Gözlerine bakarken ne yapacağımı bilemedim. Bir süre sonra vücudumu kaplayan utançla bakışlarımı kaçırdım. Sinem koltuktan kıkırdıyordu ama kendini tutuğu belliydi yoksa gür bir kahkaha patlatacağı anlaşılıyordu. Aybars'a bakmamaya çalışarak yavaşça yerime geçtim. Bana baktığını hissedebiliyordum, alayla bakıyordu. O da yerine oturunca derin bir nefes aldım.
Yakınımda durmasını garip buluyordum, daha doğrusu garip hissediyordum.
Abim erkeklerle konuşmama izin vermezdi. Neden bunu yaptığını aslında anlayabiliyorum ancak arkadaş olmama bile izin vermiyordu. Nedenini sorduğumda "Aklın havada olur, senin aklın bana lâzım." demişti. Yanıtına kaşlarımı çatmıştım o zaman. Fakat şimdi yapbozu birleştirmiştim. Aşık olmamdan korkuyordu. Ama benim aşık olmam için baya bir zaman gerekiyor ve karşımdakinin bir mucize olması gerekiyor. Mucizevi mükemmelikte bir insanın olamayacağına göre kafam rahattı. Aşık olmazdım ben. Keşke bunu abime söyleseydim. Belki o zaman bir erkek arkadaşım olurdu.
İz'den başka kız arkadaşım olmamıştı, olmayacaktı da. Çünkü onun gibisini bulamazdım. Arasam hatta bulsam bile o asla İz gibi olamazdı. Ve benim tek istediğim İz'di. Başka hiç kimse değil. Ancak erkek arkadaşım olsa fena olmazdı. Onlar kızlardan daha farklı ve daha eğlenceliler.
"Biray!"
Sinem'in kulağımın dibinde cırtlamasıyla kendime gelebilmiştim. "Sorun ne?"
"İki saattir sana sesleniyorum, duymuyor musun?" dedi üzüntüyle. Kırılmıştı.
"Kusura bakma, dalmışım." dedim ellerimi sweatshirt'ümün cebine sokarken."Olay ne?"
Yüzünde imalı bir gülümsemeyle bana yaklaştı. "O bakışmada neydi? Anlatsana! Ne oldu?"
Yüzüne 'sen ciddi misin?' der gibi baktım. Bakışımı görünce yüzü asıldı. "Hadi ama, bir şeyler oldu. Gözlerinizin içlerine baktınız ben gördüm. Emin ol. Bu benim uzmanlık alanım, beni kandıramazsın." dedi yüzünde yine o aptal gülümsemeyle.
"Neyden bahsediyorsun sen?" dedim kaşlarımı çattarak.
Yüzü tekrardan asıldı. "Odun gibi baktın mı yani? Oysa o sana çok güzel bakıyordu!" dedi ve tiz bir çığlık attı. Sinem'e atılıp ağzını kapattım.
"Niye çığlık atıyorsun?" dedim hâlâ ağzını kapalı tutarken. Otobüste ki yolcular nasıl dayanıyordu bilmiyorum ama daha ne kadar dayanabileceklerini bilmiyorum. Bu nedenle sessizce otursak daha iyi olur.
Sinem yinede konuşmaya çalışıyordu ama ne dediği anlaşılmıyordu. Elleriyle elimden kurtuldu ve derin nefes aldı. "Boğuluyordum! Azıcık yavaş ol!"
"Sende bağırmasan, çığlık atmasan, saçma sapan şeyler söylemeseydin."
"Tamam tamam. Susuyorum." dedi ve camdan dışarıyı seyretmeye başladı.
Rahatlama ile derin bir nefes aldım ama tam 10 saniye sonra yeniden bana dönüp "O zaman birbirimizi tanıyalım!" dedi yine gülümseyerek.
Bunu söylediği an kafama kapoşonu geçirip yüzümü kapatmıştım.
Bu kız beni öldürecekti! Fakat istediğim zaten buydu, sanırım o zaman beni öldürmesine izin vermeliyim.
Kafamı salladım. "İlk sen başla."
Seviçle ellerini çarptı. "En kolaylarından başlayalım. On sekiz yaşındayım."
"On altı."
"Benim en sevdiğim renk kırmızı." dedi kırmızı ceketini göstererek.
"Siyah." dedim siyaha bürünmüş kendimi gösterirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elem Rengi #Wattys2016
Teen Fiction"Balık olmak istiyorum..." dedim fısıltıyla. "İsteme," dedi aniden bir ses. Geriye bakmak için döndüm. Ayakta dikilmiş gökyüzüne bakıyordu. Nereye baktığını anlamak için bakışlarını takip ettim. Aya bakıyordu. "Fil ol. Tilki tek başına yapamaz." G...