Tişörtümden arkaya doğru sertçe çekilmemle başımı betona vurdum. Acıyla inlerken sağ tarafıma düşen Pars'a baktım, oda kafasını vurmuştu.
"Pars aptalsın biliyorum ama diğerlerini niye kendine benzetiyorsun?" dedi daha önce hiç duymadığım ses. Bunu söyleyen kızdı ve sesi oldukça hoştu.
Eteğimi düzelterek ayağa kalktım, Pars da öyle. Fakat karşımda gördüğüm kız duraksamama neden olmuştu.
Sarı saçları rüzgarın şiddetiyle dağılıyor mavi gözlerini ortaya çıkarıyordu. Benim aksime oldukça sportif birine benziyordu. Ve de güçlü, fiziksel olarak.
İstemsizce Pars'ın duvara çizdiği kıza çevirdim gözlerimi. Oydu, Asena.
Pars'ın da Asena'ya şaşkınlıkla baktığını gördüm. Gözlerinde bir yandan kırılmışlık, diğer yandan ise sevgi var gibiydi.
"Asena..." dedi ve duraksadı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Kız onu dövdürtmüştü! Neden aptal gibi ona bakıyordu?
"Sen ne arıyorsun burda?" dedim öfkeden köpürerek. Nedense ona acayip bir nefret benimsemiştim. Oysaki bana bir şey yapmamıştı. Fakat Sinem'e ve Pars'a yapmıştı, işte sırf bu yüzden onu parçalayabilirdim.
Asena beni görmezden gelerek Pars'a döndü. "İki gün önce yanında sarışın bir kız vardı, şimdide bu mu?" dedi bana yandan iğrenerek bakarken. Ağzının ortasına patlatmamak için kendimi zor tuttum.
Pars genzini temizledi. "Sinem benim arkadaşım, Biray da öyle." dedi ve bana hafifçe tebessüm etti. Aptal mıydı bu?
Asena gülerek bana baktı. "Biray mı adın?"
Dişlerimi sıktım ve usulca kafa salladım. Ona cevap vermek zorunda değildim ama bir an önce gitmesini istiyordum, sonra ise Pars'la tekrar çatıdan atlayabilirdik. Hem, neden bizi kurtarmıştı?
"Sevmedim," dedi Asena burun kıvırarak. "O çatıdan atlama olayı da neydi?" Güldü. "Kuşlar falan, kafayı mı yediniz?"
"Sana ne?" diye çıkıştım. Asena bana bakmadı bile.
Pars cevap vermeyince Asena konuşmaya devam etti: "Aybars'a hala benzemeye çalışıyorsun Pars. Ama yapamıyorsun değil mi? Onun gibi akıllıca konuşmak çok zor. Asla başaramayacaksın biliyorsun bunu ancak hala, ısrarla denemeye devam ediyorsun. Aptalsın Pars, aptal."
Pars ellerini yumruk yapıp sıktı, bir an için Asena'nın üstüne atlayacak sandım fakat öylece durdu. "Asıl aptal olan sensin!" diye bağırınca ürperdim ama Asena bunu bekliyor olmaydı ki sırıttı. "Bir türlü karar veremedin. İkimizi de kullanıp durdun! Fakat sonra ikimizde senden vazgeçip gidince kafayı yedin. Asla doyamadın! Hep her şeyi, aynı anda istedin! Ancak biz senin oyununa kanmadık. Asıl aptal olan sensin Asena! Sadece sensin."
Pars sözünü bitirince Asena'nın yüzündeki sırıtma silinmişti, onun yerine çelik gibi duran, mimiksiz bir yüz gelmişti.
"Keşke sadece kızı kurtarsaydım," dedi tıslayarak. "Hiçbir şeye yaramayan varlığı niye kurtardıysam zaten! Kendi kafası içinde dönedursaydı o!"
Ben şaşkınlıkla olanlara bakarken onlar birbirlerine olan nefretini kusuyordu. En sonunda Pars sıkıca bileğimden tutup beni merdivenlere yöneltti. Arkamızdan yavaş adımlarla Asena geldi. Pars öfkeden kudururken bağırdı. "Bu yere bir daha asla girme! Anladın mı? Asla!"
Asena'nın yüzünde yine sırıtma belirince ürperdim. Ne oluyordu böyle? Pars'ın her bağırsaması ürkmeme neden oluyorken Asena'nın her buz gibi gülümsemesi nutkumu tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elem Rengi #Wattys2016
Teen Fiction"Balık olmak istiyorum..." dedim fısıltıyla. "İsteme," dedi aniden bir ses. Geriye bakmak için döndüm. Ayakta dikilmiş gökyüzüne bakıyordu. Nereye baktığını anlamak için bakışlarını takip ettim. Aya bakıyordu. "Fil ol. Tilki tek başına yapamaz." G...