Işıl
İçim içime sığmıyor resmen. Görmeye başladım, ameliyat oldum, sağlığım yerinde, henüz yaşım genç ve önümde yaşamam gereken mükemmel bir hayat var .Çok kısa sürede çok fazla şey yapmak istedim ama sakin olmam gerekiyordu.
O kız sayesinde evimi bulmuştum ve evden içeri girdiğimde her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar inceledim. Kıyafetlerim, mutfağım, yatağım, hepsi bende ufak çaplı şaşkınlıklar yarattı. Mutfağa gittim ve masanın üzerinde duran sigara paketimi gördüm. Uzanıp bir tane sigara yaktım ve dumanının beynimi uyuşturmasına izin verdim. Kafamda türlü türlü senaryo çevirirken evde Alya'nın olmadığını fark ettim. Onu aramak geldi içimden ama biraz yalnız kalmak istediğimi fark ettim ve aramaktan vazgeçtim. Kendime bir fincan kahve koyup yavaş adımlarla salona doğru yürüdüm. Yerlerde hiç tümsek yoktu, masaların kenarları da sivri değildi, kısa bir zaman önce bu eve birisi el atmış ve benim görmediğim süre zarfında zarar görmemem için evdeki eşyalarda ufak bir değişiklik yapmıştı. Alya eve geldiği zaman ona ayrıca teşekkür etmeyi aklıma not ettim. Salonda bir tane koltuğa yayıldım ve derin düşüncelere daldım. Aklımı sürekli hastanedeki çocuk karıştırıyordu, gördüğüm rüyayı göz önüne getirmek için oldukça zorladım kendimi ama başıma şiddetli bir ağrı girince düşünmeyi bırakıp odama gittim. Hastalığım boyunca milyonlarca ilaç kullanıp vücuduma gerekli zararı vermiştim ve ilaç içmeden uyumayı planladım en fazla 2 saat içerisinde geçerdi başımdaki ağrı. Tam odama doğru ayaklanıyordum ki zil çaldı. Bu saatte kim olabilirdi ki? neredeyse
1 aydan beri evdeyim ve bir an olsun dışarı çıkmadım, kendimi eve adadım ihtiyaçlarımı hep komşulara söylüyordum onlarda bana alıyorlardı bende paralarını onlara veriyordum ve şimdi zil çaldı. Şaşkınlıkla kapıya doğru yürürken kalp atışlarımda hızlanmaya başladı. Kapıyı açtığım zaman gözlerime inanamadım.
Bundan 1 ay önce eve gidebilmek için bir çiftin yolunu kesmiştim ve bayana telefon verip ev adresimi bulmama yardım etmesi gerektiğini söylemiştim. Şimdi ise karşımda durmuş aynı şaşkınlıkla oda bana bakıyordu. Yaklaşık 2 dakika birbirimizle bakıştıktan sonra sessizliği bozan o oldu.
-Merhaba, b-ben yanlış geldim galiba
-Sizi bir yerden çıkarıyorum sanki hanımefendi!!
-Bende öyle yalnız burası kimin evi?
-Benim evim, siz kimi aramıştınız?
-N-nasıl ya ne demek benim evim, hanımefendi emin misiniz?
-Evet, eminim.
-Yanlış gelmiş olmalıyım o zaman kusura bakmayın.
Ve hızla uzaklaştı yanımdan. Hiçbir şey anlamamıştım. 1 aydır eve kimse uğramıyor, 1 ay sonra kapımın önüne geliyor ve evin benim olup olmadığını sorup gidiyor. Kafam gitgide karışıyordu ve bu durum benim hiç hoşuma gitmemeye başlamıştı. Derin bir nefes çektim ve kapıyı kapatıp hızla odama çıktım. Bu kadar şey çok fazlaydı ve dayanamıyordum. Güzel bir uyku çekersem hiç fena olmazdı. Üzerimi değiştirip yatağıma geçtim. Yastığa başımı koyduğumda aklımı yine o karıştırmaya başlamıştı. Ne yapacaktım ben?
Sıkıntıyla başımı diğer tarafa çevirdim ve çevirince bir şey fark ettim. Bir koku vardı.
Huzur veren, insanı rahatlatan ve çok güzel bir kokuydu. Ne yapacağımı şaşırmış bir halde yastığa daha fazla yaklaştım ve kokuyu iyice içime çektim. Zaten 1 gram aklım vardı onu da kaybetmek üzereydim. Alya'yı aramanın zamanı gelmişti. Hızla yataktan kalkıp mutfağa yöneldim, başımın ağrısı hala geçmiyordu. Alya'yı aradığımda açmadı. Bir kaç defa daha aradım ama açmayınca 'nasılsa görünce geri döner' diyerek telefonu bıraktım. Bir anda gözüm pencere ilişti ve pencereye yöneldim. Havanın kararmasına henüz birkaç saat vardı. Derin bir nefes aldım, tam camı kapatmak üzereydim ki bir şey gördüm. Bu bir ağaçtı pencereden biraz daha uzanınca bunun şeftali ağacı olduğunu gördüm. Elimin uzanabileceği boyuttaydı. Uzanıp bir tane şeftali kopardım ve çocuk gibi sevinerek pencereyi kapatıp mutfak çeşmesine doğru yürümeye başladım. Normalde çok fazla yiyip içen bir insan değilim ama nedense canım deli gibi şeftali istemişti. Meyveyi hemen yıkayıp ısırmaya başladım, çok hafif bir acılığı vardı ama onun dışında enfesti. Şeftaliyi sertçe bir defa daha ısırınca canım acıdı. Çekirdeğini dişlemiştim öküz gibi. Önce biraz bekledim sonra kanayıp kanamadığını kontrol ettim. Bir yerlerden kan sızmaya başladı, demirin tadını alabiliyordum. Tam şeftaliyi masanın üzerine koyacaktım ki bir kırmızılık aldı gözlerimi. Çekirdeğin etrafında duvar gibi örülmüştü. Her rengi severdim. Ama bu kırmızılık aklımı başımdan alıyordu. O kırmızılığa o kadar çok dalmışım ki ağzımdaki acıyı bile unuttum. Sonra bir bıçakla çekirdeği şeftaliden çıkarıp attım çöpe. O kırmızılık kalacak şekilde şeftalinin diğer her yerini kestim ve masanın üzerine öylece bıraktım. Evde biraz daha gezdikten sonra dışarı çıkmam gerektiğini ve biraz hava almamın gerektiğini düşündüm. Spor yapmanın zamanı gelmişti. Zaten birazda göt göbek bağlamıştım. Havalar ısındığı için Nike marka kısa şortumu ve üzerime sütyen gibi duran yarım atleti giydim. Altıma da siyah Air Max'leri giydim saçlarımı at kuyruğu yaptım ve suyumu da alıp çıktım dışarı. Havanın kararmasına çok az zaman kalmıştı. Bir anda hevesim kursağımda kaldı. Kendimi sokağa atmak istedim ve hava kararmak üzereydi. Ama vazgeçmek yoktu evin ters istikametine doğru yavaş tempolu koşmaya başladım. 1 kilometre boyunca aralarda yürüyerek tempolu koşuma devam ettim havaya baktığımda iyice kararmıştı ve eve gitmem gerektiğini düşündüm. Tam arkamı döndüğüm sırada 3 kişinin bana doğru geldiğini gördüm. Yamuk bir şekilde yürüyüp çok yüksek sesle kahkaha atıyorlardı. O an anladım ki kafaları yerinde değildi hızla yanlarından geçmek için koşmaya başladım ama bir tanesi kolumu sıkıca kavrayıp kendisine yaklaştırdı ve burnunu enseme doğru yaklaştırıp fısıldamaya başladı
-Beyler tatlıyı sona saklamamız iyi oldu..
-Oğlum bu nasıl bir şey lan böyle
-Böyle şeyler kaldı mı ya ülkede
Midem iyice bulanmaya başladı ve kolumu ellerinden kurtarmaya çalıştım ama ben debelendikçe daha sıkı tutuyordu ve en son bana ''Eeeehhhh yeter ulan'' diyip tokat attı. Yere öyle bir kapaklandım ki dizlerim kanamaya başladı. Kemerini çözüp üzerime doğru yürümeye başlayınca gözlerimi kapattım. Bu manzarayı göremezdim. Gözlerimden deli gibi yaşlar akıyordu. Tam elini belime dolayacaktı ki birkaç ses işittim ve gözlerimi açtım.
Allah'ım yanlış görmüyorum değil mi?, işte karşımdaydı.
Tek başına 3 adamla dövüşüyordu, o kadar ustaca dövüşüyordu ki gözlerimi ondan alamıyordum. O attığı tekmeleri bana atsaydı kesin kısmi felç geçirip 6 ay kaşıkla besleniyor olurdum. Adamların hepsini etkisiz hale getirdikten sonra bana doğru geldi ceketini hızla çıkarıp omuzlarıma koydu. Anlamıyordum.
-İyi misin?
-İ-iyiyim teşekkür ederim sen, sen olmasan bu hayvan herifler bana..
Hıçkırıklarım daha fazla izin vermedi konuşmama ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Daha her şeyi yeni yeni fark ederken böyle bir şey yaşamam hiç iyi olmamıştı. Bana sarılıp 'hepsi geçti' diye mırıldandı. O an tarif edilemeyecek kadar güzel bir andı. Babamdan sonra ilk defa bir erkek bana sarılıyordu ve ilk defa bu kadar güvende hissediyordum kendimi. Ayağa kalkmama yardım etmek için elini uzattı ve ben elini güvenle tutmuştum ama dizlerim o kadar acıyordu ki kalkmamla onun üzerine düşmem bir oldu. Hemen elleriyle belimi kavradı ve bir elini dizlerimin altına geçirerek tıpkı bir bebeği kucağına alır gibi beni kaldırdı. İyice sayıklamaya başladım. Beni arabasına bindirdi ve arabayı sürmeye başladı. Gözlerim kapanmak için bana savaş açarken ben son direnişlerimi sergiliyordum.
Uyandığımda kendimi yatağımda buldum .Dizime pansuman yapılmıştı ve uzun bir eşofman ile bol bir tişört giymiştim. Ama bunları ne zaman giydiğime dair en ufak fikrim yoktu ve aklıma bir anda dün akşam yaşadıklarım geldi. Hızla yattığım yerden kalktım ve evde gezmeye başladım. Düşünmem gereken çok şey vardı.
1) Bu kadar karşılaşma kesinlikle tesadüf olamazdı
2)Bu adam beni takip ediyordu
3) Sapık olabilirdi.
Son madde aklıma gelince kendime küfür ettim. Adamın öyle bir amacı olsa dün gece yapardı yapacağını. Merakım, heyecanım geçen her saatle artıyordu. Sendeleyerek odama çıktım ve yatağımı düzelttim. Telefonumda aynanın önündeydi ve hızla Alya'nın numarasını tuşladım. Ama yine açmadı. Bu kız gittikçe aklımı karıştırıyordu. Telefonu aynanın önüne geri bıraktım ve üzerimi değiştirdim. Kısa bir şort ve siyah atlet giydikten sonra mutfağa doğru yürümeye başladım. Çayı demledikten sonra kahvaltılıkları masaya yerleştirirken gözüme bir not ilişti.
Dün kestiğim şeftalinin yanına konmuş ve özenli bir yazıydı.
''Şeftali Kırmızısı, güzel renk''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeftali Kırmızısı
RomanceElim kemerine gittiği zaman derin bir iç çekti ve elini elimin üzerine koydu.Gözlerinde kararsızlık vardı. "Küçüğüm, emin misin? " dedi. Zoruma gitmişti beni küçük görmesi, hızla kemerine davrandım. Pişman değilim,olmayacağım da..