3. BÖLÜM
Başıma saplanan ağrıyla uyandığım da rüyamın en tatlı yerindeydim. Memnuniyetsizce yüzümü buruşturup yerimden hafifçe kıpırdandım. Gözlerimi henüz açmak istemiyordum. Baş ağrımı rahatlatır düşüncesiyle yüzümü burnuma gelen güzel kokunun kaynağına iyice yaklaştırdım. Buna tepki olarak vücudumun etrafında gevşekçe duran güçlü kollar tarafından neredeyse yarı yarıya üzerinde olduğum sert, çıplak göğse sıkıca bastırılmıştım.
Burada ters bir şeyler vardı ancak normalde gayet düzgün çalışan zihnim dün gece dolayısıyla şu anda köşelerini benim bile sayamadığım jetonumu bir türlü düşüremiyordu.
Üzerinden tekrar geçersek: Ben dün gece bilmediğim bir şey içmiştim; vücudumda tuhaf sızılar ortaya çıkmış, aklım yavaşça çalışmayı bırakmıştı. Bunun üzerine içtiğim şeyi çıkartmaya karar vermiştim ama tuvaletlerin olduğu taraf yerine lobiye geldiğimi fark edince geri dönmek istemiştim. O esnada da birisiyle çarpışmıştım. Şimdiyse sert ve çıplak bir bedenin yanında-hatta üzerinde- hissettiğim kadarıyla ari*(çıplak) bir şekilde yatıyordum.
Sert ve ari bir beden....
Ben çıplağım....
İkimiz aynı yataktayız...
Gözlerimi hızla açtım. Başımda hala bir ağrı vardı ancak mevcut durumda o başımdaki ağrı bir önem teşkil etmiyordu. Şu anda canımı daha çok yakan bacaklarımın arasındaki sancıydı. Fiziksel olarak varla yok arasında bir şeydi ancak duygusal olarak...
Gözlerime hızla dolan yaşları geri itmeye çalışsam da birkaç damlasının kayarak üzerinde bulunduğum sert bedene düşmesine engel olamamıştım. Şimdi ağlamak için doğru bir zaman değildi. Öncelikle buradan, tanımadığım bu adamın kollarından, uzaklaşmalı ve evimin güvenli ortamına dönmeliydim. Sonra annemin kucağında ağlamak için istemediğim kadar vaktim olacaktı zaten.
Üzerinde yattığım sert ama rahat bedenden uzaklaşmak için hareketlendim ancak yerimden kıpırdayamadım. Küçük bir çocuğun onu uyandırmaya çalışan annesine karşı çıkması gibi çocuksu bir homurtu yükseldi. Elimi tutan büyük el sıkılıp geri gevşedi fakat belimden yukarıya tırmanmakta olan yerine geri dönmeyip aksine göğüslerimden birisini avuçlayınca bedenim adeta dondu. Omurgamdan tırmanan panik bir şeyin farkına varmamı sağladı. Buradan kalkıp gitmem için bu adamı uyandırmam gerekiyordu. Sesimin titremesini engelleyip çıkartabildiğim en yüksek seviyede onu uyandırmaya çalıştım.
-Uyanır mısın?
Sessizlik.
-Affedersin?
Yine bir sessizlikle karşılaşmıştım. Bu adam uyanmayacaktı. Zorla onun kolları arasından kalkmaya çalıştığımda ise ne olduğunu anlayamadan kendimi yatakta sırt üstü bulmuştum. Kollarım başımın üzerinde sıkıca sabitlenmişti. Uyku mahmuru olduğu halde sinirle bakan, daha önce hiç görmediğim bir tonda olan yeşil gözleri ve yine aynı sinirle çatılmış kaşları tedirginlikle inceledim. Şimdi uyandığına göre ne yapacaktım?
Katil ya da insan taciri olup olmadığını bilmediğim bu çocuğun yüzüne bakarken tuhaf bir şekilde içimdeki endişe ve korku biraz da olsa bastırılmıştı. Bunun bekaretimi verdiğim adamın artık en azından yüzünü bilmem ile ilgili olmadığından emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI ÖĞRENEN RUHLAR
RomanceGİRİŞ Gözlerimin önündeki manzaraya bakmak istemiyordum ancak gözlerimi dans eden çiftten alamıyordum. Ona sarılan ben olmalıydım. Ona bugün evlenme teklifi eden ve mutlulukla 'Evet' cevabı alan da ben olmalıydım. Gecenin başından beri kaç kadeh içt...