"Aptal bir şey yapmadım değil mi?" dedim cırtlayarak. "Aybars bak, biz sadece konuşmuştuk. Sonra soğuk suyla ıslattın beni ve ben uyuya kaldım, bu kadar."
Aybars gülmeye başlayınca ne söylediğimi idrak edip gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Sen, beni ıslattın mı?!" diye bağırıp onu kovalamaya başladığımda o daha çok gülmeye başladı. "Sapık! Senin kuyruğunu koparırım sapık tilki!"
Aniden yerdeki yastığa takılınca yere kafa attım ve böylece tilkinin kuyruğunu koparma planlarım suya düştü. Aybars hala bastıramadığı kahkahasıyla yanıma yaklaşıp çömeldi. Bense kafamı yerden kaldırmamış içimden sövüyordum.
"Şşt, aptal fil, öldün mü yoksa?" dedi saçlarımı tutup çekti.
Tam bir ninja gibi fırlayıp onu kolundan yakaladım ve bütün var gücümle onu yere doğru çektim. Yere gürültüyle düşünce yine gülmeye başladı. Hızlıca ayağa kalkıp Azrail misali başında durdum.
"Bir şey mi demiştin tilkicik?" dedim alayla.
Yerde teslim olurcasına ellerini kaldırdı. "Tilkicik öyle mi? Sevdim." dedi muzipçe.
Hafifçe ayağımla bacağına vurdum. "Çok konuşuyorsun sen, sevmedim."
"Eee, ne yapacaksın bana? Savunmasız bir tilkiye ne yapacaksın?" dedi yine aynı muziplikle.
"İlk olarak o aptal bakışı atma." dedim ve eğilip kolundan tutup kaldırdım onu. Tabii doğruldu, yoksa kaldıramazdım. Onu banyoya yönlenlendirdim. Yine yüzünde çapkın ifade belirince zıplayıp kafasına vurdum.
"Yavaş ol canım," dedi alayla kafasını bir daha vurmamam için tutarken.
Gözlerimi devirdim ve onu duş kabinine ittim.
"Ne yapacağını anladım galiba, siyah gül." dedi duş kabinine girerken.
"Ne hoş," dedim ve soğuk suyu açtım. Suyu doğruca Aybars'ın kafasına tuttum. "Çok güzel bir his değil mi?"
"Muhteşem," dedi otuz iki diş sırıtırken. Ipıslak olmuştu ama hiç üşümüyordu.
Kaşlarımı çattım. "Üşüsene! Neden üşümüyorsun?" dedim çocuk gibi. Suyu daha soğuğa getirmeye çalıştım ama zaten en soğuktaydı. Tam o an kolumdan tutup beni kendine çekti. Ben onun buz gibi bedenine çarparken afaladım. Soğuk su artık banada çarpıyordu. O kadar soğuktu ki donmam an meselesiydi. Boştaki elimle suyu kapattım.
"Bıraksana, sadece benim hissettiklerimi hisset istedim." dedim ve onu ittirmeyi denedim.
"Tamam, anladım. Ama ilk olarak sarhoştun ve ayıl diye yaptım. İkinci olarak da 'Üşüyorum' diyerek bana sarılmıştın bende senin buz gibi ve ıslak bedenine sarılmak zorunda kalmıştım. Hissettiklerinin aynını hissetmemi istiyorsan; sarıl bana." dedi ve saçlarımı karıştırdı.
"Sana sarıldım mı?" dedi şaşkınca.
Başıyla onaylayıp sırıtınca, "Yalan söylüyorsun değil mi?" diyerek onu ittirmeye çalıştım.
"Hayır."
"Neyse, zaten sarılmış gibi oldum. Artık bırakabilirsin." dedim ve bu sefer kollarını tutup belimden uzaklaştırdım.
Bu hareketime o her zamanki çarpık gülümsemesini gönderdi. Yavaşça geri çekildi ve duş kabininin kapılarını açtı. Eliyle dışarıyı işaret ederek, "Geç siyah gül." dedi gözlerini gözlerime dikerek. Önüme düşen saçlarımı geriye atarak hızlıca çıktım.
"Şey, ben odamdayım o zaman." dedim hâlâ duş kabininden ıpıslak Aybars'a bakarken.
Aybars omuz silkti. "Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elem Rengi #Wattys2016
Jugendliteratur"Balık olmak istiyorum..." dedim fısıltıyla. "İsteme," dedi aniden bir ses. Geriye bakmak için döndüm. Ayakta dikilmiş gökyüzüne bakıyordu. Nereye baktığını anlamak için bakışlarını takip ettim. Aya bakıyordu. "Fil ol. Tilki tek başına yapamaz." G...