12. Bölüm

101 7 1
                                    

-Beril-

Gözlerini açtığında hareket etmeye çalışşa da başaramadı. Bir yere bağlı olduğunu farkedip bağırmaya çalışsa da ağzını kıpırdatamadı. Beril dudaklarını aralamak için zorluyordu kendini. Hareket etmeye çalıştı fakat vücudunu saran ipler onu rahatsız ediyordu. Panik yapmaya başladı. Çığlık atmaya çalışıyor, bağırmaya çalışıyordu. Sesi çıksa da duyulacak kadar çıkmıyordu. Gözyaşları yanaklarından süzülürken daha da çırpınmaya başladı. Köşede birkaç adam görününce Beril bağırmayı kesti. Adamlar ona yaklaştıkça korkusu giderek artıyordu. Gözlerini adamlardan ayırmadan hepsini tek tek inceledi. İri yarı adam, ''Kim lan bu?'' diye sordu. Beril'i baştan aşağı inceledi. ''Kıyafeti falan da düzgün. Nereden buldunuz bunu?'' diye sordu. Kısa boylu bir adam, ''Abi Erdem'in avukatı bu.'' dedi. Beril ne dediklerine anlam vermeye çalışıyordu. Yalvarırcasına ağlamaya başlayınca, iri yarı adam, ''Kes lan zırlamayı!'' diyip Beril'in karnına tekme attı. Beril aldığı darbeyle sessizliğe büründü. Darbe öylesine etkiliydi ki, değil ağlamasını nefesini bile kesmişti. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzülürken içlerinden en uzun boylu olan adamla göz göze geldi. Beril adamın ona acıyan bakışlarını farketti. İri yarı adam, ''Şimdi de çok sessiz oldun ya.'' dedi. Tekrar bir tekme daha atınca Beril çığlık attı. Sesi az önceki bağırmasından daha çok çıkmıştı. Uzun boylu adam, ''Abi. Dur.'' dedi. İri yarı adam, ''Niye lan?'' diye sordu. Uzun boylu adam, ''Zaten savunmasız, zararsız. Bir yere de kaçamaz. Yapma.'' dedi. İri olan adam yumruğunu diğer adama geçirince, ''Sana mı soracam lan?'' dedi. Ardından, ''Kimsin de emir veriyorsun sen bana?'' diye sordu. Adamı döverken bir yandan da küfürler ediyordu. Beril içinden bilincinin kapanmasını, o an orada hiç bulunmamasını diliyordu. Belkide bir rüyadadır diye geçirdi içinden. Fakat hiçbir rüya bu kadar canını yakamazdı, bu kadar gerçekçi olamazdı. Aradan dakikalar geçti. Beril'in karnındaki ağrı yeni yeni geçmeye başlamıştı. Beril başını hafifçe kaldırıp adamlara bakacaktı fakat yerde yatan adamdan başka kimseyi bulamadı. Adamın dövülmekten yüzü kanlar içindeydi. Birkaç dakika sonra bir gürültü koptu. Bu gürültü bir kapı sesine benziyordu. Beril tekrar başını adama çevirdi. Adam ani bir hareketle yerden kalkıp Beril'e döndü. Beril bu ani hareketine tepki olarak çığlık attı. Adam işaret parmağını dudaklarına götürüp, ''Şşşt!'' dedi. Ardından hızla Beril'in yanına geldi. Cebinden bir bıçak çıkarınca Beril ağlamaya başladı. Adam Boşta olan elini ağzı kapalı olan Beril'in ağzına bastırarak, ''Sesini çıkarma. Bugün nöbet sırası bende. Seni kurtaracağım buradan. Evine sağsalim gideceksin, kimseye de bir şey anlatmayacaksın. Anlaştık mı?'' diye sordu. Beril şaşkınlıkla adamı dinliyordu. Adam Beril'e yaklaşarak, ''Anlaştık mı?'' diye sordu. Beril hızla başını salladı. Adam elindeki bıçakla Beril'in iplerini kesti. Beril kolları çözülünce rahatlayarak ensesindeki kumaşın düğümünü çözdü. Adama dönüp, ''Teşekkür ederim.'' dedi. Adam, ''Ben teşekkür ederim.'' dedi. Adam Beril'le ilgilenmiyor, etrafına bakınıyordu. Beril, ''Neden teşekkür ettiniz ki?'' diye sordu. Adam, ''Erdem'i bu adamlardan kurtaracaksınız.'' dedi. Beril bir süre düşündükten sonra, ''Erdem'i mi?'' diye sordu. Adam, ''Evet.'' dedi. Ardından duraksayarak, ''Kurtaracaksınız değil mi?'' diye sordu. Beril, ''Erdem'in uçsuz olup olmadığı belli değil.'' dedi. Adam, ''Ne demek belli değil.'' dedi. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi, ''Şerefsiz avukat.'' diye söylendi. Beril ne demek istediğini sormak istedi fakat borulardan gaz geldiğini görünce, ''Ne? Neler oluyor?'' diye sordu endişeyle. Adam, ''Demek beni de öldürmeyi düşünüyordunuz.'' dedi. Ardından küfretti. Beril korkarak, ''Ne yapacağız? Yardım et.'' dedi. Adam sinirle, ''Edebilsem ederdim.'' dedi. Beril ağlamaklı bir sesle, ''Öleceğiz burada.'' dedi. Adam Beril'e dönüp omuzlarından tuttu. ''Bana bak.'' dedi. Beril adamın gözlerine baktı. Adam, ''Çıkacağız buradan. Tamam mı? Sakin ol.'' dedi. Ardından etrafına bakındı hızlıca. Yukarıdaki kapalı yuvarlak çıkışı görünce, ''Eminim ikimizde oradan sığarız.'' dedi. Eline uzun bir sopa alıp kapağı kaldırmaya çalıştı. Kaldırdıktan sonra altına uzun varillerden koydu. Beril öksürerek, ''Nasıl çıkacağız?'' diye sordu. Adam, ''Ben yardım edeceğim.'' dedi. ''Gel.'' dedi. Beril'i varilin üzerine çıkarttıktan sonra yanına kendisi de çıktı. Beril, ''Yetişemem oraya.'' dedi. Adam, ''Elime basacaksın, ben de seni iteceğim yukarı doğru anlaştık mı?'' diye sordu. Beril başını hızla salladı. Adam ellerini birleştirdi. Beril bir ayağını adamın ellerine bastıktan sonra adam, ''İteceğim şimdi. Hazır mısın?'' diye sordu. Beril, ''Tamam.'' dedi. Adam Beril'i yukarı itince Beril kenarlardan tutup kendini yukarı attı. Bir yandan da nefes almak için çabalıyordu. Karnının ağrıdığını hissedince, ''Az önceki adamların tekmesindendir.'' diye düşündü. Adam kendini yukarı atıp Beril'i yerde otururken görünce yanına koşup ayağa kaldırdı. Omuzlarından tuttu. Beril'in karnındaki kırmızı lekeyi farkedince, ''Yaralandın mı sen?'' diye sordu. Beril elini karnına götürdü. Elindeki kanı farkedince adam, ''Yürü hastaneye gidiyoruz.'' dedi. Beril, ''Dur.'' dedi öksürürken. Nefes nefese, ''Yürüyecek halim yok.'' dedi. Adam derin bir iç çekerek Beril'i kucağına aldı. ''Ah Erdem ah.'' dedi. İçinden, ''Düştüğüm duruma bak senin yüzünden.'' dedi. Söylene söylene yürümeye başladı.

Adam hastaneye varınca Beril'i sedyeye yatırdı. ''Yardım edin.'' dedi. Hemşire gelip, ''Nesi var?'' dedi. Adam hızlı hızlı konuşuyordu. ''Karnından yaralandı. Bir de zehirlenme olabilir.'' dedi. Ardından, ''Gaz zehirlenmesi.'' dedi. Beril hemşirenin iğne yaptığını görünce ameliyata gireceğini anlayıp adama kısa bir bakış attı. Ağrısına aldırmadan adamın kolunu tuttu sıkıca. Adam önce koluna sonra tek kaşını kaldırarak Beril'e baktı. Beril, ''Gitme.'' dedi. Konuşmak için kendini zorlayarak, ''Sen hakikatsin.'' dedi. Adam, ''Merak etmeyin Avukat Hanım.'' dedi.

-Erdem-

Erdem göğsünde bir ağrıyla uyandı. Yaşlı adam, ''Ne oldu çocuk? Karabasan mı bastı?'' dedi. Erdem gördüğü kabustan öylesine etkilenmişti ki, hala rüyalar aleminde olup olmadığına karar veremedi. Başını iki yana salladı. ''Hatırlamıyorum.'' dedi. Elini kalbinin üzerine koydu. ''Şurama bir şey çöktü sanki.'' dedi. Nefes nefese, ''Canımdan can koptu sanki.'' dedi. Yaşlı adam su uzatınca Erdem bardağı alıp yavaşça içti. Yaşlı adam, ''Kabus görmeyen mahkum mu var?'' dedi. ''Şükür Allah'a de geç.'' dedi. ''Bugüne de şükür.'' dedi. Erdem başını salladı.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin