V

6K 416 4.7K
                                    

Bölüm şarkısı; The Last Shadow Puppets - Wondrous Place
_________

Louis kulenin basamaklarını bir bir çıkıyordu, ki bunu yapmak sonsuzluk gibi sürmüştü. Öne attığı her adımıyla midesi daha da bükülüyordu, çünkü ne yapıyordu o? Oraya neden gidiyordu ki? Bu adamla paylaştığı tek deneyimler; A) Kafede aslında Louis'nin olan içeceği insafsızca aldığı zamandan ve B) Midesindekileri Louis'nin üzerine boşaltmaktan ibaretti.

Ve duruma bu yönden baktığında, buraya gelmeyi düşünmenin bile saçma göründüğünü fark etmişti.

Ama şu an en güzel kıyafetlerini (daha doğrusu, Niall'ın en güzel kıyafetlerini) giyerek orada duruyordu, ve nihayet en üst kata varmıştı, sinirleri son derece gergin bir biçimde yumrukları ceplerine sıkıştırılmıştı. Aralık duran kavisli, meşe ağacından yapılma bir kapıyla karşılaşmıştı, günışığı içeriden dışarıya bağırıyordu sanki.

Ve kahretsin. Kapıyı tıklatması gerekir miydi? Yoksa içeri seslenmesi mi gerekirdi? Bu Niall'la olunca daha rahattı, Niall'la kapıyı yumruklayıp, Niall onu fark edene kadar kapıda adını tiz bir sesle bağırabiliyordu. Gerçek insanlarla nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu.

Hayatındaki her şeyden kuşku duyar bir halde, Louis ellerini soğuk ahşapa dayayarak, gözucuyla kapı aralığından içeri bakmıştı.

Karşısında hayatı boyunca gördüğü en özenle donatılmış, saçma bir şekilde gösterişli olan bir oda vardı. Oda aynı zamanda tarihi ve modern görünüyordu (ki başka zaman olsa Louis bunu asla idrak edemezdi, ama her nasılsa bu sefer işe yaramıştı) ayrıca oda hem lüks, şık ve son derece sosyetikti. Oda Louis'nin odasını gölgede bırakıyordu, dürüst olmak gerekirse bunu sindirmek Louis için oldukça zor olmuştu.

Kömür grisi  resimlerin üstüne sıçratılmış mor, koyu kırmızı ve zümrüt yeşili renklerle kaplı tablolar odayı çevreliyordu, bazıları duvarda, bazılarıysa yerdeydi, birbirinin üstüne yığılmışlardı ve asılmayı bekliyorlardı. Sayısız kitaplarla doldurulmuş kitap rafları duvarları kaplıyordu, kitapların şık, deri sırtları kristal ışıklandırmanın ambiyant  tonlarının altında parlıyordu, ilk baskı gibi görünen çizgi romanlar duvardan asıldıklarında kalın camla korunuyorlardı, yıpranmış sayfaları sessizce yerlerinde duruyorlardı. Odada parlak ses sistemleri, büyük, temiz cam pencereler, simsiyah kilimler, kristal içki sürahileri, nota sehpası vardı ve —bu lanet olası bir piyano muydu? Cidden mi? Piyanolar zenginler için bir zorunluluk falan mıydı?

Etraftaki abartının tam ortasında üstü çatal bıçak takımı ve içi meyveler, peynirler, şarap şişeleri ve yumurtalarla tıkabasa doldurulmuş sepetlerle donanmış kocaman, ensiz, dikdörtgen biçimde olan ahşaptan yapılma bir masa vardı. Ve odanın ortasında her kadehe şarap dolduran, dünkü kalın kaşları ve sakin çehresi olan oğlan duruyordu. Köşede, oğlandan biraz ötede kusmuk adamın ta kendisiydi, bir tanrı için işlenmiş gibi duran sandalyeye yaslanarak, ağır hareketlerle sigara içiyordu.

Louis tuhaf bir vaziyette orada dikiliyordu, tam olarak odanın içerisindeydi ve ev sahipleri onu fark etmemişlerdi. Odada olmasına rağmen, tamamen ne yapması gerektiğinden habersiz bir biçimde, sessizce kapıyı tıklatmış ve bunun iyi sonuçlanmasını ummuştu.

İkisi de aynı anda başlarını yukarı kaldırarak ona bakmışlardı.

Kısa saçlı olan keyifli bir biçimde gülümserken, Zayn Malik öylesine ona göz gezdirerek kafasını diğer yana eğmişti, dudağının kenarında zar zor belli olan küçük bir gülümseme vardı.

Söylediği tek şey, "Geleceğini sana söylemiştim, Liam," olmuştu.

"Harika!" diye bağırmıştı Liam(?) ve kutlama amacıyla yarıya gelmiş şarap şişesini yukarı kaldırmıştı. "Geleceğini sanmıyordum!"

Young & Beautiful ➸ l.s  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin