Kapak tasarımımız için Gizem Çetin'e teşekkür ediyorum. Bu bölüm ona ithaf olsun o zaman :)
Mine sabah, daha doğrusu öğlen, uyandığında başındaki şiddetli ağrı kendini göstermişti. Sağ eliyle başını ovalarken gözlerini açıp bir kaç kez kırpıştırdı. Dün geceki olaylarda olan eksik parça, kendi ve yanındaki huzur bulduğu adamın üzerinde hiçbir şey olmayışından tamamlanmıştı. Sıkıntıyla doğrulduğu yatakta kendini geriye bıraktı. Yastığın havalanmasıyla sıçrayarak uyanan Deniz, kendine gelmekte güçlük çekti. Mine gibi sarhoş olmasa da oldukça uykusuzdu.
"Günaydın." diye mırıldandı Mine'ye doğru.
"Sana da." dedi soğuk ve düz bir tınıda.
"Ne oldu?" Deniz boynunu sağa sola yatırarak oturur hale geldi.
"Bu yaptığımız çok yanlıştı." diye mırıldandı Mine. Ah, kesinlikle dün geceye dair her şeyden memnundu ve yanlış bulmuyordu. Sadece alttan almak istediği için böyle söylemişti. Basit kızı oynamamak için.
"Sarhoştun."
"Ben sarhoştum, sen değil!" diye çıkıştı.
"Bana, beni istediğini söyledin." diyerek savunmaya geçti Deniz.
"Sarhoş olmam, aptal olmam anlamına gelmiyor. Gayet iyi hatırlıyorum."
"O zaman karşı komşumun senin inlemelerin yüzünden eve geldiği kısmı da hatırlıyorsundur." diyerek çapkınca göz kırptı Deniz. Sırf Mine'yi utandırmak için böyle söylemişti ve amacına da ulaşmıştı. Mine şimdiden kıpkırmızı olmuştu.
"Ne!" diye cırladı.
"Bak gördün mü? Hem sarhoş, hem aptalmışsın."
"Senden nefret ediyorum Deniz Acar!"
"Bende senden Mine Şeker." Deniz gülümseyerek yataktan kalkıp kıyafet aldıktan sonra duşa girdi. Utançtan ve sinirden kıpkırmızı kesilen Mine ise diğer banyoda işini hallettikten sonra kanepede duran kıyafetlerini alıp üzerine geçirdi. Çantasına koluna takıp evden çıkacakken karşısında dikilen yarı çıplak Deniz ile durdu.
"Ne istiyorsun?"
"Bir öpücük olabilir." deyip göz kırptı.
"Siktir!" Mine bağırıp kapıyı kapattıktan sonra koşarak evi terk etti. Deniz arkasından şuh kahkahalar atarken oldukça eğlenmişti. Mine'yi bu kadar agresif hale getiren de, kedi gibi yapan da kendisiydi. Eğer bu sabah Deniz özür dileyip, ondan bir öpücük alsaydı dün gecenin tekrarı yaşanacaktı ve Mine şuan mutfakta güle oynaya kahvaltı hazırlıyor olacaktı. Ama Deniz onu kızdırmayı istemişti çünkü yeniden kendisine bağlanmasını istemiyordu. Ne olursa olsun.
Mine taksiye binip barın adresini verdiğinde sinirle soluyordu. Dün gece kapattığı telefonunu açıp cevapsız çağrılara baktı. Annesi ve Sezin'den gelen aramaları görünce şaşırsa da Sezin'i geri aradı.
"Mine!" diye sinirle açtı Sezin telefonu.
"İyiyim, Deniz'in yanındaydım." diye açıkladı konuyu bilen Mine.
"Gazeteleri gördün mü?"
"Hayır." dedi ürkek bir sesle. Kaşları çatılmış bir vaziyette yolu takip ediyordu.
"Annem bizi çağırıyor."
"Deniz'in yanından yeni çıktım. Eve gidip üzerimi değişeceğim, en fazla bir saate gelirim."
"Beni de alır mısın?"
"Alırım, görüşürüz." Mine telefonu kapatıp çantasına attıktan sonra sinirden kızaran ellerini ovuşturdu. Baş ağrısı, uykusuzluk, kasıklarındaki ağrı, sinir ve annesi... Hepsi birleşmiş, Mine'yi çıldırtmıştı. Barın önünde taksiciye ücreti ödeyip indi ve çantasından çıkarttığı arabasının anahtarı ile otoparktan arabasını aldı. Eve gittiğinde Doğayı bulmayı beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONUN İÇİN
Lãng mạnMine ve Deniz 15 yıllık aşklarını hiç tereddüt etmeden bitirmişlerdi. Bunda sadece Deniz'in değil, Mine'nin de etkisi vardı. Henüz anne ve babasının boşanmasını idrak edemeyen Ege'yi ise büyük bir talihsizlik bekliyordu. Ege'nin hastalığı aile bağla...