Bir çocuk bir tebessüm

134 10 0
                                    

Düğünün üstünden altı ay geçti. Barlas' la birbirimizi çok iyi tanımamıza rağmen evin içinde iki yabancı gibiyiz. Çoğu zaman evin misafir için ayrılmış olan odasında yatıyor. Bazen hiç eve gelmiyor. Bunu beni rahatsız etmemek için yaptığının farkındayım. Rahatsızlığım onunla bir çatı altında karı koca gibi yaşamak zorunda olmaktan çok bu oyunu devam ettirip insanları kandırmak.

Onu çok seviyorum. Ama bu aşk değil. Barlas benim çok iyi bir dostumdu hâlâ öyle. Bazen oturup saatlerce beni dinleyebiliyor. Bu özelliğini çok seviyorum. Onun da bana olan sevgisi arkadaşlığın bir tık üstünde değil farkındayım. Bu yalanlar üzerine kurduğumuz küçük dünyamızda evli bir çift olarak anıldığımız için gönlü kimseye de kayamıyor. Üzülüyorum. Suçluluk duygusu her geçen gün biraz daha gırtlağıma yapışıyor. Ama oda bu durumdan rahatsız değil, hissediyorum. Rahatına çok düşkün, gezmeyi ve eğlenmeyi de çok seviyor. Onu kısıtlamak istemiyorum. Benim için yeterince büyük bir fedakârlık yapıp hayatından ödün verdi zaten. Fakat...

Annesi Güner hanım, gerçekten mükemmel derecede idealist bir kadın. Ailesini her şeyden üstün tutup aynı zamanda kocasına karşı kurduğu şirketle acayip işler yaratan bir iş kadını. Tam bir idol. Oğlu dünyadaki en vazgeçilmez şeyi sanırım. Barlas tebessüm etse gözlerinin içi gülüyor görüyorum. Tahmin ettiğiniz üzere bu idealist kadın aynı zamanda soylarını da istikrarlı bir şekilde devam ettirmek istiyor. Bizim evlenmemizdeki en büyük etkenlerden biri de bu konu zaten. Bir torun her ebeveynin olduğu gibi tabii ki onlarında hakkı. Kızamıyorum. Barlas'ı sürekli sıkıştırdığını görebiliyorum. Arada kalıyor ve kırmamak için şekilden şekile giriyor. "Tamam anne, olur anne, herşeyin zamanı var anne, kız kariyer yapıyor anne bende çocuk istemiyorum anne, yeter anne,  yapma anne, etme anne..." Güner hanımın bir gün Barlas' a "yoksa bilmediğimiz bir şey mi var? Yoksa sen veya o çocuğunuz olmuyor mu?" Olur çocuğumuz olur da ne gereği var be Güner annem. Barlas o kadar arada kalıyor ki defalarca annesiyle bu konu hakkında konuşmasına rağmen bir kere bile beni karşısına çekip konuşmadı. Ama artık vakit gelmişti...

Taze sıkılmış portakal suyu en vazgeçilmez içeceğimdir. Benimle olduğu süre içinde Barlas' ta bu alışkanlığı edindi. Hatta sekreterine meyve sıkacağı bile aldırmış bazen özel isteyip sıktıryormuş. Neyse. İki büyük portakallı kokteyl bardağı hazırlayıp Barlas' ın çalışma odasının kapısını tıklattım. Sürekli çalışıyordu bende arada böyle jestler yapardım. O basit bir jest sanıyordu ama bu defa büyük bir konuşma için kendimi hazırlamıştım. 

"Napıyorsun?"

"Şirketten getirdiğim birkaç belgeye göz atıyordum. Büyük bir ihale için hazırlanıyorum. Portakal suyu çok iyi oldu teşekkürler."

"Rica ederim... Şey Barlas biraz konuşabilir miyiz?"

"Tabii neden olmasın."

"Barlas özür dilerim. Geçen gün annenle olan konuşmalarına şahit oldum."

"..."

"Bak bunu her zaman söylüyorum bana çok kızıyorsun biliyorum. Sen her şeyin en güzelini hakediyorsun. Sen benim gözümdeki en koca yürekli adamsın. Annen sana 'Bilmediğimiz bir şey mi var? Yoksa sen veya o çocuğunuz olmuyor mu?' diye sormuştu. Birkaç kere daha seni böyle sıkıştırmasına şahit oldum.Kıpkırmızı olmuştun ve afallamıştın o an amacını çok aşan bir cümle bile kurabilirdin belki ama sen yapmadın hep bu tarafina hayran kaldım. Ama ben artık benim yüzümden bu tür şeylere maruz kalmanı istemiyorum. Bir kere bile gelip benimle bu konuyu konuşmadın çok arada kaldın ve tüm bunlar benim suçum..."

SONSUZLUĞUN SONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin