Bütün vücudum gerilirken, o bana doğru bir adım atmıştı. Ben de geriye doğru bir adım. Aynı şekilde yine bir adım attı ve ben de geriye doğru bir adım attım. Tamam, bunun sonu yoktu. Bir şekilde beni yine duvarla arasına sıkıştıracaktı. Bu yüzden durdum ve bana yaklaşmasına izin verdim. Saçımdan bir tutam alıp, parmağına sardı.
"Hatırla An," dedi kısık bir sesle. "Tam 3 yıl öncesindeki o geceyi hatırla. Sana ne yapmıştı." Biraz bekledikten sonra hafifçe güldü. "Kaybettiğin şeyleri hatırla."
Yüzüne sert bir tokat geçirdim. "Kaybettiğim hiçbir şey yok ama eğer olsaydı emin ol bu seni ilgilendirmezdi." dedim sert bir sesle.
Saçımı bıraktı ve yanımdan geçip, koltuğa oturdu. "Evet, neyse. Perrie'den ne istiyorsun onu anlat bakalım." dedi rahatça. Hiçbir cevap vermeden kollarımı göğsümde birleştirdim.
Gözlerini üzerime dikti. "Bak Joanne, eğer böyle susmaya devam edersen bu evden bir daha çıkmana asla izin vermem, anlıyor musun?"
Sabırsızca gözlerimi devirdim. "Aptal mısın Zayn? Bana üç yıl önce yaptığın şeyin yanına kalmasını mı bekliyordum. İntikam almadan?"
Güldü. "Ne yani? Perrie'yi kullanarak mı intikamını alacaksın?"
Anlamsızca yüzüne baktım. "Neden olmasın?"
Gözlerini gözlerime dikip, meşhur gülümsemesini attı. "Unut bunu. Böyle bir şey olmayacak."
Ellerimi belime yerleştirdim. "Peki beni ne engelleyecek?"
Sırıtmaya başladı. Geri zekalı. "Ben." dedi sadece.
Bu sefer ben de yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. "Hah. Çok beklersin."
Derin bir nefes aldı ve hızla önüme geçti. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dudaklarını araladı. "Sabrımı zorluyorsun, An. Yapma." diye fısıldadı sinirle. Umurumda bile değildi. Tam bir şeyler söylemek için ağzımı açacaktım ki telefonunun çalmasıyla çenemi kapattım. Tekrar derin bir nefes aldı ve cebinden telefonunu çıkardığında ekrana bakıp, önce benden uzaklaştı. Ardından aramayı cevapladı.
"Efendim Perrie?"
Olduğum durumdan sıkılıp, yanaklarımı şişirdiğimde ismi duyduktan sonra birden dudaklarımın kıvrıldığını hissettim. Belki Zayn, niyetimin ciddi olduğunu anlayabilirdi, ha?"
"Hm, evet. Ben şey, evdeyim. Sen nerdesin... Aşkım?"
Yanına doğru yaklaşıp ona sinsi bir bakış yolladım. Bana endişeli gözlerle bakıyordu. Arada sırada da "eğer o lanet ağzını açarsan, sana çok kötü şeyler yaparım." bakışı atıyordu. Haha.
"Ona yanında olduğumu söylesene Zayn. Sence buna nasıl bir tepki gösterir? Sen.. ve ben. İkimiz. Aynı ev-" Zayn'in eli öyle sert bir şekilde ağzımın üstüne kapanmıştı ki, refleks olarak geriye doğru sendeledim."
"Önemli bir şey değil. Ben de seni özledim. Yarın görüşürüz. Seni seviyorum." Telefonu kapatıp koltuğun üstüne fırlattıktan sonra hışımla bana döndü. "Anlaşılan sen hiç büyümemişsin, Joanne. Aynı sertlik, aynı hırçınlık." Ukala bir şekilde gülümsedi. "Seninle uğraşmak çok zevkli olacak."
"Ben de seninle seve seve uğraşırım, Zayn." dedi ağzımın üstündeki eli gevşediğinde. "Şimdi bırak da evime gideyim."
"Perrie'den ne istiyorsun?" dedi son söylediğimi umursamadan.
"Aslında ne var biliyor musun? Bunun sonunda en çok üzülen o olacak. Yazık. Kız senin yüzünden acı çekecek."
Kendinden emin bir şekilde konuştu. "O beni bırakmaz, sen ne kadar uğraşsanda."
Ondan uzaklaşıp, kapıya doğru ilerlerken cevap verdim. "Göreceğiz. Şimdi kapıyı aç."
Bir süre hiçbir şey söylemeden öylece bana baktıktan sonra cebinden anahtarları çıkardı ve yanıma gelip kapıyı açtıktan sonra benden önce dışarı çıktı ve neredeyse beş dakika içinde gözden kayboldu. Ben de seri adımlarla evime gittim.
Ertesi gün sabahtan fotoğraf çekimim olmadığı için hemen stüdyoya gitmeden önce, Perrie ile buluşmaya karar verdim. Bu iş çok fazla uzamadan bitmeliydi. Bir an önce.
Telefonumu elime alıp Perrie'yi ararken, bir yandan da buzdolabına göz atıyordum. En sonunda form bisküvilerinden bir tane kapıp, paketinden sıyırdım. Tamam, eskiden böyle şeyler yemezdim ama insan ara sıra mankenlerin fotoğraflarını çekince.. Özeniyordu işte.
Telefon uzun süre çaldıktan sonra nihayet Perrie telefonunu açabilmişti.
"Selam, Joanne." dedi düz bir sesle.
"Ah, merhaba Perrie. Hey, bir sorun mu var?"
"Hayır. Yani, evet aslında var. Ama önemli değil. Boşver. Sen neden aramıştın."
"Nasıl önemli değil? Anlatır mısın lütfen." Size bir öneri; ilgili arkadaş rolü sizi her zaman yükseltir.
Bir süre duraksadıktan sonra derin bir nefes aldığını duydum. "Zayn," dedi. "Zayn'le biraz tartıştık da."
Gözlerimi devirdim. Daha iyi ya kızım, o belayla kavga ettiğin için üzülmemen gerek. Ah, Tanrım! Ama daha sonra kafama bir şey dank etti. Perrie'yle konuşmanın tam zamanıydı. İntikam planlarımı gerçekleştirmemin tam zamanıydı. Onu Zayn'den uzaklaştıracaktım ve Zayn üzülecekti. Acı çekecekti. Böylelikle o da bedelini ödemiş olacaktı. Ama şey, Zayn sevgilisinden ayrıldığı için üzülürdü, değil mi? Tabii ki üzülürdü. O kadar sinirlendiğine göre?
"Alo, Joanne orada mısın?" Düşüncelerimden ayrılıp dudaklarımı araladım.
"Aslında Perrie, seninle konuşmam gereken şeyler var. Çok önemli."
Merhabalaar, ya aslında hikayenin okuyucusu çok az olduğu için üzülüyorum ama yine de yazmaya devam ediyorum. Lütfen okuyuuuunn asdfghgfd Herneyse sizi seviyorum, hepinizi. Bölüm kısa oldu biliyorum ama burada kesmem gerekiyordu. Umarım beğenirsiniiiiz :*:*
Not : Yeni bölüm çok yakın bir zamanda gelecek. Hatta yarın olabilir yani. Neyse. asdfghh :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two People In The Wrong
Fiksi PenggemarÜç yıldan beri intikamını almaya yemin etmiş bir kız, Zayn'in sürekli değişen davranışları karşısında nasıl bir tepki gösterecek? Kaç yıldır aralarında sürüp giden bu nefret yerini aşka bıraktığında acaba hangisi güçlü kalabilecek? Bu nefret süreci...