Bunun son derece iddialı bir başlık olduğunu biliyorum. Böyle bir kadın ya da erkek var mıdır? İşte bu bölümde, bu soruya bir cevap bulmaya çalışacağız. Bu kısım, kitabın özünü de daha net bir şekilde ortaya çıkaracak.
Öncelikle insanız ve burada insanları mutsuz eden bir duygudan, aldatmaktan söz ediyoruz. İnsan olmak demek, bir bakıma "her şeyi yapabilecek bir varlık" demenin bir başka yoludur.
Bir insan daha önce asla yiyemeyeceğini düşündüğü bir şeyi yiyebilir mi? Eğer açlıktan kıvranıyorsa evet. Bir insan, asla kaldıramayacağını sandığı bir ağırlığı kaldırabilir mi? Eğer ona mecbursa evet.
Peki, asla aldatmayacağını düşündüğünüz bir kadın ya da erkek, aldatabilir mi?
Şu ana kadar ki bilgilere dayanarak, bu soruyu cevaplamanız için size bırakıyorum.
Aldatmak, insanın genellikle bilinçli olarak verebileceği bir karar değildir. Çünkü aynı koşullar altında, bu tercihi yapmayan çok sayıda insan vardır. Neden bazı insanlar, çok küçük bir açık bulduklarında hemen aldatma eylemini gerçekleştirirken, bazıları, her şeye rağmen bunu asla yapmaz?
Burada değerler ve inançlar devreye girer. Bazı insanları, sahip oldukları değerleri bunu yapmaktan alıkoyar, bazı insanları da inançları.
Ancak bir konuda uyarıda bulunmak istiyorum. Değerler ve inançlar, daha çok mantıklı olarak kullandığımız kaynaklarımızdır. Bunlar içgüdüsel olarak oluşturulan bir takım durumlar değildir. Doğduğumuzda, değerlerimiz ve inançlarımız şekillenmemişti. Ama içgüdülerimiz yani duygularımız doğduğumuz anda vardı.
Aldatmanın çok sıradan bir şey olduğunu kabullenen bir ortamda büyüyen bir çocukla, aldatmanın büyük bir yanlış olduğunu düşünen bir ortamda yetişen bir çocuk sizce aynı değerlere sahip midir?
Ya da, Müslüman bir ailede yetişen bir çocukla, Katolik bir ailede yetişen bir çocuğun inançları. Bir Amerikalı ile bir Kırgız'ın değerleri, yaşama bakışları.
Bütün bunlar mantık düzeyinde sahip olduklarımızdır. Ama bir de mantık dışı, içgüdüsel olarak sahip olduklarımız var ki, onlar bir Amerikalı 'da da var, bir Türk'te de, bir İspanyol'da da.
Bu duyguların en başında da, cinsel içgüdümüz vardır. Doğumdan itibaren şekillenen ve sonra çevreye ve değerlere bağlı olarak değişim gösteren bir içgüdüsel dönüşüm yaşarız hepimiz.
Bundan kurtulamazsınız. Bunu herhangi bir kitapta bulamazsınız. Buna sonradan sahip olmak ya da bundan kurtulmak mümkün değildir. Bunu bastırdıkça, daha fazla acı çeker insan.
Cinsellik, insanın sahip olduğu en temel içgüdülerden birisidir.
Sevgi de aynı şekilde doğuştan sahip olduğumuz çok temel bir değerdir. Sevgiyi de sonradan öğrenmedik. Ona doğduğumuz anda zaten sahiptik.
Bu iki temel duygu, sevgi ve cinsellik, insanın hayatından söküp atamayacağı içgüdülerden birisidir.
Değerlerimiz ve inançlarımız, bize mantıklı olarak bazı şeyleri yapmamızı söylerken, duygularımız, bizi açlığını çektiğimiz şeye götürebilir. Mantık, duygudan tamamen farklı bir şeydir.
Dünya üzerinde, her insan, kendisinden asla beklenilemeyecek şeyleri yapabilir. Yapar demiyorum, ama bunu yapmasını sağlayacak duygusal bir duruma girdiğinde, bunu yapabilir diyorum.
İnsanları aldatma konusunda motive eden, onları bu eyleme geçmeye zorlayan şey, mantık değil, duygulardır. Bu açıdan bakıldığında, herhangi bir insanın, herhangi bir şeyi yapması, potansiyel açıdan mümkündür.
Burada bir kötü haber, bir de iyi haber vermek istiyorum size.
Kötü Haber: Dünyadaki her insan aldatabilir!
İyi Haber: Aldatmaya götüren bir duygu yoksa o zaman bu söz konusu bile olamaz.
İnsanı aldatmaya iten duygu, doğuştan sahip olduğumuz sevgi ve cinsellik içgüdüsüdür. Diğer pek çok sebepten de söz edilebilir, ama listenin başında bunlar vardır. Eğer, bir insanın sevgi ve cinsellik duyguları sürekli olarak bir arayış içindeyse, o zaman aldatma sürecinden söz edilebilir. Yine bu konuda da, kitabın her sayfasında olduğu gibi, genelleme yapmamaya özen gösteriyorum. Biz burada bazı bilinçaltı yasalarına dayanan varsayımlarda bulunuyoruz. Burada sizin yapacağınız şey, bu bilgileri kendi hayatınıza ve ilişkinize uygulamaktır.
Gerçek şu ki, bir insan, duygularının zoruyla her şeyi yapabilir. Bir insan, gerçekten mecbur olduğunda, hiç beklemediğiniz şeyleri gerçekleştirebilir. Bir şeyi yapmaya mecbur olduğumuza, duygularımızla karar veririz. Duygularımız bizi bir şeyi yapmaya mecbur eder. Ya da yapmamamızı sağlar.
Aldatma, insanın doğuştan sahip olduğu bir takım mantık dışı duyguların tatmin edilmesinin, sağlıklı bir beraberlik dışındaki illegal yoludur.
Aldatan kişi, çoğunlukla duygularının kontrolünü kaybetmiştir ya da bazı yönlerden tatmin duygusunu henüz yaşamamıştır.
Aldatan kişi, besbelli ki, hoş olmayan bir yol seçmektedir. Bu kitabın amacı, duygusal açlıklarımızı, kendi mevcut beraberliğimizde tatmin etmenin somut yollarını göstermektir. Bu duygudan kaçmak ya da onu yok saymak değildir bu. Onu tanımak ve o duyguyla dost olmaktır. Ancak böylece kendimiz olmaya ve güzel bir ilişki yaşamaya başlarız. Diğer türlü, hayatının her anını, o kayıp duyguyu aramakla geçiren ve onu hiç bir yerde bulamayan mutsuz bir insan oluruz. Belki kısa dönemde her şey güzel gibi görünebilir bazılarına, ama zaman ilerledikçe, sevginin o saf gücünü, hiçbir gecelik ilişkide bulamamaya başladıkça, bu acı daha belirgin olarak hissedilmeye başlanacaktır.
En doğru olan şey, duygularımızın sesine kulak vermektir. Duygularımızı illegal yollarla tatmin etmekse, hem kendimizi aldatmaktır hem de diğerlerini.
İnsan ancak sevgiyi bulduğu zaman bütün arayışları sona erer.
Dünyada asla aldatılamayacak kadın ya da erkek yoktur. Dünyada sevgisiz kalmış erkek ve kadın vardır. Ve o insanlar, tıpkı susuz bir insanın suyu araması gibi, her yerde sevgiyi arayacaklardır.
Umarım onu, ait olduğu yerde bulurlar.
Ve umarım siz, onu bulamayanlardan olmazsınız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aldatmaya Gittim Dönücem (Raflarda)
RomanceBu kitap, Mustafa Çay'ın "Aldatmaya Gittim Dönücem" adlı basılmış kitabının bir özetidir. Telif hakları gereği kitabın tamamını yayınlayamıyoruz. Kitap içeriğinin yaklaşık üçte birlik kısmını bu hikayede bulabilirsiniz. Basılı kitabı Türkiye'deki tü...