Gözlerinin pınarları kurumuş , çığlıklarından sağır olmuş kalbi , hayatla ilişkisini kesmiş bir bedeni , yeni solmuş bir teni .
Handan koşar adımlarla çıkmıştı . Küçük adama bakarken ki tek silahı gözyaşlarıydı elindeki. Zırhı , zırhı ise camdandı çatlamıştı çoktan . Kafasında binbir soru ile hava karardığında tekrar hana geri döneceğini bile bile koştu. Kollarını açtı koşarken . Gerçek sarılmanın bedenle olmadığını bilmekteydi çünkü. Yorulmuştu . Bir ağacın gölgesinde dinlenirken seslere odaklandı . Sesler çoğalmaya başlamıştı. Bir süre sonra kocaman bir kuş sürüsü tepesinde geçmeye başladı . Ona ne kadar yakın geldiyse bir o kadar uzaklardı . Yine de " Kuşlar bakın ben buradayım !" diye bağırmaya devam ediyordu. Taki kuşlar gözden kaybolup ayakları bedenine dur diyene kadar . Ne kadarda içten bir cümleydi bu .Ne kadarda düşünülmeden söylenen. Kuşlar o kadar özgürken ve ayakları yere basmazken sana niye baksınki . Seninle niye yürümeye çalışsın ki . Sen onlara ayak bağından başka bir şey ifade etmiyorsun " demek geldi içinden kendine ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖLDE Kİ ADAM
Random"İnsanları zorlayan o küçük beyninide alıp git buradan !" Küçük adamın söylediği ilk cümleydi bu. Hayatla bağını koparmaya ramak kalmış bir adama karşı. Karşısındaki çehrenin bakışları hiçbir şekilde unutamayacağı keskinlikteydi. Hüznünün berraklığı...