Erva sıcaklamış ve bedenini sıkıştıran şey yüzünden gözlerini araladığında, odaya vuran güneş ışığı yüzünden gözlerini kapatıp bir kaç saniye sonra kırpıştırarak yeniden açtı. Karşısında gördüğü uyuyan kocası yüzünde tebessüme neden olmuştu. Sonra bir den gözleri iri iri açıldı, çünkü kelimenin tam anlamıyla kocasına ahtapot gibi sarılmıştı.
Bacakları adamın bacaklarının arasında sıkışmış, vücudu ise adamın geniş kolları sayesinde sarılmıştı. Oda kendi ince ve cılız kollarını adamın geniş vücuduna dolamıştı. Önce ayaklarını kocasını uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça geriye çekti. Kolunu çekeceği zaman genç adamın homurtusu ve kıpırdanmasıyla kolunu çekemeden öylece kaldı. İçten içe kendinisine saydırmaya başlamıştı bile. Nasıl olurda gece kendini bu kadar kaybedip adama böyle ahtapot gibi sarılırdı.
Kendi içinde savaşı devam ederken kolunuda yavaşça çekti. Önce yatakdan kalkmayı düşündü ama sonra bundan vazgeçip kocasını izlemeye başladı. Sert yüz hatlarında gezdirdi bakışlarını, sonra çıkık elmacık kemiklerine ve kalın dudaklarına baktı uzun uzun. Uyanık olduğu zamanın aksine çok masumdu kocası, ama uyurken bile kaşları çatıktı.
Gerçi kısa süredir eskisi gibi davranmıyordu ama bu yinede Erva'nın ondan korktuğu gerçeğini değiştirmiyordu. 'Acaba gece ona sarıldığımı biliyormu?' diye geçirdi içinden. Adamın her gece onun kokusuna sarılıp uyuduğunu bilmeden. 'Yok canım, bilse kesin kızar.' dedi kendi sorusunu kendi cevaplarken. Sonra bu hali kendine komik gelip sessizce kıkırdadı.
"Bu kadar komikmi uyuyorum?"
Kocasının sesi kulağına dolduğunda gözlerinin kocaman açılmasına mani olamadı. Acaba kocası ne kadar zamandır uyanıktı? Yoksa ona sarıldığını fark etmişmiydi? Acaba şimdide bunumu bahane edip kızacaktı? O bu düşüncelerinde boğuşurken genç adam gözlerini aralamış ve kendisine kocaman olmuş gözlerle bakan karısını görmüştü.
"Ne oldu karıcığım?"dedi Ömer karısının gözleri dahada açılırken "Hâlâ uyanamadınmı yoksa?" diye bitirdi cümlesini dudağındaki gülümsemeyle.
Az önce bu adam ona 'karıcığım'mı demişti, yoksa onamı öyle gelmişti. Yok canım kesin yanlış duymuştu, yoksa 'kocası olacak bu adam' -evet kocası olduğu halde- ona asla karıcığım demezdi. Erva yataktan kalkmaya çalıştığında kocası tarafından engellenmişti. Yatağa geri yatarken soru dolu bakışlarını kocasına yönlendirdi.
"Cık cık cık. Olmaz karıcığım. Hem sabaha kadar bana sarılıp yatıyorsun, sabahda beni izliyorsun. O zaman ben izin vermediğim sürece bu yataktan kalkamazsın."
Erva sanki mümkünmüş gibi gözleri yuvalarından fırlayacak gibi açılmıştı. Ne yapacaktı? Çok kızmazdı değilmi? Düşüncelerini bölen, adamın kulağına yaklaşıp içini titreten fısıltısı olmuştu.
"Hem bana sarılıp uyumanın ve beni uyurken izlemenin bir cezası olmalı öyle değil mi?"
Erva'nın kalbi önce heyecanla daha sonra korkuyla titremişti. Ama bu korku çok çabuk geçmişti çünkü kocası ona o kadar yakındı ki nefesini tam yüzünde hissediyordu ve buda yanaklarının utançla kızarmasına neden oluyordu.
"Ne dersin karıcığım, sence de bir cezayı haketmiyormusun?"
Genç adamın yüzüne vuran ferahlatıcı nefesi kendinden geçmesine sebep olsada bakışlarını kendisine bakan elalardan çekmeyi sonunda başarmıştı.
Ömer, daha Erva ilk kıpırdadığında uyanmış ve karısının ne yapacağını beklemişti. Onun el ve ayaklarını üzerinden çekişini, onu dakikalarca izleyişini keyifle beklemişti. En son kızın kıkırtısını duyduğundaysa daha fazla dayanamamış ve uyandığını belli etmişti. Şimdi ise bu küçük kıza ufak bir oyun oynamak istiyordu ancak kendi kazdığı kuyuya kendisi her an düşmek üzereydi. Erva'ya her an biraz daha yaklaşan yüzü genç kızın gözlerini kaçırmasına neden olmuştu ama Ömer nazik bir dokunuşla kendisine bakmasını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Üzülme Diye
General Fiction"Sizden daha iyi dünür mü bulacağım, tabii ki verdim gitti."dedi sanki mal satar gibi. Erva gözlerini zorlayan yaşları tutmakta zorlanıyordu. Babası ona sormamıştı bile. Kim bilir evleneceği adam nasıl birisiydi. Ondan büyük müydü? Kaç yaşındaydı? O...