Mert
Kenan'ın cansız bedeni götürüleli yarım saat kadar olmuştu. Eylül kendine gelmiş sessizce bir kenarda oturuyordu. Geri kalanımız çember oluşturmuştuk. Herkesin istediği tek şey vardı buradan çıkmak ve herkeste aynı yerde tıkanıyor aynı soruya yanıt bulamıyordu "Nasıl?".
Bir sesle irkildim. Bir dakika bu Beatles mıydı ? Evet cidden şuan Beatles'ın "Don't Let Me Down" adlı şarkısı çalıyordu. Herkes hatta Eylül bile tuhaf tuhaf şarkıyı dinlemeye başlamıştı. Ardından silah sesleri gelmeye başladı. Ayağa fırladım. Silah sesleri artmaya başladı. Müzik her nereden geliyorsa aylakları buraya çekiyordu. Biri bize yardım ediyordu.
Kapıdaki gardiyanın kapıya sertçe çarpma sesi duyuldu. Ardından acı dolu çığlıkları duyuldu. Bir el silah sesi ardından kapı açıldı. İçeri bir gardiyan girdi tam bir şey söyliyecekken arkadan bir aylak boğazına yapıştı bu sırada İshak sandalyeyi kırıp bir parçasını kendisini savunmak için almıştı. İçeri aylaklar dalarken bende oturduğum sandalyeyi kırdım.
Selin
Her şey çok hızlı olmuştu. Nisa Mert'i ittirip bir aylaktan son anda kurtardı. İshak aylaklardan birine saldırdı. Her şey bir kaç saniyede olmasına rağmen bana çok uzun gibi gelmişti. Arka planda "Don't Let Me Down" çalarken istemsizce şu anın güzel bir film sahnesi olacağını düşündüm. Şarkı eşliğinde hızla Eylül'e yöneldim. Eylül üzerine gelen aylağa tekmeler savuruyordu. Önündeki aylağı hızlıca ittirerek yere düşmesini sağladım. Eylül ise gardiyanın cesedine bakınıyordu. Ardından Eylül'ü kolundan yakaladığım gibi çekiştirerek koşmaya başladım.
Yan taraftan Burcu'nun acı dolu çığlığı duyuldu. Bir an dönüp baktığımda üzerinde iki zombinin ziyafet çektiğini gördüm. Pek üzüldüğüm söylenemezdi.
Anıl'ın İrem'i son anda kurtarışını, Mert'in iki aylakla birden uğraştığını gördüm. Ardından içeri gardiyanlar daldı ve tüm aylakları kurşuna dizdiler. İçeri en son Rıza girmişti. Yüzündeki derin olduğu her halinden belli üç tırnak izi uzaktan bile belli olacak türdendi. Durup hepimize göz gezdirdi. Gardiyanlara bir işaret yaptı ve onlar dışarı çıktılar. Silah sesleri dışarıda hala devam etmekteydi.
"Gidin." dedi. Elleri kana bulanmıştı. Yani ciddi anlamda.
Yavaş temkinli adımlarla ilerledik. Eylül ise tam Rıza'nın önünde durdu. Bir süre bakıştılar. Ardından Rıza konuşacak gibi oldu ve ağzından kan gelmeye başladı. Eylül elindeki bıçağı çıkarıp tekrar sapladı. Ardından tekrar. Gözlerinden yaşlar akarken saplamaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz
Adventureİsimsiz serisinin ikinci kitabı olan Kimsesiz Carley Batteries'in kalemiyle karşınızda.