük sakinlikle yedik akşam yemegimizi. Uzunca dalıp gittim , annemin yüzünü inceledim her bir karesini ayrı ayrı, annemin sesini duydum , dalgın halimden çekip çıkardı.
Gözlerimle anlamadım şeklinde baktım. "Kızım iki kahve hazırlasada içsek karşılıklı"dedi ima yağmurlarının oklarını üzerime tutup. Anlamışça sırıttım .usulca mutfağa yol aldım. Kısacık sürede kahvelerimizi hazırlamıştım yanınada tatlı damak kabartıcı çikolata toplarını hazır ettim. Tepsiyi alıp içeri geçtim. sehbanın üzerine koydum. Annem yanıma oturup sarıldım . alnıma derince öpücüğünü kondurdu. Gözlerine baktım masum panda yavrusu misali. Boyun boşluğuna Kafamı koydum ,elini tuttum. Ellerimizi karşılaştırdım ikimizin parmaklarıda uzun inceydi sağ elimizin sağ köşesinde ben vardı. Buda anne kız olduğumuzun kanıtı. "Kime çekmişim acaba"dedim sesli mırıldanıp alttan alttan anneme baktım. Yanagımı kocaman elma parçası gibi öptü. " tabiki bana"dedi imalatının kendine ait olduğunu kesinleştirip. Yan gözle bakıp kıkırdadım. "Gözlerimde babama çekmiş "dedim arada sessizlik oluştu annemin yüzünden aniden gülümseme silindi. Cevap da vermedi "iyi geceler ben uyucam yarın iş var biliyorsun"dedi kaçarak. Babamın evde isminin geçmesine tahamül etmezcesine her seferinde kaçıyordu. O bizden bir parçaydı evimizin en önemli yapbozu. O yapboz yok artık ama bu tamamen olmadığı anlamına gelmez. Her zaman bizimle ruhu dolaşıyor evimizin her bir tarafında , yine beni her gece izliyor öpüp gidiyor. Bilmem kim yazarın dediği gibi ölüler kalpte yaşar. Her nefes alanda yaşıyor sayılmaz. İyice şairlere bağlamıştım neyseki beni bırakmayan kahvemide alıp odama geçtim. gece mavisi havaya bürünmüştü. Pencereyi açtım . telefonumdan müzik açıp ortamın sessizliğini sonlandırdım. Sessizlik beni bilmediğim şekilde ürkütüyordu. "Zeus kabadayı- hayat kahvesi" müziğinin sesini biraz daha açtım. Bu adama bayılıyordum ,müziklerine sözlerine o kadar içten o kadar iyi anlatıyordu ki acıyı. Yine istemsiz gözlerim doldu gözyaşları yanaklarımdan süzüldü. Hep aglardım bu adamın müziklerinde. Ama asla da vazgeçmezdim dinlemekten. Camdan içeri tamda Kafama bir taş geldi ,olduğum yerde irkildim. Kafamı tutup afalladım. Hangi hadsiz atmıştı bu taşı hem de gece vakti. Cama koşup aşağı baktım karanlıktaki sureti anımsayamadım. "O taşı atan kim "diye bağırdım sinirlice. "Aşağı in aslı"dedi bilmediğim şahıs. Adımı nerden biliyordu."Kimsin"dedim. "İnmezsen daha çok bagırırım"dedi tehditkar sesiyle. Komşuları ayaklandırmasını üstüne üstlük annemi kaldırmasını istemezdim. Annemin odasının kapısını açtım uyumuştu. Usulca dışarı çıkıp indim merdivenleri. Bir yandanda kalbim hızlı hızlı atıyordu. Siyah zipin önünde savaşı gördüm . beni görünce dudakları yukarı kıvrıldı. Ne işi vardı burada. Taşı atan da mı oydu. "Neden burdasın"dedim sesim kısık çıkmıştı. "Borçluydun ya bana,  bir çözüm buldum"dedi sexi tavrıyla üzerimi süzüp. Boğazımı temizleyip"neymiş o..."dedim hayretle....

Hadi yorumları göreyim . yorumlayanlar kendi aralarında takipleşsin :-)
Bu arada multimedya: savaş

Paradoks ✌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin