Sehun'un konum attığı adrese vardığımda arabadan inip doğru yere geldiğimden emin olmak için birkaç kez daha telefonumu kontrol ettim. Evet doğru yere gelmiştim ama bunda bir terslik vardı.
Gangnam'ın göz bebeğinde olmama rağmen önünde durduğum club hiç de tekin görünmüyordu. Dahası Sehun beni nasıl böyle bir yere çağırabilmişti. Henüz barışmamıştık bile.
Bir an içeri girmemeyi ve anında buradan uzaklaşmayı düşündüm fakat beynimin bir yanı içeride beni bekleyen şeyi merak ediyordu. Bu yüzden Sehun'a kafamdaki soruları sormak ve özrünü duymak için cesaretimi topladım ve yarmagül gibi kapının önünde bekleyen iki herifi kolaylıkla geçerek uzun ince loş ışıklı koridora adımımı attım.
Güvenlik sanki benim gelmemi bekliyormuş gibi anında kenara çekilerek yol vermişti. Bunun üstümde oluşturduğu tedirginliği görmezden gelmeye çalışarak etrafa göz gezdirdim.
Koridor uzun ve oldukça genişti. Bir yerlerden gelen cıstak cıstak seslerini duyuyordum fakat o kadar kalabalık bir inson topluluğunun içinde güç bela ilerliyordum ki nereden geldiğini ayırt ediyordum.
Gözlerim görmemesi gereken bir sahneye istemsizce tanık olunca memnuniyetsizce yüzümü buruşturdum. Oğlanın biri kızın üzerinde anatomi çalışıyordu. Zira yaptığı keşiflerin başka bir açıklaması olamazdı.
Sigara ve alkol kokan insanların arasından geçerken bu sefer de sol taraftaki çift yüzünden kaçıp gitmek üzereydim. Öpüşüyorlardı. Tabi bu benim ekstra yumuşatılmış ifade şeklimdi. Hepimiz ne yaptıklarını anlamıştık değil mi?
Neon mor ışıkla aydınlatılan bu salaş koridor nihayetinde bittiğinde kendimi bembeyaz spotlarla aydınlatılan yuvarlak bir alanda buldum. Beynim tehlike çanlarının çaldığını nihayetinde işitebildiğinde arkama 4 tane olduklarını düşündüğüm girişteki adamlardan sıralanmıştı. Aslında girdiğim andan itibaren benimle gelmiş de olabilirler.
Adamlardan iki tanesi her iki yanıma sıralanıp "Gidelim." dediklerinde başka çarem olmadığını anlmıştım. Kendi ellerimle bu tuzağa düşecek kadar salak olmam bir yana Sehun'un böyle bir yere gelmeyeceğini bildiğim halde buraya girdiğim için aptalın önce gideniydim.
İtiraz etmeden adamların söylediklerini yaptım. Bir müddet daha yürüdükten sonra büyük, çift kapılı meşe kapıyı tıkladılar ve cevap gelmesini beklemeden içeri girdik.
Orada, boydan boya cam kaplı duvarın önündeki deri koltukta oturuyor, elindeki viski kadehini döndürerek bana bakıyordu. Yüzündeki o pis sırıtıştan o an daha da nefret ettim.
Robin'in uşakları beni onun tam karşısına oturtturunca alayla tısladım. "Neden seni burada gördüğüme şaşırmadım acaba."
Yüzündeki sırıtış daha da genişlerken bacaklarını rahatlıkla ileriye doğru uzattı ve üst gövdesini bana doğru uzattı. Leş gibi alkol kokuyordu. "Ben seni burada gördüğüme şaşırdım ama." diye fısıldadı. Yüzü bana çok yakın olduğu için kafamı yan tarafa çevirdim. Onu görmeye bile tahammülüm yoktu.
"Bu kadar saf olacağını tahmin etmiştim." diyerek devam etti. O kadar saftım işte. Önde gideniydim hem de. Saftirikler genel kurulunun bayrağını taşıyordum.
"Gelmeseydin, Sehun'dan intikam almak için daha farklı yollar düşünecektim." Ayağa kalkarak elinde viski bardağını bir o yana bir bu yana salladı. "Tabi tüm bu planların hepsinde sen olacaktın."
Oturduğum tek kişilik koltuğun etrafında yarım bir tur attıktan sonra arkama geçerek omzumun üstünden başını uzattı. "Neden? Çünkü Sehun'un şu an senden daha çok önemsediği bir şey yok."
Tekrar yürümeye devam etti ve bu sefer de tam karşıma geçerek eski yerine oturdu. Benimle değil de daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Ayrıca o benim sevdiğim kadını öldürdü, ben de şimdi aynısını, aynı şekilde ona yapacağım. Benim çektiğim tüm acıları o da çekecek. Çünkü o suçlu."
Beynim aynı şekilde kelimeleri ile birlikte aklıma anında Isabella'nın yaşadıklarını getirince korkuyla irkildim. Fakat yine de kendimi tutamayarak "Sehun kadar sende suçlusun." diye karşılık verdim. Robin sözlerime şok olmuştu. "Isabella'yı o kadar seviyordun madem neden ona sahip çekmadın. Neden ona onu sevdiğini söylemedin. Neden..."
Sözlerim Robin'in elindeki bardağı büyük bir şiddetle yere fırlatmasıyla birlikte ortaya çıkan camın kırılma sesi ile birlikte yarıda kaldı. "Çünkü Isabella Sehun'u seviyordu." diye gürledi müthiş bir öfkeyle.
Hemen sonra ise ayağa kalkarak kollarını oturduğum koltuğun iki yanına koyarak destek aldı ve üzerime doğru eğildi iyice. Öfkeyle parlayan çakmak çakmak olmuş gözlerini benden ayırmadan dışarıya doğru bağırdı. "Getirin." dedi sadece.
Neyi getireceklerdi? Neler oluyordu. Pekala artık ciddi anlamda korkuyordum. Olacaklardan, olabileceklerden...
***
Aslında bu bölümü final yapacaktım fakat uzun oldu. Bu yüzden iki parta ayırdım. Reklamlardan sonra devam edeceğiz. O yüzden umarım sıkılmamışsınızdır. :D
![](https://img.wattpad.com/cover/47270326-288-k996820.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fairytale • Sehun •
Fiksi PenggemarBir peri masalında yaşıyorsun prenses. Ama burası harikalar diyarı değil ve ben de prens değilim.