İki Büyük Sorun

26 5 2
                                    

Öncelikle zamanlarını ayırıp da hikayemi okuyan arkadaşlardan bu kadar geç kaldığı için özür dilerim. Yeni bölüm -biraz da Semira-5'in tehditleri ile- karşınızda. 

Umarım beğenirsiniz.


Gözümde yaşlarla odaya döndüğümde Hazel az önce benim yattığım hastane yatağında oturuyordu. Ellerimle yaşları temizleyince arkadaşımın yüzündeki endişeyi görebildim.

-Yapamam. Bebeğimi öldüremem.

Alçak çıkan sesimi duyulduğunu, duyulmuş olsa da kelimelerimin anlaşıldığını düşünmüyordum ama anlaşılan yanılmışım.

-Tabi ki yapamazsın.

Şaşkınlıkla kafamı sesin geldiği yöne çevirdim; İlknur ve Züleyha Teyze'm odanın köşesindeki koltuklara oturmuş bana bakıyorlardı. Bana öfkeyle bakan yüzlerini görmekten korkuyordum ancak er ya da geç yüzleşmem gerekliydi ve ben de öyle yaptım. Yeniden dolmuş gözlerimi temizledim ve içimde bulabildiğim bütün iradeyle gözlerine baktığımda beklediğim şeyi bulamadım. Orada kendimi hazırlamam gereken bir öfke; sonunda uyanmam gereken bir kabus değil de benim gerçekliğim, beni hayatım olduğunu kabul edebildiğim bebeğime karşı bir reddetme yoktu.

Öfke ve sorularla dolu olacağını düşündüğüm o yüzlerde her zaman ki gibi sıcacık birer tebessüm bulduğum da hissettiğim şaşkınlıkla zorla bir arada tutmaya çalıştığım kararlığım nihayet çırpınmayı bıraktı. Gerilmiş bedenim nefes alırken rahatlama hissinin damarlarımda dolaşan kanla birlikte bütün vücuduma sereyan ettiğini hissettim. Aşırı mesai yapan göz yaşı bezlerimin aksineyse dizlerim grev yapma kararı almış olacak ki kendimi her an yerde bulabilirmiş gibiydim.

Bu halimi görünce üçü de yerinden fırladı ki bu nedenle Hazel yere kapaklanma tehlikesiyle karşılaştı. Züleyha Teyze'm ve İlknur beni dikkatlice yatağa oturturken günlerdir ilk defa dudaklarımda gerçek bir tebessüm vardı. Üçünün endişeli bir şekilde yarışırmış gibi sorduğu sorularsa ruh halimin bir iki kademe daha yükselmesine yardım etti.

-İyi misin?

-Ne oldu?

-Korkuttuk mu

-...seni?

-Başın

-...döndü?

-Doktor çağıralım!

Hangi sorunun nereden geldiği, soruya kimin başladığı, soruyu kimin tamamladığı birbirine girmişti neyse ki–neredeyse- on dokuz yıllık antrenmanlar sayesinde anlamakta bir problemim yoktu ve Allah'tan Hazel dönüp gitmeden üzerindeki tişörtün ucundan yakalayabilmiştim.

-İyiyim, beni korkutmadınız, doktora gerek yok. Sadece...

Gözlerimdeki son yaşları temizleyip yüzlerine doğru düzgün bakabilmeyi istemiştim ama olmadı, başımı kucağımdan kaldıramıyordum. Bütün dikkatlerinin ben de olduğunu ve ağzımdan çıkacak kelimelere göre doktor çağırmak için hazırda beklediklerinin farkındaydım. Bu düşünceyle dudaklarımdaki tebessüm biraz genişledi. Onları daha fazla bekletmemem gerekliydi yoksa beni dinlemeden gördükleri ilk doktoru getireceklerdi.

-Sadece bana kızabileceğinizi düşünmüştüm; aldırmaktan vazgeçtiğim için ve bir de... Bir de bebeğimi istemezsiniz diye korkmuştum. O yüzden sizin bana her zamanki gibi baktığınızı gördüğüm de çok rahatladım.

Direk olarak yüzlerine bakamıyordum. Kendimi onlara hakaret etmiş gibi hissediyordum. Aileme güvenmemi-

Başımın üzerinde hissettiğim el ile düşüncelerimden sıyrıldım ve nihayet gözlerimi ellerimi incelemekten azat edip Züleyha Teyze'min şefkatli bakışlarıyla buluşturdum. Benden utanabilecekleri ya da bebeğimi reddedebilecekleri gibi absürtçe düşüncelere nerden kapılabilmiştim?

AŞKI ÖĞRENEN RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin