Bölüm 14: Kelimeler

64 0 0
                                    

Bazı şeyler vardır susarak dile getirilir. Bazıları için sadece bakmak yeterlidir. Bazılarını ise bağıra bağıra söyleseniz de kimse anlamayabilir. Zaman kayıp gitse bile kelimeler sizi o ana geri götürebilecek güce sahiptir. Sizi alır, aslında gayet iyi bildiğiniz kurtulamadığınız geçmişinize bırakıverir. Oradan geri dönmek içinde yine aynı şifre gereklidir.

Czar kelimelerinin arasında kaybolurken onu geri getirmek için doğru sözcükleri bilmiyordum. Gittikçe daha derine çekildiğini, karanlığın içindeki umutsuzluğunu hissedebiliyordum. Biz konuşurken, daha doğrusu Czar anlatıp ben dinlerken yanımızdan ayrıldığı için Samuel'den yardım isteyemezdim. O doğru olan şeyi yapıp kendi kulübesine gitmişti. Aklı sıra romantik bir gece için bize fırsat sunmak istemişti. Peki bir başkasından yardım istemek için en yakın kulübeye gidebilir miydim?

Czar'ın gözleri kapanırken elini sıkıca tutup zaten yapabiliyor olsam bile bunun için vakit olmadığını söyledim kendi kendime. Bir başkasını çağıracak vaktim yoktu. Tıpkı benim gibi onun da zihnini aniden dolduran anılar yüzünden şimdi büyük bir yükün altında eziliyordu. Onu şimdi kurtaramazsam belki de zihni geçmişte bedeni ise şimdiki zamanda sıkışıp kalacaktı.

Büyülü bir yerde yaşamanın kötü yanlarıydı bu olanlar. Herkes tarafından bilinen büyülü sözcüklerin yanı sıra herkesin kendine özgü büyülü kelimeleri de vardı. Cümleler sıralandıkça bu büyü sizi sarmalayıp olmadık yerlere bırakabilirdi.

Ne yapacağımı bilmediğim için şaşkın şaşkın ona bakarken vücudunun titrediğini ve çenesinin kasıldığını yeni yeni fark ediyordum. İyi değildi. Bunu anlamak içinse kelimelere gerek yoktu. Başından tutarak koltuğa uzanmasını sağladım ilk önce. Chris yüzünden aynı şeyleri yaşarken onun beni nasıl günümüze çektiğini hatırlamıyordum. Ama benim yapabildiğim tek şey ona seslenmek olmuştu.

"Czar? Sorun yok. Hepsi geçti. Sorun yok beni duyuyor musun?"

Kafamın içindeki ses tabii ki de seni duymuyor, aptal! diye söylenip duruyordu. O senin için her şeyi yaptı. Lanetli olmana rağmen seni o zindandan çıkarmayı başardı. Sense hala aptal yöntemlerinle ona seslenip duruyorsun.

Derin bir nefesle bunları duymazdan gelmeyi denedim. Kontrolü ona teslim etmek için berbat bir zamandı. Delirmek için daha iyi bir zaman bulabileceğime emindim. Ona odaklandığımda Czar gibi cüsseli birisini ikimizin zar zor oturduğu koltuğa uzanmaya zorlamanın ne kadar saçma ve salakça olduğunu kavramış oldum. Çünkü bacakları dışarıda kalsa bile vücudu oraya ait değildi. Onunla biblo gibi oynarcasına tekrar oturur hale gelmesini sağladım. Ve tek kolunu omzuma atarak ikimizi ayağa kaldırdım. Normale göre daha ağır baygın birisine göre daha hafif olmalıydı ancak bana göre ise oldukça zorlayıcı bir cüssesi vardı. Eğer yoğun egzersiz yapan birisi olmasaydım onun kolunun altında ezilebilirdim.

Her şeye rağmen onu güçlükle yatağına yatırdığımda gözlerini daha fazla kapatarak acı ile inledi. Kapanan gözleri arasında oraya ait olduğuna emin olamadığım parlaklığı gördüğümde ona biraz daha yaklaşıp görüntüyü netleştirdim. Bu parlaklık bir göz yaşının eseriydi. Anlattığı hikayenin acısı ile bir hıçkırık çıktı boğazının gerisinden yatakta yan dönerek ağlamaya başladı. Omuzlarından tutarak onu çevirdim.

Onu bir şekilde geri getirmek zorundaydım.

Sadece... sadece biraz zamana ihtiyacım vardı. Ve yine bastırılmış o sesi duydum. Bu sanki Nale'nin sesiydi. Bana ne kadar işe yaramaz olduğumu fısıldıyordu. Onu kurtaramayacaksın. Bunun sorumlusu sensin, diğer her şey gibi bunu da mahvettin. Onu duymamak için bu sefer kafamı iki yana hızla salladım. Sanki bütün bu ses orada olup bitmiyormuş gibi... Titreyen parmaklarımı parlamaya devam edip dikkatimi iyice dağıtan göz yaşlarına ilerlettim. Czar ağlamazdı. Hem bir daha ağlamayacağını kendisi söylemişti. Czar'dı o. Birinciydi, güçlüydü, dışarıdan sert görünse bile iyi kalpliydi. Hatta mükemmele en yakın kişiydi.

Kraliçe ArıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin