Motor gürültüleri ile uyandım o kadar güçlü bir sesti ki Roni ve Arvenin havlamaları bile duyulmuyordu. Pikabı park ettiğim yangın yolunun oradan geliyordu sesler. "Ulan ,burada da mı rahat yok gidip bakayım bu neyin nesiymiş"dedim. Roni ve Arvenle birlikte hızla aşağıya indim. Yangın yoluna ulaştığımda bir sürü iş makinesinin sırayla pikabın yanından geçtiğini gördüm. En az 20 tane saydım.Dozerler, vinçler, asfalt ve beton makineleri askeri tören gibi sırayla geçiyorlardı. Ben bu tuhaf töreni izlerken yanıma iri yarı entarili pis kokulu bir adam gelip pikabın benim olup olmadığını sordu."Evet, benim "dedim. "Çek onu buradan daha büyük iş makineleri tırlarla gelecek"dedi.. Haydaaa ! Ben medeniyetten kaçayım derken en vahşisinin ortasına düşmüştüm. Roni ve Arvene baktım sinirli sinirli bakıyorlardı iş makinelerine. Roni dayanamadı bu huzursuzluğa ve yanımdaki adama hırladı Arven de adamın arkasına geçti.O vakit anladım ki adamı parçalayacaktı bunlar hemen müdahele ettim ve durdurdum dostlarımı. Adam da zaten epey korkmuştu ." Allahın izniyle şu işi bitirelim, burada ne köpek kalacak ne de hayvan deyip uzaklaştı.Kendini bir kamyonun kapı merdivenine attıktan sonra da Roni ve Arvene "pis mahluklar, Allah sizi biz öldürelim diye yarattı" diye bağırmaya başladı. Uzaklaşırken hala söyleniyordu. Ben öylece kalakalmıştım ne oluyordu bu ne hengameydi anlamaya çalışıyordum.Pikabı yolun iyice kıyısına yerleştirdim son iş makinesi yüklü devasa tır da geçtikten sonra Roni ve Arveni pikaba bindirip peşlerine düştüm. Bir kaç km gittikten sonra daha önceden bildiğim ormanın içindeki açıklık alana takip ettiğim araçlar park etti. Ben de arkalarına park ettim. Pikaptan indim Roni ve Arveni de indirdim. İş makineleri daha 10 dakikadır oradaydı ve orman şimdiden mahvoluyordu .Yangın yolunda derin izler açmışlardı.Botlarım bu izlerle mücadele ederken, ustabaşı olduğu, sağa sola talimatlar verdiğinden anlaşılan, kapkara sakallı ama bıyığı olmayan bu tuhaf adamın yanına götürdü beni. Adamın yanına geldiğimde ilk sözü şu pislik hayvanlarını uzak tut oldu. "Sinirlerine hakim ol!" dedim içimden daha önce olamamış ve bir adamı çok fena dövmüştüm ve mahkemeden epey ceza almıştım. İçimden ona kadar saydım ve biraz sakinleştim. Adama "ne yapacaksınız bu ormanda?" dedim.Cevap olarak" seni ilgilendirmez al şu hayvanlarını da çek git" dedi bana.Bu defa yüksek sesle ona kadar saydım . Adama "senin ananı, avradını...." diyecektim ki, en az 100 adamın oralarda gezdiği düşüncesi anında aklıma geldi ve dostlarımla bana zarar gelmeden şuradan ayrılayım dedim. Tekrar pikabın yanına gittim iş makinesi ordusunun yanındandostlarımla 500 metre kadar uzaklaştık. Pikabı bırakıp dostlarımla beraber yürüyerek geldiğimiz yoldan geri döndük. Açıklık alanın üst tarafında, sık çalıların olduğu bölge vardı.Buraları iyi biliyordum. Açıklık alanın etrafından dolanarak çalıların arasına girip saklandık ve izlemeye başladık. Roni ve Arven çok huzursuzdu. Önce konteyner evleri indirdiler onları sabitlediler sonra mutfak olarak kullanacakları belli olan barınağı kurdular. Su tankerleri hazır hale geldi , tuvalet falan derken iki saatte oraya mini bir kasaba kurulmuştu bile. Adamlar hemen çalışmaya başladı."Bu ne acele "dedim içimden.Ormanın toprağına iş makineleri, hançerlerini sokmaya başladı ;kazıyorlardı. Bu arada ellerinde motorlu testere olan adamlar da ağaçlara saldırdı. Ormanda iğrenç makinelerin sesinin dışında tek ses yoktu. Dostlarım artık yerlerinde duramıyordu Roni ulumaya başlamıştı. Ancak sesi makine seslerinin arasında karıştı gitti." Hadi gidelim "dedim ve tekrar pikabın yanına dağ yamacından döndük. Çadırın yanına geldiğimizde korkunç uğultu devam ediyordu. Akşam yemeği vaktinde sesler kesildi. İspirto ocağında fasulyemi ısıttım Roni ve Arvene yemeklerini verdim, sularını yeniledim. Ama ne ben nede dostlarım çok az yemek yiyebildik. Evet medeniyet buraya da el atmıştı, ne yapabilirdim.? Karanlık iyice çökmüştü ama motor sesleri susmuyordu."Ulan bu adamlar gece de mi çalışıyor?" derken tüm seslerin arasında jeneratör sesini ayırt ettim. Neden bu kadar acele ediyorlardı ki? Ayrıca neden bu adamların çoğu sakallı olmalarına rağmen bıyıksızdı .Terörist gibi bakışları ve vahşi hareketleri vardı. Bir süre sonra makineler sustu ve adamlardan biri ezan okumaya başladı. Duramadım gidip bakayım dedim ben açıklık alana vardığımda yatsı ezanı okunuyordu .Adamlar namaza duracaklar diye düşünürken tamamı sıraya geçip tuhaf hareketlerle hoplamaya zıplamaya başladılar bunlar Müslüman değildi galiba ya da İslamı böyle anlıyorlardı başlarında vahşi kara cüppeli birisi bağırıyor bir şeyler anlatıyor çevresindeki sakallılar da ona cevaben çığlıklar atıyorlardı.Bu curcuna yarım saat daha devam etti. Başlarındaki adam bir şeyler daha söyledi sonrada dağılıp orman katliamına kaldıkları yerden devam ettiler. Ağaçlar birer birer düşüyordu bu hızla giderlerse bir ayda orman falan kalmazdı. Yarın sabah ne olduğunu anlamaya karar vererek oradan ayrıldım. Giderken kamyonlara daha dikkatli baktım ve hepsinin kapısında Maltar inşaat yazısı vardı." Lan ,bu herif karadenizi kapkara deniz yapan adamın firması değil mi ?"dedim. Bu şirket bir taraftan Allah din falan zıplayıp diğer taraftan tüm doğayı katledip parasını beşe ona katlayan ve yetkililerden destek gören ahlaksızın şirketiydi. Anlaşılmıştı burada da maden vardı ve bu yamyamlar buraya da el atmıştı. Dönerken Roni ve Arven tüm araçların tekerlerine çişlerini bıraktılar.Roni kakasını da son aracın önüne yaptı. Çadıra ulaştım saat 24 gibi makinelerin ve jeneratörlerin sesi kesildi. Orman tamamen sessizlik içindeydi ,hiç bir hayvan sesi olmadığı gibi rüzgar da yoktu.Yıldızlar" zavallı orman "der gibi bakıyordu dünyamıza. Hiç birimiz uyuyamamıştık.Çadırımı toplayıp gideyim diye düşünürken saat iki civarında Roni ve Arven birden yerlerinden kalktılar ve gittiler" oğlum, kızım gelin nereye ,falan" dedim ama dinletemedim. Gece takip de edemedim. Çok öfkeliydim ,devletin bu katliama seyirci kalması çok rahatsız ediyordu beni. Bir avuç çevreci feryat ediyor ama onlar da az sayıda olduklarından üç beş biber gazıyla dağıtılıyorlardı. Bu filmi daha önce ülkemin bir sürü yerinde görmüştüm buraya gelecekleri hiç aklıma gelmemişti. Çevrecilere kalben destektim .Ama hiç bir eyleme fiili olarak katılmamıştım.Bu da benim kusurumdu. Alman papazın dediği gibi" nazilerden bizi kurtaracak kimse kalmamıştı". Sadece ülkemin değil tüm dünyanın insanları tam bir uyuşukluk içindeydi hayvanlara, şehirlerde yaşama hakkı neredeyse yok gibiydi. Ormanlar yok edildiği için hayvanların yaşama alanları da kayboluyor, yılanlar domuzlar şehirlere geliyor ve insanların "ayyyy vaayyyy "gibi sesleri arasında ya belediye tarafından yada güvenlik kuvvetleri tarafından vuruluyorlardı. Son yıllarda tüm dünya insanları Allahın dünyayı sadece insan için yarattığını düşünüp diğer tüm canlıları yok etmekte birbirleri ile yarışıyorlardı. Dünyada 175 çeşit din vardı ve tüm bu dinlerin yapmayın dediği ne varsa insanlık onu yapmaya başlamıştı. Son aylarda dinlediğim haberler aklıma geldi tam bir vahşet vardı dünyada hayvanları öldürmek yetmiyordu insanlara .Birbirlerini de vahşice katlediyorlardı. Hiç bir hayvan, yiyeceği dışında bir şey öldürmez koyun keçi dana gibi otçul hayvanlar asla ,otu köküyle çıkartıp yemez ama biz insanlar çıldırmıştık.Her şeyin kökünü kurutmaya yemin etmiş gibi davranıyorduk , doğa ana buna ne kadar direnebilirdi ki? Tüm dünya nükleer santrallerle donatılmıştı.İki de bir, patlayıp binlerce insan ve hayvanı öldürüyordu.Ama insanlar bundan vazgeçemiyorlardı.Bu vazgeçemememenin altında yatan neden de basitti ; enerji daha çok para, daha büyük televizyonlar, daha büyük arabalar, çeşit çeşit elbiseler ,seks oyuncakları, ışıl ışıl şehirler, daha çok tüket tüket tüket. Tüm dünyadaki din adamları devlet başkanları sadece izliyor fetvalarında ya da konuşmalarında tüm bu çılgınlığa destek veriyorlardı. Tüm dünya şehirlerinde insanlar yalnızlaşıyor, aptal kutusunun karşısında saatlerini geçiriyor hipnotize olmuş gibi sabah işlerine gidiyor 10 saat çalışıp iş çıkışı sayısı 3 ü beşi geçmeyen arkadaşlarına uğruyor bir kaç kelime konuşup evlerine kapanıyorlar ve buna medeniyet diyorlardı. Dünya insanlarının % 99 unun evcil hayvanı yoktu bakamıyorlardı, uyuşmuşlardı. Senede 10 gün tatil yapmak için tüm sene bu hipnotize olmuş hali devam ettiriyorlar tatil zamanı da içlerinde biriktirdikleri deli davranışlarını sergiliyorlardı. Örneğin tur ile tatile giden kişiler az sayıda kalan doğa güzelliklerini görünce kocaman göt ve göbekleri ile birden yürüyüş moduna giriyorlar ve sanki tüm sene spor yapmış da burada da aksatmak istememiş edasıyla etrafı süzüyorlardı. İyi de arkadaş, o göt göbek 10 günde gitmez ,hadi gider diyelim lakin bu iş cafcaflı eşofman giymekle ve 100 metre yürümekle olmaz ki! Şehirlerde spor salonları çılgınlığını da atlamamak gerek.Hafta sonu tatilinde sosyalleşmek için gidilen bu yerlerin çıkışında beş -on hamburger yemek de ne oluyor. Koskoca dünyada Aslan nüfusu 10000 iken insan nüfusu 7 milyarı bulmuştu. İnsanlar tuhaftı.Önce güvenlik,din,ırk,coğrafya ya da başka bir sebeple bir araya geliyorlar bir lider seçiyorlar ve grup olarak hareket ederek kendileri gibi bir araya gelmiş olanlara saldırıyorlardı. Öldürme duygusunun bu kadar güçlü olduğu başka bir varlık var mıydı acaba kainatta? Öldürmek için atom bombasını da yapan insandı. Bir aslana" atom bombası ile daha iyi avlanırsın" desek "siktir lan o kadar çok antilopu nasıl yiyeyim" derdi.
Tüm bu düşünceler içinde uyuyakalmışım.Sabah yine motor sesleri ile uyandım Roni ve Arven de gelmişti .Her hallerinden rahatsız oldukları belliydi. Hayvanların nefret duygusu yoktur hırsızlık yapmazlar, para kullanmazlar, aynı çayırda inekler kuzular keçiler kaplumbağalar hep birlikte karınlarını doyurabilir. Et yiyen türler sadece açken öldürür .Zevkine öldüren tek bir hayvan yoktur. Toplanıp hadi kaplanlara savaş açalım diyen aslan sürüsü yoktur. Televizyon izlemezler cep telefonu kullanmazlar, işe gitmezler. Ormanlarında bolca eğlenirler. Evet eğlenirler ben buna çokça şahit oldum.İneklerin günlerce kapalı kaldıkları ahırdan çıktıklarındaki zıplamalarını,köpeklerin birbirleriyle kovalamaca oynamalarını gördüm. Bu düşüncelerime azgın motor gürültüleri karışıyordu. Gidip tekrar ne yaptıklarını izlemeye karar verdim.
Dün gittiğim çalıların oraya gizlice ulaştım. Ortalığı pis bir ter kokusu sarmıştı açık hava bunu engelleyemiyordu. Sakallı bıyıksız işçilerin gözlerinde yok etme arzusu vardı.Yöneticiler sağa sola talimatlar veriyor bu sakallı bıyıksızlar da denileni yapıyordu. Dünden farklı olarak bu gün şantiye alanının çevresinde polisler ve jandarma da bekliyordu. Polis ve jandarma anlaşılan dağın öteki yamacından gelmişti.Katliamın bekçileri de hazırdı yani. Bir saat sonra yangın yolundan gelen 100 kadar insan gördüm bunlar slogan atarak ilerliyorlardı polisler otomatik hareketlerle bu grubun önünü kesti. Gelenler çevrecilerdi ve sloganları kısa sürdü bir sürü dayak yediler ve biber gazına maruz kaldılar çabucak derdest edilip tutuklandılar ve polis araçları ile götürüldüler. Eskiden protestolarına bir saat kadar müsaade edilirdi.Şimdi oda yoktu direk tutukla ve dayak at. Roni ve Arven dünün aksine çok sakindi yanıma yatıp olanları izliyorlardı.
Öğlene doğru birisi ezan okudu işçiler toplandı.Dün akşam gördüğüm gibi hoplayıp zıplamaya ,hiç bir hayvanın çıkaramayacağı vahşice sesler çıkarmaya başladılar yine bir adam çıkıp bir sürü mavra okudu bunlar da dinlediler ve ibadet bitti. Garip olan ezanları günde üç kere okunuyordu öğlen akşam ve yatsı ikindi ve sabah ezanını iptal etmişlerdi ne tür bir inançları vardı ki bu salakların anlamadım. Sağ tarafta bir patırtı koptu ormanın içinden gelen bir dağ keçisini kovalıyorlardı zavallı hayvan bir o yana bir bu yana koşuyordu peşinde de sakallı bıyıksız en az 20 kişi bağırarak hayvanı yakalamaya çalışıyordu. Hayvan yakalandı ve oracıkta parçalandı önce kalbine ve boğazına bıçak darbesi aldı sonra kesildi parçalara ayrıldı ve mutfağa teslim edildi. Mutfak kısmında da çok hareketlilik vardı oraya yaklaşıp bakmaya karar verdim Roniye de durumu açıkladım .Roni önüme düştü ve bana yol gösterdi peşinden gittim ve sadece 10 dakikada mutfak kısmının arkasında gizli bir yerde izlemeye başladım.Mutfakta çengellere asılı yılanlar, kaplumbağalar ,kirpiler, keçiler , domuzlar vardı.Domuzlar mı?Müslümanlar domuz yemez ki. Bu adamlar anlaşılan etoburdu her tarafı kan içinde bir aşçı da hayvanları kesiyor, biçiyor kaynayan bir suyun içine atıyor ve azıcık pişirdikten sonra tabldot tabağına koyuyordu. Öğle yemeği çağrısı yapıldığında bu vahşi güruh bu yemeklere saldırdı. Ormandaki ağaçları öldürmek yetmiyor hayvanları da katlediyorlardı. Daha fazla bu katliama ve iğrençliğe dayanamadım çadırın olduğu yere dönmeye karar verdim. Roni ve Arven de beni takip etti. Kamp yerine vardığımda saat öğleni geçmesine rağmen içimden yemek yemek gelmedi, midem bulanıyordu. Roni ve Arven de bir şey yemedi ve bir süre sonra dün gece yaptıkları gibi gittiler yapayalnız kalmıştım. Gitmemeleri için neredeyse yalvaracaktım ama dostlarımı durduramayacağımı biliyordum sessizce arkalarından bakakaldım. Hiç böyle yapmazlardı.Daha önce de söylediğim gibi ,24 saat beraberdik, bu durum tuhaftı .Nereye gidiyorlardı acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyada Hayvan Olmak
Short StoryDünyada Hayvan Olmak March 8, 2016 Bu gün 08,03,2016 Salı günü. İlk yazımı yazmak için bilgisayarın başına oturdum ve yukarıdaki başlığı attım. Aslında dünyada hayvan olmanın zorluklarını burada bir müfettiş edasıyla sıralaya bilirim hatta her satır...