Telefon çalıyordu yine, bu Bengi'nin ''Hadi kalk Tosbaa yüzünü yıka, yıka ki gökyüzüm aydınlansın'' demesiydi. Gözlerime "gökyüzüm" derdi hep. Her sabah gözlerimin içine bakmadan yüzü gülmezdi. Baktığı zaman ''bak gökyüzü parladı tosbaam'' derdi. Ben ise onun gözlerine bakmaya kıyamazdım baktığımda ise doyamazdım. O kadar derindi ki onun bakışları ömrüme ömür olurdu, sonsuzu hissederdim onun bakışlarında.
O gün sonsuzluğun sonuymuş meğer. Bugün diğer bütün günler gibiydi, öyle başladı. Güne Bengi'nin o tarifsiz ve hayatımı alt üst eden gülümsemesiyle başlamıştım yine. Onun o gülüşü ve bakışı güzü ilkbahara, kışı yaza çevirirdi. Bir şekilde bir yolunu bulup içimi yine ısıtırdı. Ders çıkışı bişeyler yapmak istediğini söyledi. Her zaman gittiğimiz bir cafe vardı, üst geçit olmayan polisin bile dur demediği bir taşra yolun karşı tarafında. Buradan geçmek her zaman beni korkuturdu. Korktuğumun başıma gelmesi de uzun sürmedi. Bengi bağacığının çözüldüğünü fark etti ve yapmaması gereken benim en nefret ettiğim şeylerden birini yaptı, elimi bıraktı. Aramızda henüz beş adımdan fazla yoktu... o kahrolası kaza oldu. Arkamı döndüğümde Bengi yerde yatıyordu dünyam durmuştu sanki, nefesimin göğüs kafesime sığmadığını hissettim, fıtık olmuşum gibi kemiklerim sırtıma baskı yapıyordu, herkes bir anda çevresine toplanırken ayaklarım sürekli beni geriye, daha geriye itiyordu. Benim bakmaya kıyamadığım, o dünyada eşi benzeri olmayan gözlerinden birine bir parça isabet etmişti, yerde bana doğru baktığını gördüm, ağzından ve gözünden kan akıyordu. Ama hala bir gözüyle beni seyrediyordu. Yaklaştım, çok ince bir ses tınısıyla ''sil göz yaşlarını, sil ki gökyüzü aydınlansın tosbaam" dedi. Kimsecikler duymadı. Sildim göz yaşlarımı elimin tersiyle "SUS!'' dedim ona "sus ki kor olan yüreğimdeki göl kan olmasın daha fazla. " Hiçbir şey hissedemiyordum. Kimdim? Neredeydim? Bengi'ye ne olmuştu? Bundan sonra ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUĞUN SONU
Genç Kız EdebiyatıSevmek neydi? Neden gerekti? Aşk gerçekten mutlu mu eder, yoksa tamamıyla bir hayal kırıklığı mı? Kendi içimizde cevap bulamadığımız o derin soruların gerçekten bir cevabı var mı? Varsa benliğimiz neden cevaplamak yerine kafamızı karıştırıyor?