-Hatırlatma-
Erdeniz kapıyı açmayı başarmıştı. İçeriye adım atmamla birlikte hayranlıkla etrafa bakmam bir olmuştu. Daha yapım aşamasında bir kütüphane. Büyük bir teşekkür borçluydum, böyle bir yeri bana gösterdikleri için. Raflar bile ağaçtan. Üst raflar için bir merdiven. Köşede üst kata çıkan bir merdiven daha. Üst katta ki rafları da görebiliyordum buradan. İki tane kapı. Başımı tekrar karşıma çevirince bir tane de şömine ile karşılaştım. Hadi ama, hârikaydı! Kendimi loş bir ışığın altında şöminenin çıtırtıları ile, elime kitabımı almış, rahat bir koltukta hayal ettim. Tam anlamıyla büyüleyiciydi. Resmen kendimi bulmuştum. Bitmemiş olmasına rağmen benim için tamamdı burası. Daha sadeydi. Saatlerce oturabileceğin, kafanı dinleyebileceğin bir sığınak. Düşüncelerini susturabileceğin bir sığınak.-Bu bölüme özel bir şarkı paylaşmak istiyorum sizinle. Okumanız gereken yerde belirteceğim.
-"Blueneck - Lilitu"
"Daha bitmedi." dedi Erdeniz benim gibi etrafa bakarken. "Bence böyle bile muhteşem." dedim. Hayranlığım ses tonumdan bile anlaşılıyordu. "Bu bir sır." dedi tek kaşını kaldırmış, bana bakarak. "Tabii." dedim. "Söylemeyeceğim kimseye." Yavaş adımlarla ilerledim raflara doğru. Gözlerimi yumdum elim raflarda gezinirken. Huzur doldu sanki içim. Kitaptı sonuçta. Bir sürü kitap yer alacaktı bu raflarda. Her kitapta başka hüzün, başka aşklar, başka mutluluklar, başka hayatlar."Oturmak ister misin?" Erdeniz'in sesini duyunca daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Onunlayken hep bu oluyordu. Bambaşka düşüncelere dalıyordum. Hep beklediğim bu zamanları, düşünerek geçiriyordum. Ne aptalım derken hala düşündüğümü farkettim. "Tabii olur." dedim. "Bugün seni fazla korkutuyorum sanırım?" dedi. Sanki sormak istediği bu değildi. Tekrar dudakları aralanırken ürperdim. Aramızda bayağı bir mesafe olmasına rağmen koyu mavileri derinlerimde hissediyordum. "O kadar korkutucu muyum Derin?" derken yine kelime oyunu yapıyordu bana. Demek istediği bu değildi. "Ben o kadar korkutucuyum Derin." diyordu resmen. Bunu anlıyordum. Bir adım daha attı bana doğru. Sonra bir adım daha. Titrek bir nefes aldım. "O kadar kötü müyüm Derin?" dedi hâlâ bana doğru gelirken. "H-hayır." dedim. Kahkahası yankılandı ağaç evde. Öyle bir kahkaha değildi. Ürkmeme sebep olmuştu. "Senden korktuğum felan yok Erdeniz." dedim. "Sadece düşüncelerimle boğuşurken, sen giriyorsun araya. Her zaman olan şey bu. Korkmuyorum senden." Dediğimden ben bile şüpheliyken, sesim kendimden emin çıkmıştı. "Anlamıyorsun değil mi?" dedi aramızda bir iki adım mesafe kalmışken. "Neyi?" diye sorarken, az önceki kendinden emin kızdan eser kalmamıştı. Oldukça yakınımdayken elini çeneme koyup kaldırdı başımı. "Çocuksun Derin." demesiyle çattım kaşlarımı. Ne demek istiyordu? Cevap verecekken susturdu beni. "İnkâr etmene izin vermeyeceğim. Hiç bir şeyden haberi olmayan küçük bir çocuksun." Çenemi hızla çektim elinden. Sinirlenmiştim. Hafifce ittim onu. "Kelime oyunlarından ve benden bir şey saklanmasından nefret ederim Erdeniz, biliyorsun." Benden çocukken de hep bir şeyler saklardı. Sorunca 'üzülme diye' derdi. Şimdi sormaya cesaretim var mıydı? Hayır.
"Oyunun tam ortasındasın Derin." kaşlarım daha da çatılırken "Neyden bahsediyorsun Erdeniz?" diye sinirle soludum. "Gözlerini açta etrafına bir bak Derin! Güvendiğin, sığındığın insanlara bir bak. İnan, senden bir şeyler saklayan yalnızca ben değilim." dediğinde gözlerimin yandığını hissettim.
Öylece duruyordum. Aramızda santimler kalana dek yaklaştı. Nefesini yüzümde hissederken, başımı kaldırıpta bakamadım yüzüne. "En çok güvendiğin Derin..." dedi fısıltıyla. "Kim?" Düşündüm. Babamdı. Benden bir şey saklamazdı, paylaşırdı her şeyini. Güvenirdim ona. En çok ona güvenirdim. "B-babam." dememle güldü isterik bir şekilde. Geriye doğru çekildi. Ellerini sertce geçirdi saçları arasından. "Senden en çok gizlenen adama mı bu kadar güveniyorsun?" Artık sinirleniyordum. Öylece gelip bunları söyleyemezdi. "Ne anlamamı bekliyorsun Erdeniz?" diye bağırdım gözlerimdeki yaşları tutamazken. "Güvenme o pislik adama anladın mı? Kimseye güvenme. Hayatını mahvediyorlar Derin, görmüyor musun?" Diye kükrediğinde dediklerini hazmetmeye çalışıyordum. Öylece olduğum yerde kalırken dedikleri cidden zoruma gidiyordu. Ona karşı böyle konuşamazdı. "Sus." diye fısıldadım. "Sus. Daha fazla ağır konuşma." Resmen çıldırmış gibiydi. Ne oluyordu böyle herkese? Sorunsuz hayatımın şuan her saniyesinde bir olay yaşıyordum ve benim gibi cesaretten aciz bir kızı güçsüz bırakıyordu. İyice yaklaştı bana doğru. "Susmayacağım." dedi gözlerimin içine bakarak. Tekrar araladı dudaklarını. Sinirle kalkıp inen göğsüm zorluyordu beni. Ne yapmıştım bilmiyordum. Avcumdaki acı beni kendime getirirken dehşetle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zifiri Giz
Teen Fiction"Dizlerin.." diyor önce. "Avuçların.." diye de ekliyor sonuna. İfadesizce yüzüne bakarken, dokunuyor yaralarıma titreyen elleriyle. "Acıyor mu?" diyor elleri gibi titreyen sesiyle. İçim gibi buruk bir gülümseme yerleşiyor dudaklarıma. Sağa, sola s...