Radyoda dünyanın tüm büyük şehirlerini farelerin bastığından bahsedildiğini duyunca kulak kabarttım. İstanbul Ankara dahil dünyadaki hemen hemen tüm şehirlerde fare istilasının olduğu kırsalda ise tarlaların fareler ve çekirgeler tarafından istila edildiği anlatılıyordu. Aklıma karşı yamaçtaki şantiye geldi kahvaltıyı yarım bırakıp hemen üst verandaya koştum gördüğüm manzara dehşet vericiydi. Domuzlar köpekler çakallar tilkiler ittifak yapmış şantiyenin etrafını çevirmişlerdi. Saldırı hazırlığına geçmişlerdi insanların ise ellerinde kazma, kürek, sopa savunmada idiler. Bıyıksız sakallıların korkuları hareketlerinden belli oluyordu. Hayvanlar yurtlarını geri almak için bıyıksız sakallıları öldürmeye karar vermişti. Saldırı başladı insanlarla hayvanlar alt alta üst üste mücadele ediyordu vahşi çığlıklar kulaklarıma geliyordu. Eşim ve oğlumda verandaya geldiler olayları görünce küçük çapta bir şok yaşadılar korkmuşlardı elbette bende korktum hiç böyle bir şey görmemiştim. Nede olsa bir köpek balığının senede bir insanı yaralaması olay haber olurken, Japonların sırf cinsel gücü artırsın diye binlerce köpek balığının sırt yüzgecini kesip , yavaş ve acı içinde hayvanı ölüme terk etmelerinin haber olarak bile değer görmediği bir zamanda hayvanların topluca insanlara saldırması olacak iş değildi. Alın işte size haber dedim. Şantiyede savaş çok sert geçiyordu ve hayvanlar kazanıyordu. Bir saat içinde ortalık kan gölüne döndü. Ayakta kalan son bıyıksız sakallı da boğazına aldığı darbelerle yere yıkıldı. İnlemeler yardım istekleri bize kadar geliyordu yardım etme gücüne sahip olsam da bunu yaparmıydım, kesinlikle hayır. Eşime aşağıya inelim dedim hayvanlar bize de saldırabilirlerdi. Roni ve Arven evin kapısının önünde duruyorlardı. Seslendim" eve girin" dedim ancak ikiside kıpırdamadı gözleri ve burunları gelecek felakete kilitlenmişti. Eşim ve oğlum tüm bu olan bitene rağmen sakinlerdi. Silahlarımı elime aldım ancak bu kadar çok hayvana karşı ne yapabilirdiki bu demir parçaları. Eşim" bu kadar çok yıkım yapılırsa bir bedeli de olacaktır" dedi. Doğru söylüyordu ancak bizde insandık ve bizde tehlikedeydik. Bu nedenle eşime yukarı çıkın küçük odaya girin ve kapıyı kilitleyin dedim. Bu çaremiydi tabiki hayır. Dostlarım hala dış kapının önünde sabit bir şekilde duruyorlardı.
Üç gündür süren sessizlik bitmişti kuşlar ötmüyor çığlık atıyordu. Kurtların ulumaları tüm dağı sarmıştı. Yukarıdan dağ tarafından yüzlerce hayvanın eve doğru geldiğini gördüm. Tüfeğime daha sıkı yapıştım. Hayvanlardan bir kısmı büyük guruptan ayrılıp evin önüne geldi tüfeğimi doğrulttum. Roni bana baktı bir kaç kez havladı anlamıştım tüfeği bırak diyordu. Hemen talimatına uydum tüfeğimi yere attım. Dostlarım guruba havlayarak ileri geri giderek bir şeyler anlatıyor diğer hayvanlarda buna cevap veriyordu. Konuşuyorlardı , pazarlık ben ve ailemin yaşamı üzerineydi. Yarım saat süren bu pazarlıktan sonra gurup evin önünden ayrıldı gözlerinde bana karşı bir kin olmadığını gördüm. Dostlarımın ne dediğini bizi nasıl kurtardıklarını hiç bir zaman bilemeyeceğim. Şu an anlıyordum ki birlikte olduğumuz yıllarda biz dostlarımızı değil dostlarımız bizi kollamıştı. Bu pazarlık sırasında korku duymadığımı ayrımsadım doğanın dediği gibi ölümü kabullenmiştim galiba. Bu olay beni daha huzurlu yapmıştı o anda. Dostlarım beni ve ailemi terk etmemişti.
İçeri girdim ve radyoyu tekrar açmak istedim elektriğin olmadığını fark ettim. Yayla evimde sürekli elektrikler kesildiğinden dolapta sakladığım pilleri çıkarıp radyoya taktım. Eşim ve oğlum hala yukarıdaki küçük odadaydılar onlara seslendim aşağı gelin güvendeyiz dedim. Meraklı bakışlarla aşağıya indiler. Radyo çalıştı bir çok kanal gezdikten sonra nihayet erkek bir spikerin sesini yakaladım. Adamın sesine korku ve telaş hakimdi. Anlattığına göre tüm elektrik santralleri devre dışı kalmış sadece ülkemizde değil tüm dünyada enerji yokmuş. Elektrik santrallerine saldırı yapılmış ve bu saldırıların failleri de binbir çeşit böcekmiş milyonlarca böcek. Nükleer santrallerde sorun daha büyükmüş soğutucular çalışmayınca radyasyon yayılmaya başlamış. Nükleer santral çevresindeki insanlar kaçmaya çalışıyormuş. Ordu birlikleri önlem almaya çalışıyorlarmış. Ancak uzun süredir tüm dünyadaki kışlalarda bitlerden kaynaklanan hastalıklar nedeniyle asker ve teknik personel sayısı azalmış ve yetersiz kalıyorlarmış. Tankları kullanacak asker sayısı bile çok azmış.Yetkililer insanların evlerinden çıkmamalarını istemiş. Böylece güvende olacaklarmış. Sunucu tam bir kaos tan bahsediyordu. Eşim ve oğlum panikle ne yapacağız şimdi dedi. Onlara dostlarımı gösterdim "işte bizim koruyucu meleklerimiz orada kendimizi Roni ve Arvene bırakacağız."
Doğa isyan etmişti kendisini yağmalayan öldüren insanlara savaş açmıştı. Olan buydu. Eşim ve oğluma erzak sayımı yapalım dedim hemen başladık. Apartmandan getirdiğimiz erzakla yaylada bulunanları birleştirdik görünüşe göre üç biz iki de dostlarım idareli yersek bir ay dayanabilirdik. O zamana kadar bir çözümde bulurdum nasıl olsa. Elektrik uzun zaman olmayacaktı geceler için muma ihtiyaç vardı evde bir kaç tane vardı ama daha fazlasını nereden bulacaktım. Düşününce dostlarımın beni yayla evine getirirken önünde bir kaç dakika oyalandıkları bakkal geldi. Ama orayada en azından bir hafta gidemezdim. Şimdilik yapabileceklerimiz bu kadardı.
Eşimle durum değerlendirmesi yaptıktan sonra tekrar radyoyu açtım. Aynı spiker çok hızlı bir şekilde anlatıyordu. Ordu birlikleri uçakları kaldıramıyorlarmış yakıt stoklarına dışarıdan müdahale olmuş uçak yakıtı kullanılamayacak duruma gelmiş. Şehirlerde kurtlar, domuzlar, çakallar, tilkiler,yılanlar bilumum hayvan insanlara saldırıyormuş. Her yerde vahşet varmış. Spiker buna benzer bir kaç haber daha verdi ve çığlıklar arasında yayın kesildi.
An itibariyle yapacak hiç bir şey yoktu . Dünya insanlar için yaşanılmaz yer haline geliyordu. Değişim başlamıştı. Akrabalarımda durum neydi acaba yaşıyorlarmıydı? Akraba hısıma ulaşmak için cep telefonunu denedim ama hat yoktu. Koskoca dünyada hiçte alışık olmadığımız bir mahrumiyet durumuna düşmüştük. Radyo sunucusu her yerde vahşet olduğunu kan içinde kalan sokakların olduğunu anlatmıştı. Vahşet hayvanlar yapınca kötü insanlar yapınca iyi bir kavrammıydı. Gün akşama döndüğünde çaresizce oturuyorduk. Roni ve Arven hayvanlardan ben ve ailem insanlardan yana olamazdık. Arada kalmıştık. Hayvanlardan korkum yoktu onlar sözlerini tutardı. Ama insanlar ne yapacakları hiç belli olmazdı anlaşılan silahlarım insanlar için gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyada Hayvan Olmak
Short StoryDünyada Hayvan Olmak March 8, 2016 Bu gün 08,03,2016 Salı günü. İlk yazımı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ve yukarıdaki başlığı attım. Aslında dünyada hayvan olmanın zorluklarını burada bir müfettiş edasıyla sıralaya bilirim hatta her satır...