Sıcak bir yaz gününde küçük kız bir elinde dondurması diğer elinde küçük peluş oyuncak tavşanı ile bahçelerindeki salıncakta yavaş yavaş sallanıyordu. Başını kaldırıp iri yeşil gözleriyle gökyüzüne baktı ardından.
"Prensesim dondurman eriyor."
Annesinin ona seslenen kadife sesiyle başını annesine çevirdi ve dişlerini görünecek kadar gülümseyerek neredeyse akıp eline bulaşacak olan dondurmasından burnuna bulaştırarak yaladı.
"Annecim?" dedi, annesine her seslendiğinde annesinin bıkmadan verdiği cevaplar onu daha çok soru sormaya teşvik ediyordu.
"Efendim prensesim."dedi genç kadın, kızından yeni bir soru geleceğinden emindi.
"Yarında dondurma alırmıyız?"
Parlayan gözlerle annesine bakarken, annesinin bu soruya hayır deme olasılığı yoktu.
"Alırız tabi fıstığım, sen yeter ki işte."dedi genç kadın.
"Ama anne bu sefer beyaz olandan olsun."
"Tamam kuzum, beyaz olandan alırız bu sefer."dedi genç kadın, elinde yaptığı elişini dikkatle yapmaya özen gösteriyordu.
Küçük kız salıncakta bir süre daha sallandıktan sonra annesine doğru döndüğünde onu yerinde göremeyince kaşları çatıldı.
"Anne?" diye seslendi ama annesinden bir cevap gelmemişti. Elindeki oyuncağa sıkı sıkı sarılıp annesinin oturduğu yere doğru yürüdü.
"Anne nerdesin?"dedi bir kez daha ama yine bir cevap alamadı. Annesinin oturduğu yere geldiğinde, genç kadının az önce elinde olan elişinin kırmızıya bulanmış olduğunu gördü. Minik kalbi bu kırmızının ne olduğunu tam kavrayamasada, kötü bir şey olduğunu hissetmişti.
Hava yavaş yavaş güneşli halinden sıyrılmış kara bulutların geldiği bir havaya bürünmüştü. Küçük kızın içine çöken korkuyla kalbi hızla atmaya başlamıştı bile.
"Anne nerdesin? Korkuyorum."
"Erva."dedi evden geldiğine emin olduğu annesinin sesi. Minik adımlarını hızlandırıp eve doğru yürüdü.
"Erva gelme. Geri dön."dedi annesi yeniden. Ama küçük Erva annesini görmekte ısrarcıydı.
"Anne korkuyorum."dedi küçük kız, o esnada gelen gök gürültüsüyle ufak bir çığlık atıp oyuncağına sarıldı. Evin içine girdiğinde gök bir kere daha gürleyip ardından yağmur yağmaya başlamıştı.
"Gelme Erva'm, git. Sende zarar görme."dedi annesi ama Erva annesini bulmakta ısrarcıydı. Korkuyordu ve bu korkusunu bir tek annesi alabilirdi.
Evdeki tüm odaların kapılarını tek tek açıp baktı ama annesini bulamadı. Kalan son odaya yaklaştığında kapalı olan kapısını açıp ürkekçe içeriye göz attı. Yerde arkası dönük yatan annesini gördüğünde bir an duraksadı.
"Anne."derken sesi bir fısıltıdan farksızdı. Tam annesine gideceği sırada kolunun tutulmasıyla durmak zorunda kaldı. Arkasını dönüp baktığında onu tutanın babası olduğunu gördü. Dudaklarını büküp gözlerinden yaşlar akıtmadan önce babasına şefkat ararcasına baktı.
"Baba, anneme gitmek istiyorum."dedi titreyen sesiyle. Kolunu babasından kurtarmaya çalışmıştı ancak adam öyle bir yapışmıştı ki kurtulamıyordu.
"Bırak anneme gidicem."
"Öldü. Annen öldü."dedi babası duygudan yoksun bir şekilde. Küçük kız ufak bir duraksamanın ardından çığlık atarak ağlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Üzülme Diye
General Fiction"Sizden daha iyi dünür mü bulacağım, tabii ki verdim gitti."dedi sanki mal satar gibi. Erva gözlerini zorlayan yaşları tutmakta zorlanıyordu. Babası ona sormamıştı bile. Kim bilir evleneceği adam nasıl birisiydi. Ondan büyük müydü? Kaç yaşındaydı? O...