Sabah gözlerimi yavaşça açıp etrafa hafifçe göz attıktan sonra gözlerimi kapattım. Ardından hızlı bir şekilde gözlerimi açtım ve aynı hızla yatakta doğruldum. Burası neresiydi böyle? Kafamı yana çevirdiğimde, kafasını yastığa gömerek uyuyan Zayn'i görünce istemeden irkildim. Elimi başıma götürüp dün geceyi hatırlamaya çalıştım. En son içtiğimi hatırlıyordum. Gerisi zihnimden hızla kayıp gidiyordu. Zayn'le aramda bir şey olmamıştı değil mi? Yok canım, olmazdı, olamazdı. Her ne kadar sarhoş olsam da yine de böyle bir şey yapmazdım. Çünkü o Zayn'di ve ben ondan iliklerine kadar nefret ediyordum.
Neden onun başka lanet bir yer bulamayıp yanıma yattığını düşünürken, sertçe omuzunu dürtüklemeye başladım. Birkaç homurdanma çıkardıktan sonra gözlerini açıp boş gözlerle bana baktı.
"Uyan, lanet olası." dedim sinirle. Gözlerini devirdikten sonra yatakta hafifçe doğruldu ve elini saçlarına götürüp, karıştırmaya başladı.
"Ne var?"
Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Senin yanımda ne işin var?"
Saçlarını düzelttikten sonra saçma bir şey söylemişim gibi bana baktı. "Çünkü burası benim odam."
"Louis'nin evinde olduğumuzu sanıyordum."
Bir kez daha gözlerini devirdi. "Evet ve bu odayı sahiplendim, oldu mu? Şimdi sus ve ne yapıyorsan yap. Benim uykum var."
Bana arkasını dönerek tekrardan yatar pozisyona geçti. Yüzüne geçirmemek için kendimi zor tuttum.
Bana açıklama yapması gerekiyordu. Yoksa benden kurtuluşu yoktu.
"Zayn," diye mırıldandım ama sesim mırıltıdan biraz yüksek çıkmıştı. "Zayn, seni piç kalk şu yataktan." Beni umursamayan bir şekilde uyumaya çalışıyordu.
Ona biraz daha yaklaştım. "Zayn!" diye bağırdım en sonunda.
Bana gözlerini açmadan cevap verdi. "Kapa çeneni, Joanne. Ne halt yersen ye." dedi uykulu bir şekilde.
Ona bir küfür savurduktan sonra yataktan kalktım. Aynanın karşısına geçip üstümü ve saçlarımı düzeltip, çantamdan makyaj malzemelerini çıkardım ve yüzümdeki silinmiş makyajı tekrardan yaptım.
Hazır olduğumda, Zayn'e keskin bir bakış attım ve odadan çıktım. Koridordan geçip aşağı indiğimde etrafta hiç kimseyi görememiştim. Demek ki herkes uyuyordu. Ağzımın kurumuş olduğunu farkettiğimde mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Mutfağa girdiğimde kahvaltı hazırlayan Eleanor'u görünce gülümsedim.
"Günaydın El." dedim yanına gittiğimde.
Bana bakıp gülümsedi. "Günaydın. Bizim çocuklar hala uyuyorlar. Ben de onlara kahvaltı hazırlamak istedim." dedi masaya bir şeyler koyarken. "İstersen sana bir tane ağrı kesici verebilirim, ben de içtim. Malum dün gece bayağı götürdük. En son gördüğümde sen de başını masadan kaldıramaz haldeydin." dedi hafifçe gülerek.
Dolaptan soğuk su çıkardıktan sonra ona döndüm. "Sonra ne yaptım?" diye sordum tek kaşımı hafifçe yukarı kaldırarak.
"Zayn de yanına oturmuştu. Muhabbet ediyordunuz. Sonrasını hatırlamıyorum. Bir şey mi oldu ki?"
Suyu içerken başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Ardından ona yardım etmeye başladım.
"Sanırım ben kahvaltıya kalamayacağım. İşe gitmem gerekiyor."
Dudaklarını büzdü. "Keşke bugün işe gitmeseydin. Beraber takılırdık."
Ona gülümsedim. "En yakın zamanda dünü telafi edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two People In The Wrong
FanfictionÜç yıldan beri intikamını almaya yemin etmiş bir kız, Zayn'in sürekli değişen davranışları karşısında nasıl bir tepki gösterecek? Kaç yıldır aralarında sürüp giden bu nefret yerini aşka bıraktığında acaba hangisi güçlü kalabilecek? Bu nefret süreci...