Bakıyorum, hayır bir daha bakıyorum, yine bakıyorum ama yok, ben dedim okul özlenmez kardeşim.
Biricik okulumun(!) önünde durmuş 'ovalıyorum ovalıyorum çıkmıyor' diyen kadın gibi içimde isyan bayraklarını çekmiştim. Bu okul neden var?
"Miray gideceğim aklım sende kalacak, gir hadi okuluna."
"Tamam annelerin en güzeli."
Beni okula bırakan anneme havadan hayali bir öpücük atıp yürümeye devam ettim. 15 tatil bitmiş, okullar başlamıştı. Seneye son sınıf oluyordum ve YGS'ye girecektim, ya da o bana girecekti. Emin değilim.
Tüm bunları düşüne düşüne sınıfıma ilerledim ve o bilindik gürültüyle karşılaştım. Sanki kıyamet kopuyormuş gibi anıran bir grup salak. Sınıfımın ve canım arkadaşlarımın(!) bu bilindik görüntüsüne gözlerimi devirdim ya da deviremedim. Ben o hareketi yapmaya çalışınca gözlerim yerlerinden çıkacakmış gibi bir görüntü ortaya çıkıyordu ve maymuna benziyordum. Maymunlardan nefret ediyorum, daha 4 yaşındaydım ve ilk kez hayvanat bahçesine gitmiştim. Ve bam! Gereksiz maymunun teki kafama işemişti. Şimdi düşündüm de o anları hatırlamasam daha iyi.
En arkadaki sırama ilerlerken bu düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım ve aynı şeyi içimden tekrarlayıp durmaya başladım. Her şey çok güzel olacak... Her şey çok güzel ola-... Şansım bana yine el hareketi çekti ve koşarak uzaklaştı. Gelmesiyle gitmesi bir oluyor zaten. Sıramın üzerindeki çantaya 'Hangi bayırın gülüsün gülüm sen?' bakışları atarken o bilindik anırma seslerine ördeğin boğazını sıkarmış gibi çıkan ses eklenince, iyice sinirlendiğimi fark ettim.
"Hayırdır Miray, ah tabi. Yazık sana da, buldun marka çantayı biraz daha seyret." O ördek sesinin sahibi... Tabii ki de Burcu'dan çıkmıştı. Artık neresinden konuşuyorsa... Ah, benim ona takdığım isimle Ağzıyayıkolangillerden.
"Ne iyi dedin Burcu ya, ah tatlım bu çantanın da mı çöpü boylamasını istiyorsun?"
"Senden nefret ediyorum Miray."
Sahte bir üzüntüyle "Ama neden? Oysa ki ben seni çok seviyorum. Özellikle de saçlarını, yolması çok zevkli." dedim ve sinir eden bir sırıtış takındım yüzüme.
Tam bana cevap verecekti ki kapının açılması ve oluşan sessizlikle öğretmenin geldiğini anladım ve bulduğum boş bir sıraya oturdum. Esin bugün gelmemişti, okulun ilk gününden gelmemesi ne kadar mantıklıysa tabi(!)
Matematik öğretmenimizin okulun ilk günü olduğu için yaptığı konuşmayı uykudan baygın gözlerle dinliyordum. "Biliyorsunuz çocuklar, yeni bir döneme başladık. Bu dönem de önceden olduğu gibi sorumluluğunuz çok çalışmak..." Bilmem ne falan filan. Tabi ki gerisini dinlemedim. Adama bildiğin ninni söylüyor, bence ana sınıflarında görev yapmalı. Tam uyumak için gözlerimi kapatmıştım ki kapının tıklatılmasıyla öğretmenimizin "Gir." diyen tok sesi duyuldu. Kapı açıldı ve ardından kapandı. Merakıma dayanamayarak başımı kaldırdığımda çoğu kızın hayran hayran bir yere baktığını fark ettim. Bende başımı çevirdim ve- Allah'ım, eğer bu bir rüyaysa uyanmayım ben. Kapının önünde üzerinde okul kıyafetleri olan yakışıklıya öylece baka kaldım diğer kızlar gibi.
Saçmalama Miray, ne o aşık mı oldun?
Aşık falan olmadım geri zekâlı!
Bu bakışlar ne o zaman süper zekâ?
Bilinç altım haklıydı. Hadi sınıfımzdaki diğer kızlar yakışıklı erkek buldu mu arsızca dikizleyen varlıklardı ama peki ya ben? Annesinin halini gördükten, daha 1 ay önce sevdiği çocuğu en yakın arkadaşıyla öpüşürken yakalayan bana ne oluyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY (Düzenleniyor)
Ficção AdolescenteHayattan çok fazla bir beklentim yoktu. Yalnızca beni annem kadar çok seven biri daha olsun istemiştim. Sanırım bu listenin başında da babam vardı. Kendisi birkaç yıl önce annemi çok üzmüş, sonrada yurt dışında kendisine yeni bir yuva kurmuştu. Biri...