-Beril-
Beril ofisinden çıkarken ön tarafta bekleyen siyah arabayı farkedip olduğu yerde kaldı. Ayaz hızlı adımlarla ona yaklaşırken Beril de ona doğru yürümeye başladı. Ayaz, ''Özür dilerim Beril. Çok ani oldu biliyorum.'' dedi. Beril, ''Önemli değil. Umarım kötü bir haber değildir.'' dedi. Ayaz, ''Kötü ama sayende iyi olacağına inanıyorum.'' dedi sırıtırken. Ardından arabaya kadar eşlik etti. Yolcu kapısını açıp Beril'in arabaya binmesini bekledikten sonra sürücü koltuğuna geçti. Emniyet kemerini takarken, ''Yakınlarda çok güzel bir lokanta var. Oraya gidelim mi?'' diye sordu. Beril tebessüm ederek, ''Organizasyon sana ait Ayaz.'' dedi. Ayaz arabayı çalıştırırken, ''Tamam öyleyse.'' dedi.
Beril ve Ayaz lokantaya varınca köşedeki masaya geçtiler. Garson yanlarına gelince siparişlerini verdiler ve beklemeye koyuldular. Ayaz yerine otururken, ''Seni buraya mühim bir mesele için çağırdım.'' dedi. Beril içinden, ''Evet farkettim onu. Sadede gel artık Ayaz.'' diye düşündü. Ayaz, ''Şuanda bir davaya bakıyorum. Fakat yakında davadan çekileceğim. Müvekkilime de seni önermek istiyorum.'' dedi. Beril şaşırarak, ''Sen hiçbir davadan vazgeçmezdin Ayaz.'' dedi. Ayaz gözlerini devirdi. ''Müvekkilim biraz ters bir insan. Bana güvenmiyor ve beni istemiyor. Ama masum bir insanın hayatı mevzu bahis Beril.'' dedi. Beril düşünceli bir şekilde, ''Kendisiyle görüşmek isterim.'' dedi. Ayaz, ''Dosyayı getirdim yanımda. İznin olursa seninle birlikte incelemek istiyorum. Bazı hususlarda fikirlerine ihtiyacım var. Ve senin sezgilerin her zaman doğru çıkıyor.'' dedi. Beril utanarak, ''Her zaman değil.'' dedi. Ayaz gülümseyerek, ''Mütevazisin anlıyorum Beril ama doğruyu söylüyorum.'' dedi. Beril konuyu değiştirmek isteyerek, ''Dosyanın konusundan bahset istersen.'' dedi. Ayaz uzun bir konuşma yapacakmış gibi toparlanıp Beril'e döndü. ''Sanık polise ihbar ediliyor ve olay yerinden kaçarken bulunuyor. Ama onun öldürdüğüne dair bir delil yok.'' dedi. Ayaz, ''Sanığın verdiği ifadede, vefat eden kişi kendisinin kardeşiymiş. Olay yerine geldiğinde kişi çoktan hayatını kaybetmiş.'' diye devam etti. Beril sıkılarak, ''Her zaman öyle olur.'' dedi. Ayaz, ''Beril bu sefer farklı. Cinayet sebebi yok ortada.'' dedi. Beril düşünceli bir tavırla, ''Öz kardeşi öldüğü için kendisinin öldürmediğine inandırmaya çalışıyor olmasın.'' dedi. Ayaz ciddiyetini bozmadan, ''Ölen kişi, onun öz kardeşi değildi.'' dedi. ''Ayrıca Beril. Bu adam 7 yıl önce de adam öldürmekten yargılanmış. Tıp fakültesinde okuduğu sıralarda meşru müdafaadan 1 yıl hapis cezas almış.'' diye devam etti. Beril'in gözleri yavaşça boşluğa kaydı. Düşüncelere daldı. İçinden, ''Eğer sanığın ifadesi doğruysa, bu işin arkasında birden fazla insan var. Sanığı yakından tanıyan tehlikeli insanlar. Peki ya sanık yalan söylüyorsa? Cinayet sebebi ne olabilir? 7 yıl önceki olayla bir ilgisi olabilir mi?'' diye düşündü. ''Bu oyunda bir taş eksik. Ve o taş yüzünden parçalar bir araya gelemiyor.'' diye düşündü. Beril hafifçe gözlerini kısarak, ''Sanırım bu dosyayı inceleyebilirim.'' dedi.
-Erdem-
Erdem çay almak için ocağın başına gitti. Çayını doldurduktan sonra önüne bir bardak kondu. Önce bardağa sonra bardağı koyan adama baktı. Adam, ''Burada yeni gelenler çaycı olur aslanım. Hadi bakalım görelim marifetini.'' dedi. Erdem kaşlarını çatarak, ''Ne demek o şimdi?'' diye sordu. Adam çaydanlığı göstererek, ''Çaycısın sen artık. Hadi kolay gelsin.'' dedi. Arkasını dönüp gidecekken Erdem, ''Sen kimsin de bana emir veriyorsun?'' diye sordu. Adam olduğu yerde durup Erdem'e döndü. Tespihini Erdem'e doğru ikaz edercesine sallarken, ''Bak aslanım. Buranın kuralları var. O kuralları da ben koyarım. Sen, artık buranın yeni çaycısı oldun.'' dedi. Ardından, ''Akıllı olursan, adam olursan gül gibi geçiniriz. Yok olamayız diyorsan da sen bilirsin. Sana adamlığı öğretiriz.'' dedi. Erdem, ''Adamlığı senden öğrenecek değilim.'' dedi sinirle. Adamın elleri tespihi öylece tutmuş hareket etmeden duruyordu. ''Ne dedin sen lan?'' dedi Erdem'in üzerine doğru yürürken. İnsanlar çoktan toplanmış hemen ayırmak için hazırda bekliyordu. Adam, ''Sen benim kim olduğumu biliyor musun?'' diye kükredi. Erdem sinirle, ''Kimsen kimsin lan.'' dedi. Ardından küfredip arkasını döndü. Tam gidecekken Erdem'i omzundan tutan bir el durdurdu. Adam Erdem'i kendisine çevirip tam burnuna kafa attı. Erdem aldığı darbeyle sendeleyip yere düştü. Burnundan akan kanı bir yandan eliyle durdurmaya çalışıyor, bir yandan da ayağa kalkıp adama saldırmak için fırsat kolluyordu. Etrafta toplanan insanlar adamı tutmasaydı, belki de Erdem'in yerden kalkması mümkün olamazdı. Neyseki birisi gardiyanı çağırmayı akıl etmişti. Gardiyan içeri girip, ''Ayrılın.'' diye bağırdı. Bir yandan da adamı tutuyorlardı. ''Bu adam yine mi sorun çıkardı.'' dedi. Gardiyanların içinde en yetkili olan kişiydi belli ki. Ardından, ''Atın bu adamı hücreye. Birkaç gün orada kalsın.'' dedi. Gardiyan kollarını arkadasında kavuşturup yürümeye başladı. Sesini yükselterek, ''Hala anlamadınız galiba nasıl davranmanız gerektiğini. Eğer tek bir sorun daha çıkarsa bu koğuştan, gözünüzün yaşına bakmam.'' dedi. Ardından hızlı adımlarla gitti. Yaşlı adam eline bir bez alıp Erdem'in kanayan burnuna tuttu. ''İyi misin çocuk?'' diye sordu. Erdem, ''Sağol Ahmet amca. İyiyim.'' dedi. ''Evlat fazla takılma bu insanlara. Bunlar böyledir. Zamanla, hevesleri geçince bırakırlar peşini.'' dedi. Erdem, ''Ne diyorsun sen amca?'' diye sordu. ''Bırakalım da her istediğini yaptırsın mı? Hepiniz memnun musunuz bundan?'' diye sordu. Yaşlı adam, ''Değiliz elbet çocuk.'' dedi. Erdem burnuna tuttuğu bezi iyice bastırarak, ''Öyleyse boyun eğmeyeceksin böyle adamlara amca.'' dedi. Sesi her zamankinden daha kararlı çıkmıştı. Ayağa kalkıp ranzasına ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum
General FictionHapse giren masum bir adam. Adalet duygusuyla dolup taşan genç bir avukat. Onları bir araya getiren tek şey görünenin ardındaki gerçekler. Hazır olun. Bu kitap ile adaleti sorgulamaya başlayacaksınız.