0.6

840 28 1
                                    

Deniz'den...

Sabah gözlerimi açtığımda Mine kollarımın arasında kıvrılmış bir şekilde duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah gözlerimi açtığımda Mine kollarımın arasında kıvrılmış bir şekilde duruyordu. Uyanık olduğunu fark ettiğimde saçına bir öpücük kondurdum.

"Günaydın." dedi tatlı bir gülümsemeyle.

"Günaydın." diye karşılık verdim bende.

"Ege'nin yanına ne zaman gideriz?"

"Doktoruyla bir görüşelim, sonra da oğlumuzun yanına gideriz." suratındaki aptal sırıtmaya doya doya baktım.

"Hadi o zaman." deyip yatakta doğruldu. Bende üzerimizdeki pikeyi kenara çekip ayaklarımı sarkıttım. Ayakkabımı giydikten sonra Mine'nin elini tutup merdivenlere yöneldim. Ritmik bir şekilde iki kat indikten sonra Gültekin bey'in odasının önünde durduk. Kapıyı tıklayıp içeriye girdikten sonra yerlerimizi aldık. Dün geceden dolayı bana karşı temkinli davransa da Mine ile daha çok iletişimde bulunuyordu.

"Sonuçlar çıktı mı?" dedim gereksiz muhabbetlerini sonlandırmak amacıyla.

"Evet." dedi garip bir sıkıntıyla. Sırtımı dikleştirip Mine'nin ellerini avucumun içine aldıktan sonra doktora baktım.

"Ege... Hasta mı?" diye titrek bir sesle sordu prensesim.

"Yaptığımız testlerin bulguları pek iç açıcı değil. Biraz umudumuz vardı ama artık yok."

"Siz ne dediğinizin farkında mısınız?" diye atıldı Mine. Yine sinirden kızarmıştı. Onu sakinleştirmek için sakin olmam gerektiğini defalarca hatırlattım kendime.

"Elbette. Kanda bulunan lenfoid ve myeloid adı verilen hücreler kontrolsüz çoğalıp vücudu istila edebiliyorlar. Oğlunuzda da bu durum gözlendi. Üzgünüm ama, Ege lösemi..."   

O an Mine için de benim için de dünya durmuştu. Doktoru dinleyememiş, Mine'nin okyanusu andıran derin mavi bakışlarında kaybolmuştum. Beynimin içinde oluşan 'Ege'yi kaybetme' düşüncesi damarlarımın gerilmesine sebep olmuştu. Mine'den boşandığım halde onunla görüşmek için aramdaki tek sebep Ege'ydi. Eğer onu da kaybedersem...

"Hayır.." diye fısıldadım. İç sesim, dış sesim, beyin fırtınalarım birbirine karışmıştı. Mine'nin sol gözünden bir damla yaş düştü. Daha sonra ardı arkası kesilmeden diğerleri. Küçük burnu kızardı, gözlerindeki kurumuş makyaj yeniden akmaya başladı. Nefesimi dakikalarca tutup onu izledim. Aklıma kazıdım bakışlarını. Yüzüne yapışan saçları sinirle ensesinde doladı. Kıyamadım, yanına gidip güzelce ördüm. Eskiden saçlarını ördüğüm zaman bundan çok hoşnut olurdu. Annesinin bunu hiç yapmadığını, saçlarında hiç şefkatli eller hissetmediğini söylerdi. Bu sefer sesini çıkarmadı. Şuan ağlamak, haykırmak, bir şeyleri yıkıp dökmek istiyordum ama sustum. Az önce doktorun dediklerini duymamış gibi yaparak yerime geri oturdum. 

"Tedavi için uygun iliği bulmamız gerek. Bana yardımcı olmalısınız. Tüm aile bireylerine basit bir kaç test yapacağız." diye konuya açıklık getirdi doktor.

ONUN İÇİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin