VI

5.2K 374 1.5K
                                    

"Aman tanrım, bu adam tüm hayatım boyunca karşılaştığım en dayanılmaz yaratıktı!"

Louis, hala hareretli bir şekilde sinirli olarak, kapıdan fırlayıp daireye dalmış, gözleri anında Niall'ı aramaya koyulmuştu.

Niall kanepedeydi, elini kolunu yayarak oturmuş, bir elini kanepenin arkasına koymuştu, açılmış cips poşetleri her yerde, boş bira şişeleri ayaklarının yanındaydı, kafasını laptop'undan kaldırdığında üstünde eşofman altı ve Amerikan basketbol kazağı vardı, o sırada televizyonda yarı izlediği her ne futbol maçıysa, sesi evde yankılanıyordu.

"O kadar mı kötüydü?"

"Oh, ondan bile BETERDİ," diye bağırdı Louis, tekmeleyerek ayakkabılarını bir yere fırlattı ve kazağını yırtarcasına çıkardı. "Bu tür insanların gerçekten var olduklarını bilmiyordum. Demek istediğim —ikimizin de aynı canlı türünden olduğumuza inanamıyorum. Aynı şeylerden yaratıldığımıza inanamıyorum —içinde bir yerlerde bilgisayar çipi olduğundan eminim, çünkü o bir insan değil. Niall, hayır, o ahlaktan ve herhangi bir türe ait duygulardan yoksun robotik bir canavar!" Coşkun nutukundan dolayı nefes nefese kalmıştı, ve vahşi bir tavırla Niall'a bakıyordu, pantolonu yarı çıkarılmış halde.

Niall'ın kaşları çatılmıştı, Louis şiddetle onun odasına girdiğinde ilk önce duraksamış, daha sonra birasını dudaklarına götürmüştü.

"Gerçekten mi? Bana her zaman normal biri gibi görünmüştü."

"Normal mi? NORMAL Mİ?! Niall, şu sarı, likörlü kafanın içinde beyin var mı?? Ailenden gelen yetiştirilme tarzın yargılama duyunu bu kadar şiddetli bir şekilde mi zedeledi??" dedi Louis konuşurken tükürükler saçarak, üstüne büyük beden bir yelek tıkıştırdığında konuşmasını durdurdu. (Ki bu yelek de Niall'ın olabilirdi, hatırlamıyordu.)

Biranın geri kalanı bir yudumda bitirilmişti. "Hayır, ben pek öyle düşünmüyorum. Yargı becerim yeterince iyidir. Açlıktan ölüyorum —birazdan akşam yemeğine çıkmaya ne dersin?"

Fakat Louis onu duymazdan geldi, suratı binlerce güneşin gazabıyla kızarmıştı.

"Niall, onu ateşe vereceğim! Bunu yapacağım! Şu pisliğin teki piçin etrafında var olmaya nasıl devam edebileceğimi bile bilmiyorum, şu sikik—"

"Vay canına," diyerek Niall sözünü kesti, ve Louis'nin yatıştırıcı bir hareket olduğunu tahmin ettiği bir biçimde ellerini yukarı kaldırdı. "Söylediğin kadar kötü olamaz. Orada sadece birkaç saat oldun!"

"Birkaç saat bile çok fazlaydı, şunu da söyleyeyim!"

"Pekala, ne oldu? Ne söyledi?"

"Ne mi söyledi? NE Mİ SÖYLEDİ?? Her şey! Kendisi hakkında konuştu, kalbini kazandığı kişiler hakkında konuştu, parası ve—"

"Bu kadar fazla mı konuştu?" diye sordu Niall gözlerini kırpıştırarak, ayağa kalkarak şu anda sıkılmış yumruklarıyla masa arkasında oturan Louis'ye doğru adımladı. "Her zaman çok sessiz görünüyordu."

"Bu bir şaka mı? Yeniden komik olmaya mı çalışıyorsun? Hayır, o sessiz falan değil. Durmadan zırvalıyor, zırvalıyor ve zırvalıyor, tıpkı küçük kıvırcık bir... bir kaniş gibi," diye cümlesini bitirdi Louis hiddetli zaferle, ve ek olarak öfkeyle Niall'a bakıp masayı yumrukladı.

"Zayn? Zayn Malik. Zayn Malik kaniş gibi zırvalıyor," diye yeniden onayladı Niall, masada Louis'nin karşısında, kollarını birleştirerek öne eğildi.

Louis yerinden sıçradı. "Kim—ne—Zayn? Hayır. Hayır! Tanrım, Niall, hayır, lanet olası Zayn Malik değil. O iyi, yeterince iyi bir adama benziyor. Hayır, Harry Styles! Ve, ah Tanrım!" —Louis elini ağzına götürdü— "Adını bile söyleyemiyorum. Adının seslenmesinden bile kusacak gibi oldum."

Young & Beautiful ➸ l.s  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin