Bölüm 9: Sırlar insanı güvende tutar.

1.4K 148 18
                                    

Beynimde yankılanan garip sesler, gözlerime vuran titrek gün ışığı...

Sanki uyanmam için çağrı yapıyorlardı bana. Ama bu uykuyu o kadar sevmiştim ki gittikçe daha çok mayışıyordum. Yatağın yumuşaklığına sığınıp kalkmak istemesem de dışarıda beni bekleyen bir dünya vardı. Cevaplanmayı bekleyen sorular, açıklığa kavuşturmam gereken meseleler de. Ha bir de yapabilirsem birine sıkıca sarılmayı istiyordum.

Sanırım o biri de Sehun'du.

Hazır olduğumu hissettiğimde gözlerimi açtım. Ertelemenin manası yoktu. Uzun süredir kapalı olan göz kapaklarım parlak güneş ışığında titredi bir süre. Işığın verdiği his yavaşça yok olurken ellimin üstünde hissettiğim ağırlıkla bakışlarımı o tarafa yönlendirdim.

Sehun sol elimi kendi elinin içine almış, yatağımın kenarına çektiği sandalyede iki büklüm bir halde uyuyakalmıştı. Karşımdaki bu manzarayı gözlerim dolu bir şekilde izledim bir süre. Sen kimsin? diye sordum içimden. Kafamda bunun gibi binlerce soru vardı.

Neden hayatıma damdan düşer gibi girdin?

Dün geceki adam neden öyle şeyler söyledi?

Niye elimi tutuyorsun şu an?  

Bunların cevabını duymayı o kadar çok istiyordum ki.O kendiliğinden uyanana kadar umutsuzca ona bakmaya devam ettim. Kafam karışıktı ve itiraf etmem gerekirse biraz korkuyordum.

Sehun'un sabahın bu saatinde beni bulması oldukça garipti çünkü.

Kurtarıldığıma sevinmiştim fakat bu çok şüphe uyandırıcıydı. Otelden çıkarken kimseye haber vermemiştim. Orası ise tesadüfen rastlaşamayacağımız kadar ıssız bir yerdi. Bu durumda geriye tek bir seçenek kalıyordu: Sehun beni takip etmişti. Peki ama neden? Dün gece onu takip ettiğimi mi anlamıştı yoksa? 

Ben onunla ilgili düşüncelerimde boğulurken Sehun uyanmıştı. Endişeli bir şekilde oturduğu sandalyeden kalkarak yatağın kenarına oturdu. Onun bu hareketi ile bende yatakta doğrularak sırtımı yatak başlığına yasladım.

"İyi misin Hanna?" Sehun elini alnıma koyup ateşimi ölçerken  irkilerek hafifçe geri çekildim.  

"İ-İyiyim." diyerek tedirgin bir şekilde yanıtladım sorusunu.

Bana dokunmasını istemediğim için kollarımı kendi vücuduma doladım. Hareketlerimin tuhaf olduğunu biliyordum fakat dünkü sahne gözlerimin önünden gitmiyordu. O adamın söyledikleri, Sehun'un yumruk atışı...

Dün gece gördüğüm rüyadaki Sehun'un sözleri yankılandı beynimin içinde: Bir peri masalında yaşıyorsun prenses ama burası harikalar diyarı değil ve bende prens değilim.

Bakışlarım odanın içinde kaçacak yer ararken kendimi en sonunda yine ona bakarken buldum. O da büyük bir endişeyle bana bakıyordu. Ters giden bir şeyler olduğunu, bende bir tuhaflık olduğunu anlamıştı. İnanılmaz bir telepati yeteneği ile anladığını hissedebiliyordum.

Zaman asılı kalmıştı. Odadaki buzdolabının cızırtısı dışında başka bir ses yoktu. Bakışlarımı kaçırmadım. Gözlerinde bir kaç cevap arıyordum. O da benim gözlerimden neleri bildiğimi anlamaya çalışıyordu sanki. 

Aramızdaki gözle görülmeyen duygusal yoğunluğu bozan ilk ben oldum. "Yüzündeki o ifade ne öyle?" diye sordum beceriksiz bir yapmacıklıkla. "Neredeyse senin karanlık geçmişi olan bir adam olduğunu düşüneceğim." Sesim kendinden emin olmayan insanlara özgü bir şekilde titremiş sonlara doğru da fısıltı halini almıştı.

Sorumun üstüne gözlerinden geçen karaltıyı yakaladığım anda kalbime tarifi imkansız bir his çöktü. Bunu ona yem atmak için öylesine söylemiştim ama doğruydu. Görebiliyordum.

Oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Gizlemek istediklerinin gün yüzüne çıkmasını istemezcesine gözlerini kaçırmıştı. "Sırlar." dedi boğuk bir sesle. "İnsanı güvende tutar."

Kalan son umut kırıntım da o an yok oldu. Yalan bile olsa inkar etmesini istediğimi fark ettim. İçinde benim adımın da geçtiği garip konuşmalar olan o karanlık tarafının olmadığını duymak istediğimi. 

Gözlerim yanmaya başlayınca derin bir nefes alıp tekrar verdim. Ani bir hareketle üzerimdeki ötüyü kaldırıp yataktan çıktım ve Sehun'a hiçbir şey söylemeden odayı terk ettim. Bu konuşmayı devam ettirebilmek için önce biraz güç toplamam gerekiyordu.

Sehun'un odasından kendi odama geçtim ve getirdiğim birkaç parça eşyayı toplayıp Jinyoung'u aradım. Ona kendimi biraz halsiz hissettiğim için Seoul'e döneceğimi söyledim. Sehun'la ilgili bir şey söylemedim.

Bunu birine anlatmayı çok istesem de yapabileceğimi sanmıyordum. En azından olayları tüm netliği ile öğrenene kadar yapamazdım.

Eşyalarımı alıp otelden çıkış yaptığımda Jinyoung'un kapıda arabasıyla beni beklediğini gördüm. Güneş gözlüklerini takıp arabasına yaslanmıştı. Arabayı dikkatle süzdüm. "Uçakla geldiğini sanıyordum." dedim imayla.

Gözlüklerini umarsızca başının üstüne aldı. "Uçağı kaçırdım." dedi çantamı arka koltuğa koyarken. 

Bana hiç dakik değilsin derdi hep ama kendisi benden beterdi. Gülümseyerek ön koltuğa oturdum ve Jinyoung'un  sürücü koltuğuna geçmesini izledim.

***

Oh Sehun elindeki sıcak kahve kupasını dudaklarına götürdükten sonra pencere pervazına yaslanıp Jinyoung'un arabasına binmekte olan Hanna'yı izledi.

Dün gece izlendiğini anlamıştı ama bu kişinin Hanna olabileceğini hiç düşünmemişti. Ama kızın bu sabahki korkulu ve tedirgin bakışlarını görünce izleyenin o olduğunu anlamıştı. Genç kız dün yaşanan her şeyi görmüştü. 

Sinirle onlara bakmaya devam etti. Kupayı o kadar sıkı tutuyordu ki parmakları bembeyaz olmuştu. Sessizce bir küfür savurdu. Hiçbir şey istediği gibi gitmiyordu.

***

Bu da böyle bir bölüm oldu. Bakalım olaylar nasıl gelişecek?

Sehun gerçekten kötü mü? Sakladığı sır ne? Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum. :)

Fairytale • Sehun •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin