Yoo Seul Hoon'un kendi eline tutuşturduğu silaha bir süre korku ve panikle baktıktan sonra kendini toparlayarak başını kaldırdı. Ona doğru korkusuzca bir adım attı. Silah hala havadaydı.
"Sınavdan sonra MT'nin olduğu o gün.. In Young'u" dedi fısıldarcasına. Kelimeleri bir araya getirmekte güçlük çekiyordu. "In Young'u öptün mü?"
Hoon hiç beklemediği bu soru karşışında kalakalmıştı. Bakışlarını kaldırıp, soğuk kış rüzgarında bile dimdik duran kıza baktı. Gözleri bedeninin aksine yıkımlarla doluydu. Lanet olsun ki yapmıştı. "Evet." dedi pişmanlık dolu bir sesle. "Ama.."
Yoo Seul o an da kendisine doğru tek bir adım attı. Silahı daha da kaldırmıştı. "Yeter." dedi keskin bir şekilde. "Başka bir şey duymak istemiyorum."
Ardından büyük bir yenilgiyle silahını yerine koydu. Oldukça tehditkar ve tehlikli bir şekilde "Bir daha bana yaklaşırsan, bu sefer gerçekten vururum seni." derken çoktan çıkaşa doğru yol almıştı bile.
***
"Bunları, buraya getirmem yasak değil mi?"
Sehun ellerindeki alkol, cips, abur cubur gibi sağlı sağlığa zararlı bilumum şeyle dolu olan poşeti Hoon'a gösterirken odanın kapısını yavaşça kapattı.
"Yasak." dedi Hoon tekdüze bir şekilde. Yattığı yerden doğrulmuştu.
Sehun başını sağa sola sallayarak Hoon'un yatağının diğer ucuna oturdu. Paketleri ortalarına koyarken abartılı bir şaşkınlıkla iç geçirdi. "Woow.. Arkadaşına suç işlettiriyorsun. Dostluğumuz büyük tehlikede."
Hoon sağ ayağıyla Sehun'un bacağını dürtükledi. "Saçmalama. Polisim ben. Seni tutuklattırır mıyım hiç?"
Sehun içecek kutularından birini arkadaşına uzatıp, anında karşılık verdi. "İlk sen tutuklarsın beni asıl."
İki arkadaş milleti çekiştirip, onun bunun dedikodusunu yaparken bir yandan da Sehun'un getirdiklerini yiyorlardı. Zaman ilerledi ve muhabbet daha da koyulaştı.
Hoon sırtını hüzünlü bir şekilde duvara yaslayıp ayaklarından birini ileriye doğru uzattı ve diğerini kendine doğru çekip, sol elini üstüne koydu. Oldukça efkarlı bir görüntü çiziyordu. Yan tarafında, aynı şekilde oturan Sehun da öyle.
Genç adam uzun ince jelibonlardan birini kemirirken boş gözlerle karşıya baktı. "Bir kadın seni otoyolun ortasında bıraksaydı napardın?" diye sordu aniden Hoon'a.
Hoon bakışlarını karşısındaki hastane duvarından ayırmadan yanıtladı. "Bir köşede sessizce yediğim haltları düşünür ve ölümü beklerim." Bir süre duraksadıktan sonra devam etti. "Peki bir kadın sana silah çekse naparsın?"
Sehun büyük bir şaşkınlıkla aniden Hoon'a döndü. "Yoo Seul sana silah mı çekti?"
"Yoo Seul olduğunu söylememiştim."
Sehun alaycı bir kahkaha attı. "Yoo Seul'dan başka sana silah doğrultabilecek kız var mı?"
"Haklısın." diyerek onayladı Hoon onu. "Kimse onun kadar cesur değil."
Sehun da katıldığını belirterek başını aşağı yukarı salladı. "Beni bırak da sen ne haltlar yedin?"
Hoon sıkıntıyla derin bir çekti. "Ona alt sınıflardan bir kız ile öpüştüğümü itiraf ettim." dedi belli belirsiz. Sehun ohaa derken Hoon kendini savunmak istercesine ellerini kaldırdı. "Ama bu 6 yıl önce olan bir olaydı ve ben çok sarhoştum."
"Abi, kusura bakma ama sen de iyi aptalmışsın yani. Kız haklı."
Hoon kaşlarını çattı. Yoo Seul tabiki haklıydı. Hiçbir bahane, ya da açıklama yediği naneyi değiştiremezdi. Kızın kendisini neden terk ettiği apaçıktı. Kendini affettirmekten başka çaresi yoktu çünkü onu hala seviyordu. "Sen ne haltlar yedin peki?" diye sordu Sehun'a dönerek.
Sehun derin bir nefes aldı. "Geçen gün Daegu'da Hanna'nın toplantısı vardı. Ben de onunla birlikte gittim. Toplantı sonrası after party de herifin biri ona yanaşıp yanaşıp duruyordu. Bende dayanamadım tuttum kolundan apar topar çıkardım onu."
Hoon anlamamış gibi gözlerini kırpıştırdı. "Ee ne var bunda?"
"Dur daha bitmedi. Neyse işte Hanna da benim kaba hareketlerime sinirlendi. O sinirli ben sinirli tartışmaya başladık. En sonunda ben kendimi tutamadım ve Hanna'ya dişi köpek kuyruğunu sallamayınca erkek köpek ardına düşmez dedim. O da beni arabadan attı."
Hoon abartılı bir ıslıkla arkadaşına larşılık verdi. Sehun'un yarı pişman yarı sefil haline gülmemek için kendini zor tutuyordu. Onun yaptığı gibi tekrardan önüne döndü ve ikisi birlikte boş hastane duvarına bakmaya başladılar.
"Sanırım biraz salağız." dedi Hoon aniden sessizliği bölerek.
"Baya." diyerek onayladı Sehun onu. Elini arkadaşının omzuna koydu. "Bir araya gelince zavallılığımız sinerjik olarak katlanıyor."
Boş gözlerle bakmaya devam ederken derin bir iç çektiler. Sehun ayağa kaktı. "Ben gidiyorum o yüzden."
"Tamam." dedi Hoon. "Benimde kendimi Yoo Seul'a affetirme yolları düşünmem gerek zaten."
***
Sevgili fairytale severler. Sieri yeni hikayem olan Boom a da bekliyorum. Orasi da cok guzel. Gelsenize... beraber kopalim. :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale • Sehun •
Hayran KurguBir peri masalında yaşıyorsun prenses. Ama burası harikalar diyarı değil ve ben de prens değilim.