Başarmış mıydım, hayalimi gerçekleştirmiş miydim? Bilmiyorum, neler hissettiğimi bilmiyorum, sanki bir bilinmezin içeresindeyim, dünyada bir ilki başarmış olabilirim ama ben gözlerimi açmaya korkuyorum. Ya başaramadıysam? Bu hayalimden vazgeçmek zorundayım.
Korkumu yenip gözlerimi hafifçe araladım, vücudum zeminin soğukluğunu hissediyordu. Ayağa zorlukla kalktım. Kendimi yorgun hissediyorum, başım çatlıyordu, elimi alnıma götürüp masaj yaptım. Kendime gelince etrafı incelemeye koyuldum. Siyah köşeli koltuk, ortasında beyaz bir sehpa, duvarda daha çok kırmızı rengin baskın olduğu tablolar bulunuyordu, köşeli koltuğun karşısında televizyon ünitesi vardı, televizyon ünitelerin yanlarında kırmızı renkte çerçeveler bulunuyordu. Burası bana çok tanıdık geliyordu ama bir türlü anımsayamadım. Tabii ya nişanlım Kaan'ın evi burası. Duvarda asılı duran saate baktım, saat gece ikiyi geçiyordu. Kaan bu saatte kitap okuyoirdur, Kaan'ın sabahlara kadar kitap okuduğunu biliyorum.
Başardım, zaman makinesi yapmayı başardım. Çok mutluyum, içim içime sığmıyor, ben bir ilki başardım, bundan sonra bütün dünya Türkiye'yi konuşacak, belki bu icat sayesinde Türkiye güçlenecek. Bunu bir tek ben başardım, bir zamanlar "zaman makinesi icat edeceğim." dediğimde benle alay ederlerdi, ama ben başardım. Şimdi onlarla ben alay edeceğim. Heyecandan kalbim deli gibi atıyordu. Bu mutluluğumu herkese duyarmam lazım. Ama önce Kaan'ı uyurken izlemeliyim.
Size Kaan'ı anlatmak istiyorum. Kaan benim üniversiteden arkadaşımdı, üniversitede bir tek onla konuşurdum, ona hep hayallerimi anlatırdım. Kaan ela gözlü, boyum ona yakındı, öyle kaslı erkeklerden değildi. Zaten bizim öyle spor yapacak vaktimiz yok. Biz hep laboratuvarda bir şeylerle uğraşırdık, beni sevdiğinide, evlenme teklifinide laboratuvarda etmişti. Onu çok seviyorum, oda beni çok seviyor. Bizim öyle diğer çiftler gibi bir ilişkimizde yok, kolay kolay yemeğe çıkmayız hatta şimdi farkettim de biz hiç dışarıya çıkmayız.
Çalışma odasına yavaşça girdim, Kaan masada bir şeylerle uğraşıyordu, yanında sarışın bir kız vardı, boyu uzun, kilosu normaldi. Kızın yüzünü göremiyordum, arkasına dönmüştü.
"O kızla neden ayrılamıyorsun?" dedi Kaan'ın yanındaki kız.
"O kız dediğin Hayal ço zeki biri. Hanımefendi zaman makinesi hayalinden vazgeçse işe yarar bir şey icat edecektir, icat ettiği şeyin patentini ben alacağım, sonrasını biliyorsun." dedi Kaan.
"Yazıklar olsun." dedim boğuk bir şekilde.
Kalbim... Kalbim sıkışıyordu, nefes almakta zorlanıyordum. Beni bunca yıl kandırmış, bana ihanet etmiş hala da ediyor. Onu affetmeyeceğim... Onu sevmek istemiyorum, onu sevmeği sevmiyorum... Artık onu sevmeyeceğim... Zaten istesemde sevemem. İhanet duygusu çok kötü bir hismiş, kendimi yapayalnız hissediyorum, kandırılmak... Çok zor. Gözyaşlarıma hakim olamıyordum, Kaan için ağlamak istemiyorum, o benim gözyaşlarıma layık birisi değil. Ben Kaan'dan bu ihaneti beklemezdim, beni hayal kırıklığına uğrattı, kabimi paramparça etti.
"Yazıklar olsun!" diye bağırdım, sesimde acı vardı.
Kaan şaşırmış bir şekilde bana baktı, şaşırmakta haklıydı, beni beklemiyordu. Ona tiksinerek baktım. Ondan iğreniyorum.
"Hayal..." dedi Kaan, kaşlarını çatmıştı.
Yanındaki kız hemen üzerine kaban giyip odadan çıkacakken bileğinden tuttum, kız bana kaşlarını çatarak baktı. Sarışın bir şeymiş, gözleri benimki gibi yeşildi, yüzünde bir ton makyaj vardı(!)
"Bu adam bana ihanet ettiyse sanada elbet birgün ihanet edecek." dedim sert bir şekilde.
"Hayal..." dedi Kaan yanıma gelirken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekteki Ben
Science Fiction"Küçükken sorarlardı bize "Bir şey icat etseydin,ne icat edersin?" diye Herkes en az bir kez "Ben eğer bir şey icat etseydim,zaman makinesi icat ederdim," demiştir. "Büyüğünce ne olacaksın?" diye sorarlardı. Herkes en az bir kez "Ben bilim adamı/ka...