0.1

1.1K 43 4
                                    

Mine sabah zorlukla kalktığında kendine gelmek için bir kaç egzersiz yaptı. Hazırlanmak için giyinme odasına gitmeden önce oğlunun odasına girerek onu uyandırdı. 

"Günaydın..." diye mırıldandı uyku mahmurluğuyla Ege.

"Günaydın bebeğim, bugün nasılsın?"

"İyiyim." diyerek yatakta doğruldu Ege.

"Giyinip kahvaltı sofrasına geç olur mu?"

"Peki." diyerek dolabını açıp okul formasını çıkarttı Ege. Mine de aralarındaki kırgınlığın sona ermiş olmasının sevinciyle hoplaya zıplaya giyinme odasına gitti. Büyük dolabını açıp bugünkü ruh halini yansıtan beyaz ve turuncudan oluşan elbisesini askıdan alarak elinde tuttu. Ona uygun çanta ve ayakkabılarını aldıktan sonra giyinip odasına döndü. Makyaj masasına oturup hafif bir makyaj yaptıktan sonra açtığı uzun sarı saçlarını düzleştirdi. Küpe ve kolyesini taktıktan sonra küçük çantasını koluna takarak koşturarak odadan çıktı. 

"Akşam görüşürüz!" diye seslendi mutfağa doğru.

"Mine hanım, kahvaltı?" diye sordu Doğa tereddütle.

"Sanırım bugün dışarıdan atıştıracağım."

"Ama kaç gündür doğru düzgün beslenmiyorsunuz. Hastalanacaksınız."

"Korkma Doğa, iyiyim. Yarın söz yapacağım kahvaltından." deyip kıkırdayarak oğluna uzaktan öpücük gönderdi. Asansör gelir gelmez aşağıya inip geç kalma endişesiyle otoparka ilerledi. Arabasına yaklaşmak üzereyken yanında duran arabayla olduğu yerde kaldı. Deniz istifini bozmadan, bütün çekiciliği ile arabadan inip Mine'nin yanına geldi.

"Merhaba." Mine dakikalardır tuttuğu nefesini bırakıp gülümsemeye çalıştı.

"Merhaba..." dedi çekinerek. "Ege için mi geldin?" diye sormadan edemedi.

"Ben..."

"Bugün görüş günün değil ama görüşebilirsiniz, sorun değil." diyerek gülümsemesini büyüttü. Karşısındaki adam kesinlikle her şeyi hak ediyordu.

"Ben Ege için değil, senin için geldim." Mine bakışlarını ayaklarından çekip Deniz'in öldürücü derecede yoğun kahverengi bakışlarına çevirdi. Şaşkınlıktan ağzı aralandı, kaşları kalktı.

"Neden?" dedi içinde oluşan minik umutla. 

"Ayak üstü konuşulacak bir konu değil. Kahvaltı yapmamışsın, zamanın varsa bir yere gidelim mi?"

"Peki." diyerek titrek bir nefes alıp Deniz'in arabasının ön koltuğuna oturdu. Kemerini takıp dikiz aynasından makyajını kontrol ettikten sonra eli radyoya gitti. Artık karı-koca olmadıkları aklına geldiğinde elini çekip Deniz'in kendini izleyen gözlerine baktı.

"İstediğini açabilirsin, sorun değil. Senin müzik albümün torpido da." Mine şaşkınlıkla açtığı ağzını kapatıp radyodan gelişi güzel bir şarkı açtı. 

"Kahvaltı yapmadığımı nereden anladın?"

"Ben seninle ilgili her şeyi çok iyi biliyorum."

"Ama bu sorumun cevabı değil." diye diretti Mine.

"Sorunun cevabı..." Deniz çok kısa bir süre düşündü. Trafik lambası yeşil yandığında gaza bastı. "Sabah uyanır uyanmaz kahvaltı yapamazsın. Üzerindeki uyku mahmurluğuna bakılırsa yeni uyandın. Öyle saçma bir tespit işte." Deniz ne kadar geçiştirse de ikisi için de büyük önem taşıyan bu detay Mine'yi gülümsetmişti. Ünlü bir restoran zincirinin önünde durduklarında Mine Deniz'e bakıp itiraz etmek için ağzını açtı.

ONUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin