Bölüm şarkısı; THE CRANBERRIES- ZOMBIE
Keyifli okumalar;
Sabah yüzüne vuran güneş ile beraber mutlu bir şekilde esneyerek uyanan insanlardan olamadım ben hiç,buna fazla şanssızlık mı,yoksa normallik mi denir bilemiyorum.Hangi insan uyanırken mutlu olurki değilmi çok saçma! Hep uydurmaydı bunlar. Kahvaltıyı yaptıktan sonra Ellington hepimizi toplamıştı harika bir planı olduğunu söylemişti bir masa etrafında toplanmış onu dinliyorduk.
" Evet gençler harika planımı söylüyorum" dedi son heceyi uzatarak.
" Oyun oynayacağız" Dediği şey üzerine dayanamadım ve ayağa kalkıp alkışlamaya başladım bana önce Luke,sonra Rydel ve diyerleri eşlik etti.
" ben hayatımda bu kadar harika bir plan duymadım" dedi Ross. kıkırdamadan edemedim.
" Peki süper pilan yapan kişi ne oynayacağız?" Riker'dan harika bir soru daha,alkış alabilirmiyim.
" Saklanbaç" işte yine harika bir fikir daha.
" Bakmayın öyle daha harika bir fikri olan varsa,çekinmesin söylesin" Eh bu dediğinde haklıydı işte.
" O zaman ben ebe olmam" dedim omuz silkip. Aralarında kararlaştırdılar ve taş kağıt makas'ta yenilen Rocky oldu. Aslında saklanbaç oynamak için bir gemiden daha güzel neresi olabilirdiki? Rocky saymaya başlayınca etrafta koşuşturarak yer aramaya başladım. Taki biri beni kolumdan tutup temizlik mazemeleriyle dolu odaya sokana kadar. Kim olduğunu anlamak için o tarafa döndüm.
" Ah,Luke korkuttun beni" dedim derin bir nefes verip.
" Bence sessiz ol enselenebiliriz." dedi gülerek haklıydı. Dışarıdan bir takım sesler gelince nefeslerimizi tuttuk ve küçük ama adım atmaya yer olmayan odada kendimizi gizledik. Ama kapı açılmadı. Daha fazla duramadım ve yerimden kalktım. Kapıya yaklaştım. Luke beni uyarsada onu umursamadım. Kapıyı açmak için zorlasamda açılmadı.
" Sanırım burada kilitli kaldık" dedim ona dönüp yanıma gelmişti birazda kapı kolunu o zorladı ama açılmıyordu.
" Galiba" dedi ve kapıyı yumruklamaya başladık.
" Hey!Kimse yokmu!Buradayız yardım edin!" dedim kapıyı yumruklarken.
" Hey,bizi duyan yokmu!" dedi ve yine zorladı kapıyı Luke ne ses vardı nede Seda.
" Telefon?" dedim ona cebimden telefonumu çıkarırken. Ekranda yanan kırmızı ışığı görünce ofladım.
" Şarjı bitmiş" dedim birkaç şey devirerek ilerledim ve bir kutunun üstüne oturdum.
" Şarjı bitsede fark etmez,çekmiyor" dedi ve karşıma oturdu oda. Ellington'un önerdiği oyundan ne olurduki! Kirli,tozlu bir odada kilitli kalmıştık işte.
" Ya Luke,bu Ellington özenle mi yapıyor şu işleri bir bilsem" dedim ona.Güldü.
" Sorma,ne zaman bir şey dese ters tepiyor olaylar"
Ufladım ve bizi bu odadan çıkarabilecek bir şeyler aramaya başladım. Deterjan,bezler ve bunun gibi temizlik aletlerinden başka hiç bir şey yoktu. Umutsuz bir vakaydı.
O gün ilk kez gözüme takıldı Luke, bacağını saran siyah pantolonu,giydiği baskılı beyaz tişörtüyle ve dağılmış saçlarıyla cidden çok yakışıklı görülüyordu. Luke onu süzdüğümü anladığında sırıtmaya başladı. Yanındaki kutuya oturdum bende. Fark ettirmemeye çalışsamda burası soğuktu ve benim üzerimde sadece dizlerimin iki karış yukarısında biten askılı pudra rengi elbisem vardı. Luke'un ne düşünecegini umursamadan biraz yaklaştım ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLUE
FanfictionSeni sevmeme izin verirmisin ?" Durdum ve onun melek kadar masum yüzüne baktım.O bana izin versede vermesede ben ona aşıktım zaten.Ben karşılık beklemeden onun olmuştum. Meleğime aşıktım ben! "Beni sever misin?" ••• saf,masum ve güzel bir kız DARLA...