Ahmet abi ben odaya girince stajyerim Serap diyerek Mete ile tanıştırdı. Mete ile Ahmet abinin sohbetlerinden; görevli olarak bir haftalığına başka bir üsse gittiğini öğrendim. Test bittikten sonra , Mete ile odadan çıktık. Mustafa abi de yerinde yoktu. Mete , üssün kafeteryasında oturmayı teklif ettiğinde ; babamın da burada çalıştığını ve çok uygun olmayacağını söyledim. Bunun üzerine Mete :
- Akşam çıkışta bir yerlere gitsek nasıl olur ? dedi.
Bu sefer de reddetmek istemedim açıkçası ama kesin bir cevap da veremedim aileme ne diyecektim ki?!
Akşam çıkışta beni bekleyen Mete'yi görünce anneme arkadaşımla dışarı çıkacağımı söyledim ki pek de yalan sayılmazdı. Babam da iki haftalığına ikmale gitmişti yani iş için şehir dışındaydı.
Mete ile Alsancak'ta deniz kenarındaki kafelerden birine gittik. Bunun için mesai çıkışı servislerin gitmesini bekledik babamın arkadaşlarıyla karşılaşmak istemedim çünkü. Suçlu gibi kaçak hareket etmek hoşuma gitmese de dedikodu kazanının içine düşmek de istemedim üstelik ortada netleşmiş bir şey yokken. Her ne kadar el alem ne derci bir insan değildim ama ailemi üzmek de isteyeceğim son şeydi.
Kafede karşılıklı oturup merak ettiklerimizi sorduk birbirimize. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamadığım bu sohbetin sonlarına doğru , Mete;
-Henüz birbirimizi tanımıyoruz biliyorum. İki kere karşılaştık ama ben etkilendim senden ve görüşmeye devam etmek istiyorum . Her şey umduğumuz gibi giderse geleceğe yönelik bir birliktelik olabilir de, dedi.
Ben biraz mahcup biraz şaşkın vaad edilen ilişkiyi tartarak kafamda , gülümsedim ve dudaklarımın arasından sessiz bir "olur" çıktı.
O günün üzerinden geçen bir yılda stajım bitmiş, hava üssünde ikinci psikolog olarak çalışmaya başlamıştım. Bu arada Mete ile ilişkimiz onun da dediği gibi devam etmiş , nişanlanarak geleceğe yönelik bir adım da atmıştık. Bu süreçte aynı iş yerinde çalışmanın da etkisiyle kıskançlıklar, küçük tartışmalar yaşıyorduk elbette. Ama aşkımız öyle büyüktü ki her şeyi yeniyordu. O yüzden tartışmalarımız çoğunlukla da benim çabamla tatlıya bağlanıyordu.
Her şeyin tersine dönmeye başlaması nişandan altı ay kadar sonra Mart ayı sonlarına doğruydu. Mete ve ekibi bir filo halinde sınır ötesi operasyonlarda görevliydi.F-16 pilotu olan Mete ve arkadaşları için olağan olan bu görev elbette gizliydi ama aynı yerde çalışınca uçakların kalkışından haberiniz oluyordu bir şekilde.
Mustafa abi uçuş sırasında orada bulunan erlerden öğrenmişti durumu ve bana haber veren de oydu. O gün içim anlamsız bir biçimde sıkkındı zaten. Sanki yüreğimi merdaneli çamaşır makinesiyle sıkıyor gibiydiler. Bütün gün bir haber bekledim ve akşam üstü uçakların geri döndüğünü öğrendim Mustafa abiden ama ortalık çok karışıktı. Kesin yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Daha fazla dayanamayarak uçakların iniş yaptığı pist alanına gittim. Etrafıma baktığımda uçakları kontrol eden personeli gördüm ama Mete yoktu. Sorduğumda personel pilotların komutanlığa gittiğini söyledi ki bu da ters giden bir şeylerin habercisiydi.
Uzun bir bekleyişin ardından komutanlık çıkışında Mete'yi görebildim. Koşarak yanına gidip sarıldım. Üzgündü daha çok yıkılmış gibi...
-Mete iyi misin konuş lütfen
-Sakin ol iyiyim.. İyi olmak buysa tabii ! Ercan'ın uçağı düşürüldü ve haber alamıyoruz, dedi.
Ercan Mete'nin hava harp okulundan beri en iyi , benim de en sevdiğim arkadaşıydı. Deli dolu neşeli, bir o kadar da iyi kalpli ve nazik...Boğazım düğümlendi o an ne diyeceğimi bilemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimde kalan
RomantizmTek bölümlük bir hikaye yazmak istiyordum aslında biraz da kendimi denemek için. Ayrıca yazmayı da seviyorum. Bakalım hayal gücümü kelimelere döktüğümde de o kadar canlı olacak mı? Tek bölüm olsun diye başladığım bu ilk yazı denememde bu işin sandığ...