Handeden
yaşanan havuz olayından sonra artık bu köşkten gitmek istiyorduk. Bu akşamdan sonra yani yarın sabah buradan gidecektik. O garip aile de gezilerinden dönmüşlerdi. Fakat bir sorun vardı. Şoförümüz ortalıkta yoktu. Sanırım yarın sabah gelecekti. Neyse sadece bir gün daha dayanacaktık. O kanlı el izleri bizim peşimizi bıraksaydı.
Dün gece korkudan hepimiz Ece'nin odasında yatmıştık. Sabaha burdan kurtulmak istiyorduk. Takii o olaya kadar.
Ben gece acıktım (her zamanki gibi) uyku tutmadı. Aklıma bodrumdaki eşyaların arasındaki nutellayı almak geldi. Hem Ece ile Selin de yemek isterdi. Acaba onlarda şuan uyanıklar mı diye düşündüm ve ışığı açmamla Selin'in "Işığı açan kimse kapatsınnnn!" Ve Ece'nin "Ahhh çokk parlaakk. Kör oldumm!" diyen bagırıslarını duydum. Demek ki onlar da uyanıktı. Ve hemen onlara nutellayı getireceğimi anlattım. Onlar da "Tamam. Çabuk getirr. Herhalde hiçbirimiz uyuyamıyoruz." dediler. Sonra Ece "ben de ekmek ve kaşık falan getireyim. Nutella ekmeksiz yenir mi? Tabiki de hayır." dedi.
Ben bodruma, Ece ise mutfağa gitti. Bodrumda her yeri aradım fakat nutellayı bulamadım. Bakmadığım sadece tek çanta kalmıştı: O da en köşedeki çanta! Hemen köşeye gittim. Gördüklerim karşısında birden "Eceeeeeeeeee!!" diye korkuyla bağırdım. Ece elinde ekmeklerle koşarak "Ne oldu dedi." Ben ise sadece onu köşeye çağırdım. Ece de o şeyi gördü ve korkuyla "Selinnnnn!" diye bağırdı. Selin ikisinin de bağırdığını duyunca koşarak bodruma geldi. Ben ağlamaya başladım. Ece ise ağlayarak " Selinnn... Burada... Burada... (devamında ağlamasına yenik düştü. Selin "Ne oldu kızlar. İkinizde sanki ölü görmüş gibi donuk ve şeyyy ilkokul çocuğu gibi ağlıyorsunuz." Bunları dedikten sonra o da yanımıza geldi ve o şeyi görünce cin görmüş gibi oldu ve korkuyla bir çığlık attı.
Hepimizin görüp korkuyla baktığımız şey bir Cesetti! Hem de şoförümüz Ramazan Abinin cesedi. Ayrıca üstünde yine kanlı el izleri vardı. O lanet izler!
Sabah uyanınca ne yapacağımızı şaşırdık. Eve gitmeyi düşündük. Ama şoförümüzün korkunç olayı başımızız sarstı. Köskte kalmayı düşündük fakat bu aileyle baş edebileceğimizi sanmıyorduk. Tek çaremiz burda kalmaktı.
Öğleden sonra Ece'nin bilgisayarında kendi internet sayfasını doldurması gerekiyordu. Ben ve Selin de boş boş oturmaya dayanamadık. Ve cafeye gitmeye karar verdik. Her ne kadar korksakta oradan. İçimizdeki o garip duygu evde kalmamamızı söylüyordu. Bizde dayanamayıp gittik.
Cafede o günki gibi boş kahkahalar duyulmadı ama cafedeki işe 1 yeni garson alınmıştı. Onu çağırıp ondan 2 içecek isteyecektik. Selin "Afedersiniz! Bakabilir misiniz?" Diye garsona seslendi. O birden sanki hayalet görmüs gibi şaşırarak yanımıza geldi. Sonra "Siz neden buraya geldiniz? Genelde biz cafe sahibinin emriyle boş masalara içecek dağıtırdık. İnsanlara servis yapmak garip bir şey gibi geldi. " dediler. Biz şaşırdık. Ve "Neee! Sahipsiz boş masalara mı dağıtıyordu? Çok garip." Sonra eve gidip Ece ile tanıştırmak istedik.
Eve gittiğimizde Ece'yi bilgisayar başında gözleri mahvolmuş bir şekilde duruyordu. İnternet aleminde popüler olması güzeldi fakat bu durum onu felaket çarpmışa döndürmesi kötü bir şeydi. Biraz kendine gelmesi için onu çağırdım fakat tüm konsantresini bilgisayara yöneltmişti.
Biraz kendine geldikten sonra onu Ali ile tanıştırdık ve biraz sohbet ettik. Tabii bu güzel olaylar arasında Ramazan Abi'nin gizemini unutmamıştık. Belkide Ali, bizim tek kurtuluş biletimizdi. Tabii bir de yeni bir kankamız olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUS
HororBelki de inanmayacaksınız ama bu hikâye bazı filmlerdeki gibi gerçek yaşanmış olaylardır. Üç kızın tuttuğu bir günlükten alınmıştır. Sadece insanların hayatı tehlikeye girmesin diye karakterler değiştirilmiştir. Hikâyeye bakarsak; Selin, Hande ve Ec...