0.0

1.5K 47 5
                                    

Kapak tasarımımız için Zeynep Çağla Dönmez'e teşekkür ediyor, öpücüklerimi gönderiyorum :)

Genç kadın ofisinden topuklu ayakkabılarının izin verdiği derecede koşarak çıktı. Büyük çantasından arabasının anahtarını bulup çıkarttı. Grand Cherokee marka beyaz cipine binip gaza bastı. Nezih semtlerden birinde bulunan evine ulaşması uzun zaman almamıştı. Arabayı otoparka park ederek rezidansa giriş yaptı. Asansöre binip 4 numaralı tuşa bastı. Asansör ilerledikçe kalbinin çarpıntısı da artıyordu. Oğlununu dadısı arayıp Ege'nin biraz ateşi olduğunu söylemişti. Tek hazinesi olan Ege'ye bir şeyler olacak korkusu Mine'yi çıldırtmıştı. Soluk soluğa kapıyı çaldığında dadıları Doğa hanım kapıyı açmıştı.

"Ege?" diye seslenerek içeriye girdi Mine. Adımlarını Ege'nin odasına yöneltip içeriye girdi. Bir tanecik oğlunu yatakta halsiz bir şekilde yatarken görünce içi parçalandı.

"Anne..." dedi Ege zorlukla. Mine derhal baş ucunda bulunan ateş ölçer ile oğlunun ateşini ölçtü. Çok yüksek olmaması içini biraz da olsa rahatlatmıştı.

"Ne oldu?" diye sordu Doğa'ya bakarak.

"Bilmiyorum efendim, okuldan gelince halsizdi." Mine oğlunun anlına minik bir öpücük bıraktı.

"İlaç verdin mi?"

"Hayır..." Mine başını sallayarak ecza dolabından ihtiyacı olan şurubu aldı. Kaşığa doldurup oğluna içirdikten sonra eski yerine bıraktı.

"Sen çıkabilirsin, ben bugün evdeyim."

"Peki efendim, iyi akşamlar." diyerek evden ayrıldı Doğa. Mine üzerindeki kıyafetleri çıkartıp rahat bir şeyler giyindikten sonra oğlunun yanına geldi.

"Nasıl hissediyorsun bebeğim?"

"Biraz daha iyiyim..." diye mırıldandı Ege. "Yemek yapar mısın?" Mine öylece kalakaldı. Bu zamana kadar kariyer peşinde koşmaktan ev kadını olmayı hiç denememişti. Yemek yapmayı da denememişti. Yumurta ve hazır çorba dışında bir şey bilmiyordu. Belki de Deniz de bu yüzden gitti diye düşündü kadın. Onun ilgisizliğinden.

"Dışarıdan söyleyelim mi? Pizza'ya ne dersin?"

"Yakında pizzacı bizim eve bir şube açacak farkında değil misin?" diye söylendi çok bilmiş oğlu. Kadın gülümseyerek oğlunun tıpkı babasına benzeyen kumral saçlarını karıştırdı.

"Üzgünüm Ege, istersen çorba yapabilirim..."

"Hayır istemiyorum."

"Sen biraz dinlen, halletmeye çalışacağım..." diyerek odadan çıkıp mutfağına girdi kadın. Etrafa bir yabancının eviymiş gibi baktı. Tencereler, tabaklar, erzak dolabı neredeydi bir fikri yoktu. Her zaman işten döndüğünde önünde hazır olurdu yemeği. Sabahları da o uyanmadan Doğa hallederdi kahvaltıyı. İç çekerek özel tasarım mobilyaların kapaklarını açmaya başladı. Geniş bir tencere bulduğunda gülümseyerek çıkarttı ve ocağın üzerine koydu. En köşedeki dolaptan bir paket makarna çıkartıp tezgahın üzerine koydu. Cep telefonundan makarnanın tarifine bakarken kaynattığı suyu tencereye boşalmıştı. Makarnaları da suyun içerisine atıp biraz da tuz ekledi. Sosu asla yapamayacağını bildiği için umutsuzca tencerede pişen makarnaya baktı. Çok fazla sürmeden makarnayı alıp süzgeçten geçirdikten sonra tabaklara koydu. Dolaptan çıkarttığı ketçap ve mayonezi masaya koyduktan sonra iki bardak meyve suyu doldurdu.

"Anne..." dedi dehşet içinde kalmış Ege. Mine panikle oğluna baktı. "Sen yangın çıkartmadan, kendine zarar vermeden yemek mi yaptın?" Mine gururla gülümsedi.

"Elbette tatlım." Ege annesinin elinden yiyecek olduğu ilk yemek için oldukça sabırsızdı. Masaya oturup tabağına çatalı batırarak ağzına götürdü. Henüz pişmemiş olan makarna Ege'nin ağzında kıtır kıtır sesler çıkarırken yüzünü buruşturdu.

ONUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin