Zayn'e hala sarılı bir halde, öylece dururken, Zayn'in de bir şeyler söylemek istediğini, ama onun da bu anı bozmak istemediğini fark ettim. Kalbimin nasıl attığını o da hissedebiliyor muydu acaba? İç sesim deli gibi 'O Zayn, senin bildiğin Zayn. Ne yapıyorsun?' diye saçma sapan söylenmeye başlasa da, Zayn'in kokusunu daha da çok içime çekerek onu susturmayı başarabiliyordum.
Balkon kapısının önünde adım sesleri duyduğumda, başımı Zayn'in boynunda bile kaldırmaya zahmet etmemiştim. Eğer o kişi her kimse bizi rahatsız etmeden gidebilir miydi acaba, lütfen? Adım seslerinin uzaklaştığını duyduğumda, yüzümü hafif bir gülümseme kaplamıştı.
Zayn'in derin bir nefes aldığını hissetmiştim. "Ne oldu?" diye fısıldadı, ses tonundan yüzünde hafif bir gülümseme olduğunu hissedebiliyordum.
"Hiçbir şe-"
"Aman Tanrım!" Harry'nin sesi kulaklarımda yankılanmaya başladığında, irkilmiş bir halde Zayn'den ayrılarak sesin geldiği yöne, yani balkon kapısının olduğu tarafa baktım. Hey, bütün çocuklar oradaydı. Hadi ama!
Zayn gözlerini devirdi. "Haz-"
Harry ağzından garip bir 'Vooovv' sesi çıkardı. "Sonunda sevgilisiniz, ha? Tanrım, bu iki manyak çok iyi bir çift olacak!"
Zayn, sabırsız bir şekilde, dudaklarını büzüp, yüzünü buruşturdu. "Aslında, biraz daha gelmeseydiniz, tam o aşamaya gelebilirdik."
Başımı çevirip, Zayn'e baktığımda, onun da bakışları bana çevrilmişti. Ters bir şey söyleyeceğimi beklerken, elini tutup onu içeri doğru çekiştirmeye başladım.
"Ne yapıyorsun?" diye, gülerek sorduğunda, durup, ona dönerek gülümsedim.
"Sorgudan kurtuluyoruz."
O da gülmeye başladığında diğer çocuklar da içeri girmişti. Louis, müziklerle uğraşma başlayan Harry'nin yanına gitti. "Bize bir güzellik yaparsın artık?" diye sordu Harry'ye, gülümseyerek.
Harry, omuz silktikten sonra, gözlerini devirdi. "Pekala, pekala. Ne de olsa iki çiftimiz var artık, değil mi?" derken bize bakıp sırıtıyordu.
Harry, bir aşık şarkısı açtığında, memnuniyetle gülümsedim. Celine Dion'ın 'My Heart Will Go On' şarkısının melodisi kulaklarımı doldurduğunda, kaşlarımı çatarak ona döndüm.
Ben ona bakarken, bakışlarımı farketmiş olacak ki, bana döndü. "Ne? Hiç Titanik izlemedin mi?" Sabırsızca elini salladı. "Herneyse, dans edin işte." dedi ve sırıttı.
Zayn'in elini elimin üstünde hissettiğimde, bakışlarımı Harry'den ayırıp, Zayn'e çevirdim. "Dans edelim mi?" diye sordu gülümseyerek.
İstemsizce, irkildim. Bu kadar yakın olmamız bana çok ani ve yabancı geliyordu. Ama o kadar güzeldi ki. Ah, bana ne olduğunu bile bilmiyordum böyle. Gerçekten.
Elimi memnuniyetle gülümseyerek, Zayn'in elinin üstüne koyduğumda, beni dans pistine, Louis ve Eleanor çiftinin yanına götürdü.
Tamam, daha önce de dans etmiştik. Bir kere. Joseph'in düğününde. Ama o gün nedense böyle hissetmemiştim. Şimdi ellerimi bile tam olarak boynuna mı yoksa omuzlarına mı koymalıydım kestiremiyordum.
Benim öylece durmamdan sıkılmışçasına ellerini sırtıma yerleştirdi ve beni birden kendine çekti. Bu ani tepki sayesinde, ellerim istemsizce omuzlarına gitmişti.
Kıkırdadı. Ardından beni iyice kendine çektiğinde, nefesim kesilmişken, başını kulağıma yaklaştırdı. "Neden yanıyorsun?" diye fısıldadı. Ben blie söylediğini zor duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two People In The Wrong
FanfictionÜç yıldan beri intikamını almaya yemin etmiş bir kız, Zayn'in sürekli değişen davranışları karşısında nasıl bir tepki gösterecek? Kaç yıldır aralarında sürüp giden bu nefret yerini aşka bıraktığında acaba hangisi güçlü kalabilecek? Bu nefret süreci...