SÖSS-3

93 9 0
                                    

Şarkı bittiğinde gözlerimi açıp hayalimle bulunduğum durumu karşılaştırdım. Etrafımda toplanıp beni dinleyip alkışlayan insanlar, birkaç övgü, videoya çekenler, şarkıya eşlik edenler... Umduğumdan çok daha güzeldi ve herkes beğenmişe benziyordu. Üstelik şarkı söylememin amacını çözemeyen insanlar dışında hayalimlede oldukça benziyordu. Masaya koyduğum telefonu alıp kulağım götürdüğümde oradan da alkış sesi geliyordu. Etrafımdakilere teşekkür edip kahvenin parasını ödedim ve kafeden çıktım. Tanrım! O kadar mutluydum ki!

"Hey, mükemmeldin. Daha önce hiç şarkı söyledin mi bir toplulukta?"

"Hayır." dedim utanarak. Söyledikleri hem hoşuma gitmişti hemde utandırmıştı beni.

"Sesine bayıldım ve şimdiye kadar bu sesini kullanmaman çok büyük bir hata. Hayallerini genişlet biraz bence, çünkü az önce bir hayalini gerçekleştirdin ve bu çok kolay oldu. Daha zor hedefler koy kendine. Mesela birinin yüzüne karşı şarkı söylemek, bu birçok kişiye söylemekten çok daha zor. Bu arada sesini kaydettim birkaç arkadaşıma dinletsem sorun olmaz değil mi?"

"Hayır." dedim hiç düşünmeden. Ne de olsa beni tanımayacaklardı. "İstediğin kişiye dinletebilirsin. Ama burada bir sürü kişi videoya çekti. İnternete koymazlar değil mi, çünkü internete koyarlarsa okulumdakilerde dinler. Ben tanımadığım kişilere şarkı söyleyebilirim, tanıdıklarım duyduğunda utanırım."

"Biraz sakin olmayı dene. Kötü değil aksine harika söyledin bırakta bunu asıl tanıdıkların görüp seni onurlandırsınlar. Utanmayı unut. Kimseden ve hiç bir şeyden utanmana gerek yok."

"Ne demek utanma?"

"Sana çırılçıplak dışarıda utanmadan gez demiyorum. O ayrı, sen en ufak şeye bile utanıyorsun. Bazı şeylerden utanmaman aksine gurur duyman gerekir. Yaptığın şey ayıp değildi ki utanıyorsun."

"Peki." Dedim. Hala heyecanlıydım ve dediklerine kısa cevaplar verebiliyordum ancak.

"Hey, ufak bir işim çıktı daha sonra konuşmaya ne dersin?"

"Peki. Seni ararım. Teşekkür ederim, her şey için."

Telefon kapandığında afalladım. Veda cümlesi beklemiştim en azından. Vay be, ben az önce herkesin içinde şarkı söylemiştim ve çok güzel tepkiler almıştım öyle mi? İçimde inanılmaz bir enerji vardı, iki saniyelik sevinç çığlığım sokakta yankılandı ve okula koşmaya başladım. On dakikalık yolu birkaç dakika içinde gelmiştim. Hızlı adımlarımı devam ettirerek merdivenleri tırmanıp sınıfımın olduğu katın lavabosuna girdim. Öğle arasına bir kaç dakika vardı.

Aynada kendime baktım, koştuğum için saçlarımın bir kısmı alnıma yapışmıştı ve yüzümdeki sırıtmayla zır deliden farkım yoktu. Saçlarımı düzeltip yüzümü yıkadım. Çantamdan rimelimi ve parlatıcımı çıkarıp sürdükten sonra tekrar çantama attım. Aynada kendime baktım tekrar. Sırıtmamı bozup ciddi maskemi taktım.

Lavabodan çıkarken içimde olduğunu küçüklüğümden beri hayal ettiğim kız gülüyordu. Ona küçükken bir isim bile takmıştım hatta, Margo. Bu isim bir kafenin ismiydi hatırladığım kadarıyla. Çok hoşuma gitmişti ve hayalet kızıma bu ismi koymaktan çekinmemiştim.

Zil çalınca sınıfıma girip yerime oturdum. Sabahki olaydan dolayı sanırım, ilginç bakışları üzerimde hissediyordum. Koray'ı aradı gözlerim ama sınıfta olmadığını görünce yüzümdeki ciddi maskem düştü ve somurtmaya başladım. Bir dakika, neden üzülmüştüm ki?

Margo kıs kıs güldü içimden. Kimseye fark ettirmeden karnıma hafifçe yumruk attım. Şimdi gülmeyi kesmişti. Somurtkan yüzümü hemen toparlayıp ciddiliğimi geri kazandım. Sevgilisi olan birini düşünmem çok yanlıştı.

Senden Önce Senden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin