*****************************
"Tam o anda bir el kalktı havaya. Ama bu sima yabancı gelmemişti Aliye. En son sıralarda yüzü tam görünmese de bu esrarlı kişiye aşinaydı. Öğrenci ayağa kalktı ve Ali'nin yüreği gümbürdemeye. Bu kişi Esmadan başkası değildi. Fakat onun ne işi vardı burada. Hem de kendi dersinde. Ve Esma konuşmaya başlamıştı..."
*****************************- Aşk İlahi Kudretin bir tecellisidir. Kainat sevgiyle yaratılmış, mahlukata sevgi nakşedilmiştir. Allah ruhumuza kendi ruhundan üflemiştir. İnsanoğlu nefsinin ve şeytanın oyuncağı olduğunda Aşk gibi kutsal bir duyguyu kirletmiş, cismanileştirmiştir. Ama bu Aşkın yokluğunu göstermez. İçimizde bir parçada olsa kirlenmeyen bir şeyler muhakkak vardır. İlahi Aşk â ulaşmak için ise içimizdeki Yaradana ait ruha bakmak görmek yeterlidir. Suretlerden sıyrılıp mana alemine adım attığımızda Aşk zaten bizimle gelir. Ve aşkın yolu çok çetindir. Ne diyor bir sözde:
"Aşk ile yola çıkmak ise niyetin Bela ile imtihan edilirsin.
Zü'l Celali ve'l İkram
Önce Kahır ,sonra İkram"İnsanoğlu bu çetinliği, bu zorluğu göze alamadığından Aşk diye tenselliğe, sevgi diye bencilliğe bulaşıyor ve kirleniyor.
Sınıfta bir sessizlik oluşmuştu. Esma'nın sarfettiği sözler bomba gibi düşmüştü sınıfa. Ve biraz sonra bir alkış sesini tüm sınıfın alkış sesleri takip etti. Ali hem Esma'yla karşılaşmalarına hem de söylediği sözlere şaşırmış ve ne diyeceğini bilememişti.
Son alkış sesi de kesilince Ali şaşkınlığını bir kenara atıp konuşmaya devam etti.
- Evet arkadaşımıza teşekkür ederiz. Oldukça iyi bir açıklamaydı ve tüm sınıfta benimle hemfikir bu konuda. Şimdi asıl konumuza başlayalım.
"Tasavvufta Aşk Ehli "
Hz. Mevlana ve Şems-i Tebrizi'yi hepimiz biliyoruz lakin derine inildiğinde bu önemli kişilerin tasavvufi merhaleleri geçtiği ve artık ruhlarının konuştuğu aşikardır. Bu merhalelere kısaca bakıcak olursak:Tasavvuf, ahlakı temizleme yoludur. Allah'a götüren yolun son durağıdır. Varlığın daha yaşarken sonsuzluğa ulaşmasıdır. Ancak tasavvufta bu iş, birden bire gerçekleşmez. Bunun bir âdâb ve erkânı vardır. Tasavvufun, insan olan varlığımızdan çıkıp, soyutlanıp Allah'a yakınlaştıran hareketleri üç safhadan geçer:
1.Hazırlık Safhası
Bu feragah ve riyazat kapısıdır. Allah yolcusu dünyalık isteklerinden fedakarlık gösterip vazgeçer. Bu terk etme kişinin ruhunda önce bir istek ile başlar. Yani kişi fedakarlığını isteyerek şuurlu bir biçimde yapar. Fedakarlık ve terk ile başlayan bu yolculuk sonunda etrafımıza yayılan mana, içsel bir aydınlığa dönüşür. Sonra dünya yükünü istemeyecektir. Allah yolculuğuna çıkanın geri dönüşü yoktur. Yolda ilerledikçe basamak basamak çıktıkça şevk ve sevgi artar, sarhoş edici hale gelir.
Derviş olgunlaştıkça fedakarlıkta devam edecektir. Bu sefer evladan ve akıldan vazgeçer. Evlad, Allahındır. Bütün hikmetler ve akıl dervişin yanan gönlünde erir, biter, yok olur. Bunun lezzeti bambaşkadır. Lezzette hikmetle değiştirilemez. Zira tasavvuf bir hikmet değil, ilahi bir hazdır. Aşk ummanında akıl yük olarak kalır. Sadece aşkın bir nevi tortusu kalır, bu da dışarı fışkıran volkanın donması gibidir. Şiir, sema, ney bunlar aşkın ifadesidir, aşkın kendisi değil. Aşkı anlatmada birer araçtırlar.
Derviş daha sonra hayallerden ve hatıralardan vazgeçer. Ruhunu dolduran binlerce fani hayallerden vazgeçerek onlara değer vermeyecektir. Bu bir nevi istiğfardır.
Nihayet iradeden sıyrılan derviş benliğini gömer ve ölümle dirilişi bir yaşar.
2.Vecd ve İstiğrak
Dünya isteklerinden vazgeçerek boşalan ruha hakikat doğacaktır. Ancak dünya heveslerinden ve varlık vehimlerinden kurtulan kalbe Allah sevgisi doğabilir ve derviş vecde gelir. Vecd, ruhta bir baş dönmesi oluşturur. Bu baş dönmesi de ruhu mutlak varlık Allaha yükseltir. Bu yükseliş iki gezegenin birbirine çarpması gibi sarsıntılı olur ve ruh tarif edilemez bir sarhoşluk yaşar. Burada ebedilik ve sonsuzluk mekansız bir an içinde gerçekleşir.
İstiğrak denilen aşırı vecd hali, dervişin miracıdır. Bu hal ise fırtınalıdır. İçinde çok ama çok büyük bir huzura gittiğini hisseder, Allahla temas hazzı dile gelir. Varlık büsbütün yokolur ve derviş "ene'l hak" der. Gerçek Sensin ben yok oldum, der. Bizler Allahın ruhundan üflediği birer canız. O halde damla denizden nasıl ayrılsın? Damla denizde ebediyyen karışma olmaksızın yok olur.
3.Huzur Safhası
Vecdeki fırtınalar bu safhada durur, aşk devam eder. İstenilen vuslat gerçekleşir. Huzur, göze ihtiyaç duymadan görmektir yani bir nevi kalp gözü açılmasıdır. Bu mertebedeki derviş, içsel keşifler halindedir, Allah ile muhabbet halindedir.
Vecd, devamlı hasret ile; huzur, vuslat ile yaşandığına göre bu makamdaki dervişteki vecd kaybolmamıştır. Huzura vecd ile ulaşılıyor. Huzurun zayıflamadan devamlı olması mümkün olmadığına göre dervişin yine vecde ihtiyacı vardır. Fakat bazı dervişlerde vecd yoğun, huzur az; bazılarında huzur yoğun vecd az olur. Yunus Emre ve Mevlana vecd kahramanlarıdır. Dervişlerin vecd hallerini terennümlere bakarak ölçmek mümkündür ama huzur mertebelerini bilmek imkansızdır. Çünkü huzur mertebesi yabancıya mahremdir. Bu huzurda iki dost vardır sadece.
Hazreti Mevlana'nın vecdinden kaynaklanan feryatları dinledik, biliyoruz fakat O nun huzurunun derinliklerini bilemeyiz. Biz Mevlana'nın aşkını değil, aşkı ifade edişini elde edebildik. Huzur denizine yalnızca o daldı, bize de vecdinin fırtınasından çıkan sesler kaldı. Heyhat! onu Mevlana zannediyoruz...
"(Tahiru'l-Mevlevi'nin Mesnevi Şerhinden alıntıdır)"
Sınıf pür dikkat Ali'yi dinlemişti. Söylediklerini bir bir not almışlardı. Ali saatine baktı. Ders saati sona ermiş, hatta 5 dakika da geçmişti.
-Evet arkadaşlar dersimiz sona erdi. Bugünkü katılımlarınız için çok teşekkür ederim. Hayırlı günler, Esselamu Aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu.
-Ve aleyküm selam, dedi bütün sınıf tek bir ağızdan ve bir bir sıraları boşaltmaya başlamışlardı. Ali ise tek bir noktaya bakıyordu, Esma'ya. Esma ise yavaş yavaş hazırlanıyordu sanki acelesi yokmuş gibi. Tüm sınıf çıktığında sınıfta Ali ve Esma kalmıştı. Lakin ikisi de kelam edemiyor susuyorlardı. Ve sessizliği bozan Ali oldu. Gözleri yerde ama kalbi tam Esma'nın kalbine denk konuşmaya başladı:
- Bu üniversitede öğrenci olduğunu bilmiyordum. Tevafukun böylesi. Şaşırdım doğrusu.
Esma da utangaç ve ürkek bir ses tonuyla:
-Bende sizin bu üniversite de hoca olduğunuzu bilmiyordum hocam. Haddimi aşmışım anlaşılan. Kusuruma bakmayın. İyi günler.
Ali tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken Esma kapıya çoktan yönelmişti bile. Ne demekti şimdi bu. Onun öğrenci benim hoca olmam neyi değiştirirdi ki!!! Aşk hani surete,cisme bakmazdı!!! Ali kapanan kapının ardından derin bir sessizliğe gömülmüştü.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Yazar Notu: Sevgili okuyucularım nasılsınız? İnşAllah bu bölüm beklediğinize değmiştir cancağzımlarım. Yorumlarınızı, oylarınızı bekliyorum 😇
Aşkla kalın 💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
∞ SONSUZ ∞
Ficción GeneralOnsuz bir aşk Sonsuz olabilir miydi? ★Bir garip Esmayken Mecnun'a dönmek korkutuyor beni. Daha önce hiç çöl görmemiş ben şimdi çöle talibim. Çöldeki size talibim... ★Çölümü vahaya çeviren efsunlu güzel. Ben şimdi gelişinin şerefine hangi yıldızı ta...