Ölmek mi güzeldi yoksa yaşamak mı? İnsanlar ölümden korkarlar, hayatlarını hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ama bir şeyi bilmemezlikten geliyorlar, herkes elbet birgün ölecek... İster genc olsun, ister yaşlı olsun ama elbet bir gün ölecek. Bir insan hasta diye ölebilir, kaza ile ölebilir ya da benim gibi hayalini gerçekleştirirkende ölebilir.
Eskiden düşünmeyi çok severdim, bazen insanlar ölmeseydi dünya nasıl olurdu diye düşünürdüm. Eğer insanlar ölmeseydi bu dünyada yaşanmazdı, düşünsenize! Dedenizin dedesini dedesi yaşıyor, dünya hep ve yaşlılarla dolu olurdu, dünya nüfusu çok fazla olurdu, bu dünya bize yetnezdi işte bunun için ölmek gerekir başkaları için... Bende bir başkası için öleceğim.....
Vücudumda sıcaklık hissetmeye başladım, burnuma yanık kokusu geliyordu. Yaşıyor muydum, ölmüş müydüm? Gözlerimi açamıyordum, patlama sesleri duyuyordum, bir yerden soğuk hava geliyordu, kolum acıyordu. İnsanların bağırış sesleri geliyordu, bir şeyler söylüyorlardı ama anlam veremiyordum. Bir el bacaklarımdan ve belimden tuttu, vücudum artık yerde değil havadaydı.
Gözlerimi hafifçe araladım ve beni taşıyan kişiye baktım, kahvrengi gözlü, saçları uzun ve dağılmıştı, boyu uzun birisine benziyordu, saçları çok hafif sarıydı, yüzünden tek bir duygu okunmuyordu, robot gibiydi. Bu adamı tanımıyorum, hemen kendimi yabancıdan kurtardım. Adamın boyu gerçekten uzundu. Adam anlamamış bir şekilde bana bakıyordu.
Adama bakmamak için etrafı izlemeye koyuldum. Aman Allah'ım burası nasıl bir yer? Gökyüzünü kapatan gökdekenler, insanların kaçışları, bazı yerlerde ki gökdelenler yıkılmış ve yakılmıştı, bazı uçaklar -savaş uçakları büyük bir ihtimalle- bombalıyordu. Burası neresi?
"Burası neresi?" dedim
"Ortadoğu." dedi adam ifadesiz bir şekilde.
"Savaş mı var?" dedim.
"Görmüyor musun?" dedi adam ifadesiz bir şekilde
"Sorduk sadece!" dedim sert bir şekilde.
"Sen burada yaşamıyor musun?" dedi adam ifadesiz bir şekilde.
"Hayır. Hangi yıldayız?"
"2991!"
Tekrar zamana yolculuk yapmışım, geri dönmem lazım, elimi kolyeme götürdüm. Kolye yok! Düşmüş olmalı, hemen bulmam gerekir. Panikle diz çöküp kolyeyi aramaya başladım. Adam da eğildi.
"N'apıyorsun?" dedi adam ifadesiz bir şekilde.
"Kolyem yok! Üzerinde kırmızı düğme var." dedim korkuyla.
Kolyeyi bulamazsam kendi zamanıma dönemem, ben burada kalamam, bu savaşla, bu tarihte yaşayamam.
"Kolye çok mu değerliydi?" dedi adam ifadesiz bir şekilde
"Evet." dedim hiç düşünmeden.
Tanımadığım adam da başka yerleri aramayı başladı, her yer taştı, ellerimle taşları hızlıca başka yerlere atıyordum. Buldum! Kolyemi buldum, şimdi geri dönmem lazım. Ama önce bana yardım eden tanımadığım adama teşekkür etmem lazım. Kolyeyi elime alıp adama doğru yürüdüm, ayağım bir taşa çarptı, tam düşecekken tanımadığım adam bana doğru döndü ve ani bir hareketle beni tuttu, kolye elimden düştü. Kollarımı tanımadığım adam tutuyordu, bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu, yüzünde tek bir duygu okunmuyordu. Bu kadar ifadesiz olmak zorunda mı? Adamdan kurtuldum, tam kolyeyi alacakken karnımda bir sıcaklık hissettim, canım yanıyordu, sanki bir şey karnımı delip geçmişti, nefes alamıyordum, elimi karnıma götürdüm, elime bir ıslaklık geldi,elime baktım, kan bulaşmıştı elime, vurulmuştum, gözümü açık tutamıyordum, ayakta duracak halim yoktu. Bir anda kendimi serbest bıraktım ve yere düştüm. Taşlar canımı acıtıyordu, tanımadığım adam diz çöktü, yarama baktı. Nefes aldıkça karnıma bir ağrı giriyordu. Tanımadığım adam beni kucağına aldı, bir tepki veremiyordum, elimi kaldıracak gücüm yoktu. Kolye!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekteki Ben
Science Fiction"Küçükken sorarlardı bize "Bir şey icat etseydin,ne icat edersin?" diye Herkes en az bir kez "Ben eğer bir şey icat etseydim,zaman makinesi icat ederdim," demiştir. "Büyüğünce ne olacaksın?" diye sorarlardı. Herkes en az bir kez "Ben bilim adamı/ka...