Bölüm 13

62 5 1
                                    


  Cesaret cennete , korku ölüme sürükler. 

                                                                   Senaca


           GÖZLERiNi GÖZLERiMDEN KAÇIRMA ~~

bir bakış insanın içini bu kadar yakar...
bir bakış bu kadar çok duyguyu nasıl yükler içimize...
sarıyer barınağında "jeneratör odası"nda titrerken
bulup kurtarmaya çalıştığımız köpeklerden biri idi...
bu "infaz odası"na ölsün diye taş üstüne atılmıştı.

ismi bile olmadan,
bir tasması bile olmadan,
kafası bir kez sevilmeden,
belkide insandan tek sevgi gördüğü zaman
bu kucağımdaki dakikalardı...
bu görüntülerden birkaç saat sonra öldü
ölüm sebebi ; AÇLIK...
deposu tıka basa mama dolu olan barınakta
açlıktan ölmek...
Allah sizi affetmez umarım...yaşarken kıymeti bilinmedi

ismini öldükten sonra ben koymuş olayım "ASiL"

ASiL oğlum seni unutursam yüreğim kurusun...

                        Bu sözleri ilk duyduğumda yüreğim parçalanmış dostlarıma koşmuştum. Bu sözleri söyleyeni tanımıyorum sadece  bir sokak  köpeğini kurtarmak için çırpınışlarını  izlemiştim. Ağıtını dinlemiştim.İnsan çok tuhaf bir yaratık, iyilikte kötülükte içine yuva yapmış.Kimisinde iyilik yuvasını geliştirmiş kimisinde kötülük.Kötülük kalleştir,dolandırıcılık yapar, farklı görünür, düzenbazdır, aşağılıktır, şehvet düşkünüdür, iyilik kötülüğün bin bir oyununa nasıl karşılık verebilir.  İnsan doğar ve doğmasıyla birlikte içindeki savaşta başlar ve genellikle kötülük kazanır. Doğa bu savaşta taraf değil ezilendir. Bir de mış gibi yaşayanlar var hayvanları severmiş gibi yaparlar. Tüm hayatları bu miş gibinin üzerine kuruludur. Kendileri ile birlikte diğer insanları kandırırlar. Örneğin dağlara bir kaç saatliğine pikniğe gitse sosyal paylaşım ağlarına resim atar oh huzuru buldum der , madem huzur orada git bir kaç gün kal desen yılan çıyan der kaçar.  Birde hayvan severler dernekleri var ki evlere şenlik. Dernek olunca başkan gerek ,başkan olunca idari bina gerek ,idari bina olunca zaten küçük olan arazide hayvanlara yer yok demek.Makam gerek insana, bir ahşap masanın gerisinde kasılması gerek. Gerçekler yüzüne söylendiğinde kaçacak delik arayan insandan doğaya ne tür bir fayda olabilirdi. İnsanların hayalleri sadece zengin olmaktan ibaret olunca zavallı doğa ve hayvanlar ne yapabilirdi.Ölümü unutmak ölümsüz olmayı sağlamaz.

                      Bütün gece yağmur yağdı gök gürültüleri pencerelerin sarsılmasına neden oluyordu. Sabah olduğunda radyoyu açtım bir tek haber kanalı yakalayabildim. Hava şartlarının kötülüğünden bahsediyor sürekli olarak insanlara kapalı alanlardan çıkmayın mesajı veriyordu. Şehirlerde neler olduğunu merak ediyordum ancak gitmem söz konusu olamazdı bu yağmurda aracı kullanabilsem bile bir metre ötesini göremezdim.Evde oturmaktan ve olacakların bitmesini beklemekten başka çarem yoktu. Eşim ve oğlum uyandılar. Fazla çeşidi olmayan bir kahvaltı hazırladık. Sessizce yemeğimizi bitirdik. Üçümüzde neler olacağını bilmenin sıkıntısını yaşıyorduk. Elimize insanın yapmış olduğu en değerli şey olan kitaplarımızı aldık ve okumaya çalıştık. Öğlene doğru yer sarsıntılarını hissettik. Depremin sesi ürkütücüydü. Kendimizi evin dışına attık. Bir dakika sonra durdu.Başladı dedim eşime eve girip kamp çadırımı ve gerekli olan diğer eşyaları aldım. Radyo ve yedek pilleri unutmadım. Bahçeye çıkıp ev yıkılsa bile bize zarar vermeyecek bir konum seçip çadırı kurdum. Yağmurun altında bu iş bir hayli zor oldu. Sonra başka bir branda bulup erzakları yerleştirebileceğimiz barınak yaptık buraya da yiyecekleri taşıdık. Çadırın bir buçuk metre uzağına ateş yakabileceğim taştan ocak yaptım. Maltızı çadırın sağ tarafına yerleştirdim. Felaketler sona erene kadar yeni evimiz çadır olacaktı.  Yağmur hala çok şiddetliydi bu nedenle çadırın etrafına kanal kazarak su tahliyesini de hallettim. Sırılsıklam olmuştum ve üşüyordum. Taştan ocağın üzerine yağmur damlalarını engelleyecek şekilde saçtan siper oluşturdum ve ateşi yaktım.  Üç saat sonra yeni evimize yerleşmiştik. Gün öğleni henüz devirmişti ki ikinci deprem büyük bir gürültüyle geldi. Bu defe üç dakika sürdü yayla evimizde çatlaklar oluştu. Dağdan üzerimize kaya parçaları gelmesinden endişe duyuyordum. Bu nedenle bahçe duvarının dağ tarafına bakan kısmına destek yapmak için çadırdan çıkıp çalışmaya başladım. Bahçe duvarı dökme betondan oluşmasına rağmen şiddetli bir kaya çarpmasına dayanamazdı. Bahçeden daha önce topladığım tüm taş kaya parçalarını duvarın bahçe tarafına yığmaya başladım. Üç saatlik çabam neticesinde görüntüsü güzel olmayan ama işe yarayacak bir set oluşturmayı başardım.Jeneratörü evden uzaklaştırdım şimdiye kadar kullanmamıştık ama ileride gerekli olabilirdi. Ben bu işlerle uğraşırken eşim ve oğlum evde ihtiyacımız olacak ne varsa dışarı çıkardılar. Uzun naylon örtüler çok işimize yaradı , odunları kuru tutmak için  üzerine örtmüşlerdi. Dostlarım çadırın içinde bekliyorlardı ve sakinliklerini koruyorlardı depremden önce uluyarak bize haber vermeyi de ihmal etmiyorlardı.Çok yorulmuştuk. Hazırlıklarımız hava kararınca son buldu. Çadır üç kişilikti biz ise dostlarımla beraber beş kişi idik ve sığmıyorduk bu nedenle nöbetleşe uyumaya karar verdik. İlk nöbeti ben ve Roni aldı. Yağmur hiç durmadı ve depremler sıklaştı.Her depremde eşim ve oğlum korkuyla uyanıyorlardı. Roni ve Arven  gece yarısını biraz geçe ulumaya başladı deprem geliyordu yine ancak bu defa çok büyük ve uzun süreli bir deprem oldu. yayla evimiz dayanamadı gürültüyle yerle bir oldu. Çadırın brandası sağa sola sallanıyor tuhaf bir rüzgar daireler çizerek üzerimizden geçiyordu. Ağaçlar köklerine daha sıkı sarılmış devrilmemek için direniyordu.Hepimiz yere düşmüştük,yağmurla ıslanıyorduk,rüzgarla üşüyorduk akşama kadar uğraşıp düzenlediğimiz her şey darmadağın olmuştu. Tam bir kaos vardı yer kabuğunun korkunç çatırtılarından birbirimize seslerimizi duyuramıyorduk. Büyük depremin kaç dakika sürdüğünü hatırlamıyorum. Bittiğinde her yer perişan haldeydi. Toprak sıvılaşmış gibi akıyordu. Dağın üst tarafında toprak kayması olmuş sağlamlaştırdığım duvara dayanmıştı duvar şimdilik direniyordu. Başımızın üzerine germeyi başardığımız naylonların altında  sabaha dek depremin gürültülerini dinledik. Gün ağarmaya başladığında hala yağmur yağıyordu. Ateşimiz sönmüştü çok üşüyorduk. Hemen ateş yakmalıydım yoksa donarak ölebilirdik. Etrafıma baktım her şey ıslak ve nemliydi. Sağa sola dağılan odunları topladım çok ıslaktılar yakmam çok zor olacaktı.Ayrıca yeniden taştan ocak yapıp üzerine koruma yapmam gerekiyordu. Molozların içinden bulduğum masa ayaklarını ocağın etrafına diktim üzerine sağlam kalmış saçtan siperliği koydum bu iş tamamdı. Jeneratörün deposundaki benzin aklıma geldi bir miktarını depodan çektim odunların üzerine döktüm ve çakmağımı çaktım ateşimiz olmuştu. Ateşimizin olması içinde bulunduğumuz şartlarda mucize gibiydi. Etrafta çaydanlığımızı aradım epey aradıktan sonra bir enkazın altında buldum şansımıza hala kullanılabilir durumdaydı. Kuyumuzda depremde az hasar almıştı ,suyu çekmeyi başardım ve ateşin üzerine çaydanlığı koydum. Sıra kahve ve kırılmamış bardak bulmaktaydı.Hayatta kalma dürtüsü insana geçicide olsa enerji veriyor. Üç koldan arayıp bulamadığımız kahveyi Arven bulup ağzında getirdi.Sıcak kahveyi içince bir parça düşünme yeteneğine kavuşmuştuk. Radyoyu aradım bulduğumda bir kaya parçasının altında ezilmişti. Toparlanmalıydık çadırın etrafındaki molozu temizledik. Bir saat sonra çadır ayağa kalkmıştı .Oğlum ateşin sönmemesi için devamlı odun atıyordu.Öğleden sonra saat onaltı gibi etrafı biraz toparlamıştık. Zavallı yayla evimizin yerinde ise kocaman bir enkaz duruyordu. Dağ tarafındaki duvarı yeniden kontrol ettim. Güvendeydik. Yağmur hala devam ediyordu ancak şiddeti azalmıştı. Dostlarımın mamalarını buldum ve onlarında doymasını sağladım. Su kaplarını dağılan eşyaların arasından çıkardım. Suyumuz,ateşimiz,barınağımız ve yiyecekler tamamdı. Sadece merakım hala açtı. Şehirlerde durum neydi. 13 dinine inananlar cennet beklerken cehennemi bulmuşlardı.

                     Yayla evi dağ yamacının üst kısmına yakın bir yerde olduğundan vadide olan biteni görebiliyordum. Asfalt yol yoktu artık. Büyük depremden saatler sonra bile etkileri devam ediyordu.Dağın alt kısımında hala toprak kaymaları oluyordu. Vadi gittikçe daha fazla derinleşiyordu. Çok yorgun düşmüştük eşim ,oğlum ve Arven  çadırın içinde uyuyorlardı. Roni ve ben vadiyi izliyorduk ama gözlerim kapanmak üzereydi. Hava hala soğuktu. Vadinin Mersin tarafına bakan yerinden çok büyük bir su kütlesinin geldiğini gördüm. Yanlış mı görüyorum diye gözlerimi ovuşturup tekrar baktım. Evet doğruydu yirmi metre boyunda dalgalar vadiye doğru ilerliyordu. Su çok hızlı hareket ediyordu ve vadiyi hızla doldurmaya başlamıştı. Biz vadiden yediyüzelli metre kadar yüksekteydik.Yinede telaşlandım eşimi ve oğlumu uyandırdım olanları gösterdim. Gitmemiz gerek dedim. Ancak eşim "gitsek ne yapacağız o kadar hızla geliyor ki kaçamayız "dedi. Doğruydu bu hızla gelen suyun önünden kaçmamız mümkün değildi. Yaşayıp yaşamayacağımıza doğa karar verecekti.


Dünyada Hayvan OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin