Bölüm 4

165 12 2
                                    

                      Roni ile apartman dairesinde neşeli, bol yürüyüşlü bir yıl geçti. Artık irileşmiş, düzenli egzersizden dolayı kaslı ,babayiğit bir köpek olmuştu. Dağlara gitmenin vaktiydi. ..Dağ da olan yayla evi sayesinde ormana çok yakındık. Bahsettiğim orman, sık çamlarla donatılmış engebeli araziden oluşan geceleri de korkunç görünen bir yer olmasına rağmen yürümek için ideal bir yerdi. Roni için bulunmaz bir mekandı artık tasmasız geziyor ve özgürce koşabiliyordu.Ben de bu şekilde zig zag çizerek koşmaktan kurtuldum. Her sabah ve her akşam ormana çıkıp dağların içinde ikimiz de keyifli gezintiler yapıyorduk. Bu gezintiler ben işe gitmeden önce ve işten geldikten sonra oluyordu tatil günlerinde ise neredeyse zamanımızın tamamını ormanda geçiriyorduk. Çok zeki bir köpek olan Roni kısa zamanda tüm çevreyi öğrendi hatta gezilerimiz sırasında karanlığa kalmak beni ürkütmüyordu pusula gibi nerede olursak olalım Roni yayla evini işaret edip yolu buluyordu. Ama bir gece Roni beni ormanın ortasında bırakıp kayboldu. Şehirde yaşayanlar bilmez ormanda gece hiç bir ışık olmadığından yönünüzü bulmanız çok zordur. Sık ağaçlar görüş alanınızı kapatır.Dolunay dahi olsa kaybolma ihtimaliniz çok yüksektir. Her neyse ben Roniye seslendim."Gel" falan gibi komutlarımı daha yüksek sesle söylememe rağmen Roni yoktu. Bu şekilde bir saat kadar ormanda dolandım acaba eve mi gitti diye düşünürken arkamdan bir çıtırtı geldi dönüp baktığımda Roni beni izliyordu o dakika anladım ki, bizimki tüm o bir saat içinde hep arkamdaymış . Ormanda kuru dalların bol olduğu yerde tek ses çıkarmadan bir sat komandosu gibi yürüyebilmesine ve beni izlemesine şaşırmıştım. Tabi bu Roni ile ilgili ilk şaşırdığım olay olmayacaktı. Bu arada Roni yi gören köy sakinleri kendi köpeklerine damat olmasını istemeye başladılar. Roni buna dünden razıydı ama ben daha bir yaşında güçten düşmesin gibi düşünürken bu düşüncemden 63 gün sonra tüm köyde Roniye benzeyen en az yirmibeş yavru ortalıkta gezmeye başladı. Roni zamparalıkta tavan yapmıştı. Mayıs ayındaydık ve Roni yi durdurmak maalesef mümkün olmadı. Köydeki köpekler sorun değildi yavrular gösterişli olduğundan kısa zamanda hepsi bir evin bekçisi oluverdiler. Ama şehirde ,bu durum böyle olmuyordu . Roni Mayıs ayının sonu gibi siyah bir sibirya kurdu ile beraber oldu ondan 6 yavrusu doğdu ve yavrular sahipsiz kaldı. Yani yavruların hepsi bana kaldı. Sokakta kalmasınlar diye anneleri ile birlikte işyerimin arkasındaki inşaatta onlara barınak yaptım ve bakımlarını üstlendim. Yavruların beşinin gözleri renkli olduğundan (şekle önem veren  insanlar için )sahiplendirmem kolay oldu. Ancak bir yavrunun gözleri renkli değildi, tipi de gösterişli olmayınca çok zor sahiplendirdim.Alan kişiye de "bak, bakamazsan geri getir sokağa atma dedim .Ve iki hafta sonra yavru geri geldi.Aynı yavruyu ikinci kez aynı koşullarda sahiplendirdim ve bu defa 3 hafta sonra geri geldi . Durum anlaşılmıştı bu yavru bende kalacaktı ve ona" Arven"ismini verdim. Sabah ve akşam yürüyüşlerimize Arven de katılmıştı artık. Arven, Roni gibi iri yapılı olmadı ancak 8 aylık olduğunda bu minyon yapısına rağmen çok çevikti. Neredeyse iki metre havaya zıplayabiliyordu. Bu köpekler çok ilginç hayvanlar, hepsinin kendine özgü karekteri ve yetenekleri var. Roni ve Arvenle zaman geçtikçe köpekler hakkında kitaplarda yazandan çok daha fazla şey öğrendim. Usta bir köpek eğitmeni "ben aslında köpekleri değil sahibini eğitirim" sözünü boşa söylememiş. İki köpeğimle ben de ciddi bir eğitimden geçiyordum.

                            Zaman hızla akıp gidiyordu . 2012 yazında artık yetişkin olan Arven ve Roniyle kamp yapmaya karar verdik. Ormanda 3 gece kalıp kafamı dinleyecektim .İşlerim canıma okumuştu. Roni ve Arven olmasaydı sanırım işyerindeki koltuğum ile bütünleşip 150 kg ağırlığında gözlüklü ve kel bir müşavir olacaktım. Köpeklerim sayesinde düzenli egzersiz yapmam ve ormana çok sık gitmem bünyemi güçlendirmişti. Kaslarım da fena değildi . Kondisyonum da bu 3 yılda epey arttı. Zaten sıkıysa yürüyüşe veya koşmaya gitme iki köpek şarkı tadında ulumaya başladılar mı susturmanın tek çaresi yürüyüşe gitmek oluyordu. Bu arada Roni oğlumun aşk hayatına da müdahale ediyor eve gelen kız arkadaşlarını ısırmakla tehdit ederek ayaklarını denk almasını sağlıyordu. Bu iş hoşuma gitmişti yeni bir insan tanıdım mı önce Roni ve Arvene gösterip ne diyorsunuz diye soruyordum bana verdikleri cevap tam on ikiden doğru oluyordu. Dışarıda yemek yeme işi de Roni ve Arvenin testinden sonra başlıyordu. Hatta işyerinde yemek firmasından gelen yemekleri personel önce roni ve arvenin önüne koyuyor köpekler yerse diğer bir deyişle test başarılı olursa yemeğe başlanıyordu, diğer türlü tüm yemekler çöpe gidiyordu. Bir keresinde Yemek firmasının getirdiği köfteyi Roni yemek istemedi eşim zorla ağzına soktu sonra Roni koşarak arşive gitti ve köfteyi oraya tükürdü.Artık köfteyi neyle yaptılarsa?Dediğim gibi köpeklerimle yirmi dört saat beraberdik böylece birbirimizi çok iyi tanıdık. Evet 3 günlük kamp kararımı eşime söylediğimde hemen Roni ve Arveni alacaksın yanına değil mi dedi evet dedim eh bu durumda merak etmeme gerek yok dedi. İşte böyle köpeklerimize güvenimiz tamdı.

                    2012 Ağustos ayının bir perşembe günü kamp hazırlıklarımı tamamladım dediğim bir çadır bolca köpek maması epey konserve yiyecek ve bir kaç kapkacak. Nede olsa sadece 3 gün kalacaktım.Tabi İsviçre bıçağım ve  her şey hazırdı. Pikabımın kasasını açıp" hadi atlayın" komutumu verdiğimde ikisi de tereddüt etti buna anlam veremedim önceki zamanlarda daha kapağı açmadan binmeye çalışırlardı bu defa sanki isteksiz gibilerdi. Ama ben çok istekliydim. Kamp eşyalarımı pikabın arka koltuğuna koyup eşimle vedalaşıp dağlara doğru orman yolunu tuttum. 35 Km batıya doğru gidip yukarıdaki köy yolundan ayrılıp orman yangın yoluna saptığımda başıma neler geleceğinden habersiz şekilde önceden belirlediğim su kaynağının olduğu bölgeye ilerledim. Gittiğim yerde reklamların aksine cep telefonunun çekmeyeceğini bildiğimden eşimi ve oğlumu arayıp yerimi bildirdim.Orman yolu çok sakindi aracımın motorunun dışında bir ses yoktu kuşlar cırcır böcekleri hepsi susmuştu.Hatta rüzgar bile susmuş ,olacakları bekliyordu. Tuhaf geldi bana bu durum .Çünkü defalarca geldiğim bu orman cıvıl cıvıl neşeli bir yerdi.Bu gün ise sus pus beni izliyorlardı sanki. Bu durumu kafaya takmadım ."Bir çakal veya bir kurt ortalıkta dolanıyordur "diyerek su kaynağının olduğu sık ağaçlarla kaplı alanın 300 metre aşağısına pikabımı park ettim. Roni ve Arveni pikaptan indirdim ben de eşyalarımı sırtıma vurup 300 metrelik dik yokuşu tırmanmaya başladım. Nefes nefese kaynak suyunun yanına vardım ve hemen çadırımı kurmaya başladım Roni ve Arven hiç yanımdan ayrılmıyorlardı birisi sağ tarafta diğer sol tarafta yerde yatıp beni izliyorlardı. Son olarak çadır kazıklarını da çaktıktan sonra bir bira açıp çadırın önüne oturdum. Ormanı yeniden dinlemeye başladım yine tek ses yoktu. Roni ve  Arven de ssessizdi. Duruma anlam veremiyordum ama üzerinde de çok durmadım. Biraz yorulmuştum köpeklerin mama ve su kaplarını doldurdum ben de konserve barbunyayı yedim ve çadırın içine geçip tek dişi kalmış medeniyetten çok uzak bir şekilde,saat sabah 11 gibi öğle uykusuna daldım. Uyandığımda gerçek bir mücadelenin içine gireceğimi bilmiyordum.

Dünyada Hayvan OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin