Önceki gece...
"Hanna, yemek harikaydı. Cok yedim cidden." Jinyoung bir eli ile göbeğini tutmuş bir şekilde yürürken bense onun haline gülmekle meşguldüm. Bana aldırmayarak konuşmasına devam etti. "Baban bu yıl bize sponsor olduğu icin cok şanslıyız. Onun sayesinde güzel yemekler yedik."
Tek eliyle, yürüdükçe yaklaştığımız oteli isaret etti. "Ve böyle guzel bir otelde kalıyoruz. " diye ekledi.
Tebessüm ederek başımı salladım. Bu babamın bize son sınıf olduğumuz için yaptığı bir jestti. "Teşekkürlerini babama iletirsin." Dedim arkadaşıma dönerek. "Seni sorup duruyor zaten."
Evet. Babam Jinyoung'u cok seviyordu ve bizim aramızı yapmaya çok çalışmıştı. Tabi bunda Jinyoung'un babasıyla asker arkadaşı olmasının da etkisi büyüktü.
Fakat bizim dostluğumuz çok kuvvetliydi. Birbirimizi hep kardeş gibi görmüştük. Ben yurt dışında okumak istememiştim. Jinyoung da beni tek bırakmamak için gitmemişti mesela.
Babam istediğinin olmayacağını anlayınca büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Cok net hatırlıyorum. Eminim bir kızı daha olsa onunla da arasını yapmaya çalışırdı. Çocuğu takımının renklerine bağlamayı o derece istiyordu.
Jinyoung tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. "Dönünce ilk fırsatta uğrarım. "
Jinyoung ile babamdan sonra birkaç kişinin daha muhabbetini dönderdik. Laf arasında Shi Ah'yı sorması gözümden kaçmamıştı.Ondan bundan laflarken çoktan otele gelmiş hatta odalarımızın bulunduğu kata çıkmıştık bile.
İkiye ayrılan koridorun Jinyoung sol tarafina bense sağ tarafına gidecektim. İkimizde birbirimizin tarafına umutsuz bakışlar atıyorduk.
"Hadi ayrılalım." dedim en sonunda.
Bana doğru dönüp abartılı bir şekilde burnunu çekti. "Seni özleyeceğim arkadaşım. " derken sarılmıştı.
Karşılık vererek bende ona sarıldım. "Bende seni." Dedim ondan ayrılırken. "Yolun açık olsun."
O da aynı şekilde "Senin de." Dedi. Su an beynimin içinde Hızlı ve Öfkeli 7 filminin son sahnesi dönüyor, arka fonda da. When I See You Again çalıyordu.
İkimizde canlandırdığımız bu fazla dramatik sahnenin ardından kahkahalarla gülerek odamızın yolunu tuttuk.
İçeriye girdiğimde bile hala gülüyordum. Jinyoung böyleydi işte. Antidepresan etkisi vardı insanların üstünde. Onu bu yüzden seviyordum. Sanırım sevgilisi olduğunda en çok kıskanan kişi ben olacaktım. O kızın çekeceği vardı.
Üzerimdeki ceketi çıkarıp yatağa bıraktıktan sonra telefonumu alarak pencerenin önündeki oturma alanına oturdum. Aklım Sehun'daydı.
Bu aksam topluca akşam yemeğine gitmiştik. Fakat yemeğin ortalarındayken Sehun'a gizemli bir telefon gelmiş ve Sehun yemekten erken ayrılmıştı.
Nereye gittiğini, ne yaptığını deli gibi merak ediyordum. Yemekte tam yanimda oturduğu için gelen çağrının kimden olduğuna bakma fırsatım olmuştu. Bunun ahlaki açıdan çok uygunsuz olduğunu bilsem de kendimi çaktırmadan bakmaktan alıkoyamamıştım.
Arayan numarada isim yazmıyordu fakat ilginç bir şekilde arayanın kim olduğunu biliyor gibiydi. Hatta tedirgin bile olmustu.
Ayaklarımı ileriye dogru uzattım. Kim olabilirdi ki? Sehun neden o kadar gerilmişti?
Aradan biraz süre geçtikten sonra otelin bahcesinde bir hareketlilik sezdim. Bir kaç dakika sonra da Sehun kadrajıma girmişti.
Pekala. Bu oldukça şaşırtıcıydı. Sehun cebinden bir dal sigara çıkarıp dudağına yerleştirdikten sonra diger eliyle rüzgarı siper ederek sigarayı yaktı. Sürekli telefonuna bakıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale • Sehun •
FanfictionBir peri masalında yaşıyorsun prenses. Ama burası harikalar diyarı değil ve ben de prens değilim.