8.Bölüm|Kardeşler

83 11 5
                                    

Elimde bitmiş bir kitap, satırlarda bitmiş bir ömür...

Genellikle bütün kitaplar mutlu biterdi fakat bu kitap farklıydı. Acıtmıştı canımı... Çok fazla. Bir mektupla bitmişti bir de. Son sayfaları ıpıslak kalmıştı kitabın. Yazıları silikleşmişti biraz.

Böyle olmamalıydı yazar. Bitmemeliydi böyle kitap. Böyle bitecekse de hiç başlamamalıydı. Gus ve Hazel hikayesi bitmemeliydi yazar. Bazı sonsuzluklar öteki sonsuzluklardan büyükse bu en büyüğü olmalıydı. Ama hayat acımasızdı. Bunu herkes bilirdi, en çok da ben.

Aybars'ın kardeşi ve Aybars içerde harıl harıl konuşuyordu. Aybars tanıştırmamıştı bile kardeşini. Tanışmak da istemiyordum zaten. Gidecekti nasıl olsa. Herkes gibi.

Zilin sinir bozucu sesi evde yankılanınca bir daha, kapıya koştum. Sinem gelmişti muhtemelen. Kapıyı açtım ve Sinem'in kocaman bir pizza kutusuyla gülümserken buldum. Yüzümde oluşan bir tebessümle kutuyu kapıp mutfağa gittim.

Pizza time!

Sinem'in salona girmesiyle bir şeyin kırılma sesi geldi. Hızlıca salona koştum. Sinem Aybars'ın kardeşinin kafasını patlatabilirdi.

"Sen kimsin?" dedi Sinem, hemen önünde de kırılmış bir vazo vardı. En azından birinin kafasında kırmamıştı.
Aybars ayağa kalktı. "Kardeşim benim fakat gidiyordu zaten, çok işi var."

Sinem kaşlarını çattı. "Tanıştırmadan olmaz öyle. Hem pizza getirdim." dedi gülümseyerek.

Bu sefer ben kaşlarımı çatmıştım. Ona da mı pizza verecektik? Cidden mi? Zaten üç kişiyiz.

Aybars'ın kardeşi utanarak ayağa kalktı. "Başka sefere olabilir ama gerçekten çok işim var. Abime de bir kaç dakikalığına uğramıştım."

"Bir kaç dakikalığına mı?" dedim hayretle. Kolumdaki saate baktım. "Pardon ama tam olarak 43 dakikadır burdasın."

Aybars güldü sanki komik bir şeymiş gibi. "Aldırma ona kardeşim, sen işine git."

Aybars'ın kardeşi tam salondan çıkacakken Sinem kapının önünde durdu. "43 dakika bir kaç dakikaysa senin için 10 dakika saniyelerdir herhalde. Tanışalım bakalım."

Aybars ne kadar kaş göz yapsada kardeşini yine koltuğa oturturmuştuk. Bende pizzayı getirdim.

"Anlat bakalım," dedi Sinem bacak bacak üstüne atarken. "Adın ne? Yaşın kaç?"

"Adım Pars Özmen. 18 yaşındayım." dedi korkakça.

Sinem devam et dercesine elini salladı.

"Staj için burdayım. Kitaplarla ilgili. Abiminde İstanbul'da olduğunu öğrenince adresini buldum ve ziyaret ettim. Üç yıldır birbirimizi görmemiştik."

"Neden?" dedi Sinem. Yavaşça pizza dilimini ısırırken.

"Ne neden?" dedi Pars.

"Üç yıldır neden görüşmediniz?"

Sanki kötü bir şey hatırlamışçasına Aybars'tan uzaklaştı. "Ailesel sorunlar."

Usulca başını salladı Sinem. Korku filmlerindeki gibiydi. Her an Sinem saldırmaya hazır bir vampirdi sanki. Bakışları da pek arkadaşça değildi. Birini tanırken hep böyle miydi? Merak ettim. Bana karşı hiç öyle davranmamıştı. Galiba Pars'ın eve girmesiyle bir sorunu vardı.

Bir süre daha sessizlik olunca Sinem gülümsedi ve elini uzattı. Pars'la tokalaşınca herkes derin bir nefes almıştı.

"Bende Sinem. 18 yaşındayım. İstanbul'da yaşıyorum ve şu an benim evimdesin. Kusura bakma bu kadar sert çıktığım için ama insanları tanımasam kendimi garip hissederim."

Elem Rengi #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin