Bölüm 1: Ceza

1.7K 100 129
                                    

Karanlık gözlerimi kör edebilecek derecedeyken ayaklarımın altında ezilen, çizmelerimin kenarından etrafa saçılan toprak ve dalların sesi yolumu bulmama yardımcı oluyordu. Havadaki soğukluk ağaçların arasından hafif esen rüzgar yüzündendi. Havanın serin olmasına rağmen koşmanın etkisiyle yüzümde oluşan minik damlalara yapışan saçlarımı parmaklarımla kenara çekiştirdim. Ancak ellerimin yerini değiştirmek dengemde anlık değişime neden olmuş ve sol tarafımdaki ağacın gövdesine sertçe çarpmıştım.
"Hey! İsis! Koş artık nereye bakıyorsun?!" Samuel'in bağırışıyla kendime gelerek gözlerimi kırpıştırdım, karanlığa alışan gözlerim onun yüzüne odaklandı. Hızlı koşup bir de üzerine bana bağırdığı için yüzü kızarmaya başlamıştı. Bir elim hala sızlayan omuzumdayken nefeslenmeye başladım. Kendini bu kadar yorması saçmaydı, geçen iki sene olduğu gibi bu sene de dersten geçemeyecektim. Ancak Samuel benim aksime bunu kabullenmemişti. "Eğer bu sınavdan kalırsak seni bir hafta köle olarak kullanacağım İsis. Şimdi çalıştır şu bacaklarını!" Diye beni teşvik edeceğini düşündü. Sanki onun tehditleri beni koçun cezasından daha çok korkutabilirmiş gibi. Yine de acımı unutup ona tekrar yetişmek için daha hızlı koşarken ormanın içindeki ağaçlara çarpmamaya çalışıyordum. Ah iğrenç Kaçış Dersi. Benim için bir işkenceydi. Hem ruhsal hem de fiziksel olarak. Ve eşim olarak kurban edilen Samuel koşmam için bana yalvarıyordu. Bu sınavdan asla geçemezdim. Aldığım nefes bile karanlık içersinde koşarken dengemi bozabiliyordu. Samuel sonunda pes edecek ve duracak, benim umutsuz bir vaka olduğumu anlayacaktı. Birkaç dakikanın ardından ağaçların arasından sıçrayan tavşana çarpmamak için durmaya çalıştım bunun kötü fikir olduğunu daha durma çabamdan önce biliyordum. Ancak elimden bir şey gelmiyordu. Ayaklarım beynimin dur çağrısına itaat ederek toprağa gömülürken bedenim onunla aynı senkronda ilerlemedi. Dal parçalarının attığım takla ile yüzümü çizdiğini hissedebiliyordum. Sonunda yuvarlanışım bittiğinde gözlerimin önünde bana dikkatle bakan Samuel duruyordu.

"İyi misin?" Kafamı iki yana sallayarak acımı belli ettim. Ağaca çarptığım omuzumun artık ufak bir morluktan haftalar sürecek bir eziyete evrimleştiğini biliyordum. "Sanırım yüz yaşıma da gelsem bu dersi almaya devam edeceğim." Ayağa kalkmaya çalışırken acı ile kendimi tekrar geriye bıraktım. Oda gülerek beni destekledi. "Kırık çıkık yok değil mi? Hadi gidelim." Kafamı iki yana salladım sadece moraran vücudum vardı. Ve birkaç çizik. Doğrulmam için yardım etti. Biraz nefeslendikten sonra desteğini iterek kendi başıma ayakta durabileceğimi ona gösterdim. Elim acımın kaynağı, omuzundaydı. Ve "Sen koş ben yetişirim." dediğimde belimden çektiği elini saçlarına sokarak karanlığı delen dişlerini gösterdi. "Hadi yürü İsis. Zaten Koç ikimizi de öldürecek."

Ağaçların sıklığı azalarak önce ayın aydınlattığı gökyüzüne ardından da ortak alandaki ateşin kırmızına izin vermiş oldu. Ana alana ulaştığımızda ben hala omzumu tutuyordum. Eteğimin kenarına daha önceden şimdiyi tahmin ederek sıkıştırdığım bir parça bez ile yüzündeki kanı temizlemiş en azından daha iyi görünmeyi umut etmiştim. Ateşin ışığı kanın rengini belirginleştirene kadar bunun iyi bir fikir olduğundan emindim. Ancak yaklaştıkça herkesin yüzümdeki kırmızı lekelere odaklandığını görebiliyordum. En azından sınav için savaştığımın bir kanıtıydı yaralarım. Ateşin çıtırdayan sesi kulaklarımda yer edinirken gözlerimi başında beni bekleyen ecelime çevirmekten çekiniyordum. Yüzü alttan ateşle üstten ise ay ışığı ile aydınlanmış, kaslı vücudu sinirden daha da gerilmiş, ellerini geride birleştirdiği için aldığı nefes kendini belli eder cinstendi. Esmer teni karanlık olduğu için dikkat çekmiyordu ancak normal zamanda tanıdığım bütün kadınların ona bakarken hayallere daldığından emindim. Kaşları sürekli çatık durur, iki kaşı arasında üç çizgi oluşurdu. Sesindeki karizmatiklik size bağırdığı zaman yüreğinizi hoplatır ancak yine de omuzları arasında olmanın nasıl bir his olacağını merak ederdiniz. Eğitmenden alınabilecek her şeyi almak için yarışan kadınlar biliyordum. İşte koçun üzerimizdeki etkileri bunlardı. Tek sorun onun dersinden yıllardın geçemeyen tek öğrenci oluşumdu. Bu yüzden ondan etkilenmek şöyle dursun bütün bu etkilerden uzak ondan deli gibi korkar, gördüğüm yerde yolumu değiştirmek için bahaneler üretirdim. Öyle ki Koç'u görmek acı, morluk ya da kan hepsini unutmama yetmişti. Çünkü beynimde daha önemli şeyler birikiyordu. Ceza!

Kraliçe ArıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin