Bu kez nefsine yenik düşüp göz hapsine almıştı Leyla dediği güzeli. İsmini bile bilmediği bu kız şimdiden Leylası olmuştu vesselam. Kız birşeyler karaladığı kağıdı katladı ve kitabın içine koydu. Yerinden kalkmaya hazırlandı. Anlaşılan Ali için karanlığa gömülme zamanıydı. Kız narin ve vakur adımlarla kütüphanenin raflarına doğru ilerledi ve ödünç aldığı kitabı ait olduğu yere yerleştirdi. Arkasına bile bakmadan kütüphaneden çıkıp gitti. Ali görünmez olduğunu düşündü bir an nasıl olurda etrafında pervaneye dönen, göz menzilinden bir an olsun çıkarmayan bu genci göremezdi hissedemezdi. Koşup peşinden gitse veyahutta takip etse nasıl olurdu ,içinde öfke şaşkınlık cirit atıyordu ve tabiki yüreğine dokunan ama adına Leyla dediği aşk. Duyguları düşünceleri ordan oraya koşuşturup dursa da mıhlanmış gibiydi sandalyeye. Çaresizlik deniyordu buna lügatta ve kütüphaneler lügatlarin eviydi ne de olsa....
Ali bir müddet sonra zorlukla kalkabildi yerinden. Öğlen ezanı okunuyordu. Kütüphanenin hemen yakınlarında bir cami vardı . Üzerine yapışan üzüntüyü silkeledi ve huzur bulabildiği tek yer olan Rabbinin huzuruna çıkmak için kütüphaneden ayrıldı. Camiye varana kadar birkaç kişiye çarpmış ve özürlerini sıralamıştı. Caminin şadırvanına yürüdü eksik bir gönülle. Tamamlanmak için en ideal yerdi camiler,mescitler daha doğrusu secde. tabureye oturdu kollarının sıvadı ,ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı . Suyun buz gibi oluşuna ilk kez sevindi. Zira kendine gelebilecekti bu sayede. Abdest alırken biraz olsun ferahladı içi. Günahlarının döküldüğünü düşündü. Eskiden babasıyla camiye geldiklerinde abdest alırken babası hep söylerdi:
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mü'min veya müslüman bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile veya suyun son damlasıyla yüzünden dökülür, iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte veya suyun son damlasıyla ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile veya suyun son damlasıyla dökülür iner. Öyle ki abdest tamamlanınca günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar." Haydi temizlendin benim güzel oğlum. Rabbim affeylesin bizi inşAllah.büyüyünce büyük bir alim olacaksın Allah'ın izniyle. Sakın ha namazı bırakmayasın. Namaz dinin direğidir . Direk yıkılırsa imanın darbe alır, dışarıdan gelecek saldırılara karşı savunmasız kalır. Hem bir insan Allah'ın huzuruna çıkıpta konuşmaktan neden vazgeçsin ki değil mi can oğlum.Hatıralar beynine üşüşürken bir elin ağırlığıyla gerçek dünyaya döndü.
-Allah kabul eylesin evlat. Abdest almayı düşünüyorsun değil mi . Bir kaç dakikadır izliyorum seni de dalgınsın epey. Dünyaya dalıp da cemaatle namazı kaçıracaksın.
-Sagolasin amca. Haklısın dalmışım biraz. Allah razı olsun.
-Haydi Bismillah evlat.Birlikte camiye girdiler imam cemaatin toplanmasını bekliyordu. En ön saflarda yerlerini aldılar. İmamın tekbiriyle namaza durdular. Ve işte zamanın durduğu ve sadece duaların, ayetlerin gökyüzüne yükseldiği an da kalbi huşuyla doldu, tamamlandığı yerdi zira secde,Yaradanla buluştuğu hiçliğe büründüğü ama aslında hiçliğinin anlam bulduğu yerde. Namazlarını kılıp dağıldı cemaat,yetişmeleri gereken işleri, evleri,aileleri vardı ne de olsa. Ali ise duaya durdu, seccadesini ıslatıyordu gözyaşları, yüreği yangın yeriyken bedeni titriyor üşüyordu...
Yumruğumuz kadar olan yüreğimizin sancısına yetmiyordu beden, kaldıramıyordu bazen yükünu. Ve çoğu zaman yetiyordu bir sancı bedeni tarumar etmeye....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
∞ SONSUZ ∞
General FictionOnsuz bir aşk Sonsuz olabilir miydi? ★Bir garip Esmayken Mecnun'a dönmek korkutuyor beni. Daha önce hiç çöl görmemiş ben şimdi çöle talibim. Çöldeki size talibim... ★Çölümü vahaya çeviren efsunlu güzel. Ben şimdi gelişinin şerefine hangi yıldızı ta...