İşte hikaye şimdi başlamaktaydı. Çünkü çöl sonsuz hüznü anlamıydı ve hüznün olduğu yerde tutunacak tek dal umuttur. Umudun olduğu yerde ise hayaller yeşermeye başlar. Hayallerin başladığı yerde ise düşünceler kapıyı çalar ...
Bu düşünceler çöldeki tek bir adamda kapıyı çalmıştı. Hassan...
Baktığı her yerde farklı olanı görebiliyordu. Hani bir gün demişti ya diye başladı söze " Eğer gülümsemeni kaybetmezsen , hayat sana hep aydınlık olur ." Okuduğu bir kitaptan alıntıydı . Gözlerini açık tutması için bir gülümseme yeterliydi ama hayat öyle kitaplardaki gibi değildi. Bunun ayrımını yapabilen insanlardan olmalıydı yoksa çöldeki deli adam damgasını yerdi.
Hayal dünyası soyuttur .
Gerçek dünya ise somut.
Sayılı insan hayal dünyasının yanında duran somut çizgisinin üstüne kadar gelebilir.*bu insanlardan olmamız dileğiyle* .
Çoğu insan ise hayal dünyasını soyut olarak kabullenmiştir ve hayatının sonuna kadarda soyut kalma koşulunu kabul etmiştir.
Diğer azınlıkta olan kısım ise soyut dünyayı hiç görmemiştir bile. Somut dünyada sıkışıp kalmıştır.
Hassan şu anda bu azınlığın içindeydi . Soyut dünyası kurulamamıştı daha ; somut dünyadan bir türlü soyutlanamıyordu çünkü.
Hassanın aklında olan tek şey satır aralarında kalmış güzel sözlerdi.
Ve bu güzel sözlerinin bir gün herkesin bileceğinden habersizdi ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖLDE Kİ ADAM
Diversos"İnsanları zorlayan o küçük beyninide alıp git buradan !" Küçük adamın söylediği ilk cümleydi bu. Hayatla bağını koparmaya ramak kalmış bir adama karşı. Karşısındaki çehrenin bakışları hiçbir şekilde unutamayacağı keskinlikteydi. Hüznünün berraklığı...