Tüm aile yemek masasında toplanmış gergin bir şekilde yemeklerini yiyorlardı. Masada çatal bıçak sesinden başka bir ses duyulmazken Ahmet bey çatalını tabağın kenarına bırakıp sessizce yemekleri yiyen ailesine göz gezdirdi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Oğlum beni anlamanı....."
"Seni anlıyorum baba ama sende beni anla."deyip babasının sözünü yarıda kesti genç adam.
Ahmet bey kızı Merve'ye bakıp "Merve, Ege'yi odasına götür."dedi. Merve masadan kalktı ve kardeşinin elini tutup kaldırdı. Ege daha beş yaşında olduğu için az sonra çıkacak olan tartışmadan korkmasını istememişti.
"Tamam ama baba o kızı bende istemiyorum."dedi Merve safını belli ederek. Sonra Ege ile beraber merdivenlerden çıktılar.
Ahmet bey tekrar oğluna dönüp konuştu.
"Ömer lütfen. Sözüm var. Yeminim var. Can borcum var. Her şeyimizi o kızın dedesine borçluyuz. Eğer kızın dedesi olmasaydı ben şu anda yaşamıyordum ölmüştüm oğlum."
Yalvaran gözlerle oğluna baktı. Anlamasını istiyordu oğlunun yemini vardı sözü vardı. İflasın eşiğine geldiği zamanların birinde eğer Hasan bey olmasaydı, Ahmet bey canına kıyacaktı. Yaşlı adam hem yardım etmişti hemde yardım dilenmişti o zamanların genç delikanlısı Ahmet beyden.
"Senin saçma bir sözün yüzünden oğlumu o sümsük kızla evlendiremem ben."
Elif hanım nefretle bakıyordu kocasına. Nasıl olurdu da daha yüzünü bile görmediği bir kızla oğlunu evlendirmeye kalkışırdı aklı almıyordu bir türlü.
"Sen karışma Elif. Daha kızı görmedin bile. Hem bunca para nereden geldi zannediyorsun sen. Her gün milyarları harcarken hiç itiraz etmiyordun."
Ahmet bey artık iyice sinirlenmeye başlamıştı. Bir karısına bir oğluna baktı. Ömer konuşmaya başlayınca bakışlarını ona çevirdi.
"İstemiyorum baba! Daha yüzünü bile görmediğim bir kızla evlenmeyi istemiyorum! Hem konuşamıyor demiştin. Sağır dilsiz biriyle nasıl anlaşacağım ben."
Genç adamın aklı almıyordu bir türlü babası nasıl böyle bir şeyi isterdi. Hangi devirde yaşıyorlardı ki hiç görmediği biriyle evlenecekti.
Aslında konuşmamasının bir önemi yoktu. Sadece babasına bahane sunuyordu.
"Ne!! Kız bir de sağır dilsiz mi hayatta olmaz Ahmet. Asla. Sakat bir kızla evlendiremem ben oğlumu."
"Hayır sağır falan değil. Sadece konuşamıyormuş. 8 yaşına kadar konuşmuş...."
Daha Ahmet bey sözünü bitiremeden Elif hanım konuşmaya başlamıştı fakat Ahmet beyin sert çıkışı ile susmak zorunda kaldı.
"Ne far........."
Ahmet bey ayağı kalkıp iki elini de masaya vurdu ve bağırarak adeta kükreyerek konuşmaya başladı.
"YETER!! İkinize de iyi müsamaha gösterdim ben. O kızla evleneceksin dedim işte o kadar. Yoksa seni mirasımdan men ederim. Yarın istemeye gidiyoruz ve en kısa zamanda bu düğün gerçekleşecek."
Sonra karısına dönüp "sen de eğer bu konuyla ilgili tek kelime dahi edersen seni boşarım anladın mı boşarım." Deyip sert adımlarla merdivenlerden yukarı çıktı. Ömer'de Elif hanımda Ahmet beyden böyle bir çıkış beklemedikleri için ikisi de şaşkındı. Ömer en çok sinirliydi. O kızla evlenecekti evlenmesine ama bu hayatı ona zindan edecekti......
..........
Genç kız bu olanlara hiç bir anlam verememişti. Akşam babası gelmiş -ve uzun zamandır ilk defa ayık gelmiş sarhoş gelmemişti- misafirlerin geleceğini hazırlık yapmasını, kendi üstüne de düzgün bir şeyler giymesini söylemişti söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Üzülme Diye
General Fiction"Sizden daha iyi dünür mü bulacağım, tabii ki verdim gitti."dedi sanki mal satar gibi. Erva gözlerini zorlayan yaşları tutmakta zorlanıyordu. Babası ona sormamıştı bile. Kim bilir evleneceği adam nasıl birisiydi. Ondan büyük müydü? Kaç yaşındaydı? O...