Bir.
İki.
Üç.
Dört.
Beş.
Altı.
Yedi.
Sekiz.
Dokuz.
On.
Sakinleşmek adına yatağıma sırt üstü uzanıp saymaya başladım. Ama işe yaramıyordu, orası ayrı konu.
Anlayamıyordum ki ben hiçbir şeyi! İşler gittikçe karışıyordu, daha içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Düşünmekten yorulmuştum artık. Zaman durmuştu benim için. Hiçbir şey hissedemiyordum, özlem hariç. Ailemi özlüyordum, evimi özlüyordum; mutlu olduğum zamanları, her şeyin daha masum olduğu zamanları özlüyordum. Eskiden olduğum o mutlu insanı özlüyordum.
Elimi çabuk tutmam gerekiyordu. Babamı bulup her şeyden kurtulmak istiyordum.
Kırık Kum Saati, bana katili bulmamı söylüyordu. Ama zaten katil oydu, neden onu bulmamı istiyordu ki? Ayrıca onun çevremden biri olma ihtimali bana çok uzak geliyordu, aslında içten içe korkuyordum bundan.
Benim çevremde kim vardı ki bunları yapabilecek? Bunları yapabilecek kişileri geçtim, zaten çok fazla biri yoktu yaşamımda. Hala hayatta olan babam vardı, ama babamdı sonuçta. Zaten benim şu an ondan şüphelenmem bile saçmaydı.
Derin bir nefes aldım ve her şeyi baştan düşünmeye başladım.
Amcam vardı. Babamın kardeşiydi, Ceyda kuzenim ve en iyi dostum. Ceyda'dan şüphelenmeme gerek olduğunu düşünmüyordum. Ormanda bulduğumuz annemin cesedinin Ceyda ile bir ilişkisi olamazdı çünkü o sırada benim yanımdaydı. Amcam zaten İlyas Dede'nin yanındaydı. Ama ben o sırada onların ne yaptığını bilmiyordum, bu sorun yaratıyordu işte. Amcamın kardeşini kaçırıp, beni tehdit edebileceğini sanmıyordum, aslında bunu düşünmek istemiyordum çünkü henüz amcamı aklayacak mantıklı bir neden bulamamıştım – amcam olması hariç elbette.
İlyas Dede. Babamın en eski ve en iyi arkadaşı. Bu da demek oluyor ki babama dair bildiği bir sürü şey vardır. Yani bundan kastım şu: Babamın tüm arkadaşlıkları, eskiden yaşadıkları, başına gelen çoğu şey. Burada kafam biraz karışıyordu. Bunları bize yapan kişinin bizi sevmediği, hatta bizden ölümüne nefret ettiği belliydi. İlyas Dede babamdan nefret mi ediyordu yoksa? İyi de, onun babamdan nefret etmek için bir nedeni yoktu ki. Eskiden bir şey olmuş olsa, şimdi zaten arkadaş olmazlardı. İntikam almak istiyor olsa bu zamana kadar beklemezdi. Zaten onlar her zaman arkadaşlıklarına değer vermişti. Her şeyin sahte olduğunu zannetmiyordum.
Ve Ulaş. Zaten çevremde bu insanlardan başka biri yoktu. Şimdiye kadar ona güvenmiştim. Ama şu an amcamdan bile şüphelendiğimi düşünürsek, onu yargılamam pek de garip olmazdı sanırım.
Bir kere yeni taşınmıştı bu kasabaya. Birdenbire hayatıma dahil oluvermişti. Nefret ettiğim katilin oyununa katılıvermişti. Bu biraz yabancı bir durumdu. Nedense birdenbire bana yardımcı olmaya başlamıştı. Her şeyi paylaştığım sırdaşım olmuştu. Tüm bunları düşününce bu gerçekten saçma geliyordu? Tanışalı kısa zaman olmuştu, ben ona güvendiğim için arkadaşlığımı ilerletmiştim onunla ama onun bu kadar kısa bir sürede çok az tanıdığı bir kişiye her konuda destek olmaya çalışması biraz şüphe uyandırmıyor değildi.
Öte yandan ailesini kaybetmişti. Onları hatırlamıyordu bile, hayatı boyunca yalnız olmuştu. Bana başkasının kendisi gibi olmasını istemediğini söylemişti. Üstüne katil onu da biliyordu. Ormanda bulduğumuz mektup hem ona hem bana ithafendi. Onu da bu olaylara katmak istemişti katil. Ne durumda olduğumu bilen tek kişi de oydu. Neden bilmiyorum, ama onun samimiyetine inanmak geliyordu içimden. Hem bana zarar vermek gibi bir amacı olsaydı şimdiye kadar çoktan yapmıştı, değil mi? O kadar çok fırsatı olmuştu ki böyle bir amaç için. Yine de hala ufak bir şüphe vardı içimde. Ama o da katilin oyununun içindeydi, sadece benim kadar acı çekmemişti, bu durumda ondan şüphelenmem ne kadar doğruydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kum Saati
Gizem / GerilimHer şey birdenbire oldu. Önce sevdiklerimi kaybettim,sonra da kendimi korkunç bir gizemin içinde buldum. Her şey çok karışık, hangi yolu seçeceğimi bilmiyorum; korkuyorum, bu yüzden sesleniyorum ancak çığlıklarımı duyan hiç kimse yok. Ama ben her...