Mine'den
Veda etmek...
Kelime anlamı 'sevilen birinden veya bir yerden ayrılmak' olan bu iki kelimenin yana yana gelmesiyle oluşan kalp sancısını kimse anlatmamıştı bize. Okuduğum bir kitapta 'Vedalar zor ve acıdır. Hele ki bu vedaya mecbursanız, o acıya da mecbursunuzdur.' yazıyordu. Şimdi vedaya da, acıya da mecburdum. Aslında hiç gitmez dediklerimiz gitmiş, bitmez dediğimiz her şey bitmişti. Deniz'e gittiğinde, 'gelişin değil de, gidişin hiç çıkmıyor aklımdan' demiştim. Artık aklında gidişim ile kalabilmiş miydim? Elbette ki hayır. Onun aklında her zaman 'gülüşü güzel kadınım' olarak kalmıştım. Hiç olmadık zamanda 'gülüşlerini özledim' diye mesaj atardı. Bazen saatlerce sevişmemize rağmen tam anlamıyla doruğa yüzümdeki gülümsemeyi gördüğü zaman ulaşırdı. Her zerresini özlüyordum, özlemeye de mahkumdum.
Ben o adam için hayallerimden, gülüşlerimden,hayatımdan vazgeçmiştim. Ve en önemlisi... Ben onun için, ondan vazgeçmiştim.
Bencildim, çok fazla bencildim. Onun başkasına, bir bitkiye dahi, sevgisini kıskanacak kadar bencildim. Ben onu kendimden bile sakınırken, onu başkasıyla birlikte görmek bir nevi intihardı. Gitmez sandım, bağırıp çağırsa da ertesi gün barışırız sandım. Hiç bitmez sandım, ellerimi tutmayı ölene kadar bırakmaz sandım. Gitti ve bitti...
Telefonu kapatmak için elime aldığımda Deniz'den bir sürü cevapsız çağrı ve mesaj olduğunu gördüm. Okumadan yana kaydırarak ekrandan sildim. Telefonun ekranındaki Ege'nin resmine buğulu gözlerle uzun süre baktım. Aklıma Ege'ye bir şey olmuş olabilir düşüncesi gelince çabucak mesajlara girdim. Onca mesaj arasında Ege'nin ismini aradım ama hep gitmemem için direten mesajlarla karşılaştım. Defalarca özür dilemişti. Tam mesajlar kısmından çıkarken bir mesaj daha geldi.
Sen benim sensizliğimin başlangıcı oldun.*
Bir mesaja kaç dakika bakılabiliyor ise o kadar uzun süre baktım. Kafamı kaldırmak gelmedi içimden. Midemde öldüğünü düşündüğüm kelebekler canlandı. Bu mesajın diğer mesajlardan farkı; bizim şarkımıza ait bir söz olmasıydı. Tam on sekiz yaşıma bastığım gün, gece yarısı, Deniz'in kollarında ilk cinsel ilişkimi yaşarken, arka planda çalan şarkının sözüydü. Deniz kulağıma usulca 'bu bizim şarkımız' diye fısıldamıştı o gün. İkimiz de bu şarkıyı hiçbir yerinde takılmayacak kadar ezbere biliyorduk.
Kafamı kaldırıp gökyüzündeki gri bulutlara baktım. Kalbim hiç bu kadar fazla acımamıştı. Gerçekten gitmemi istemiyordu. Beni önemsediğini, sevdiğini hiç göstermese de gerçeği böyleydi. Seviyordu ve beni fazlasıyla önemsiyordu.
Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? O seni bırakıp gitmişti unuttun mu?
Devreye giren iç sesimle derin bir iç çektim. Haklıydı, elbette unutmamıştım. Belki Ege'yle uğraşmak istemediği için, belki de kendi çıkarları için geri istiyordu beni. 'Eğer bir yola girdiysen, o yoldan sakın geri dönme' demişti babaannem. Kararlılıkla telefonumu kapatıp çantamın içine attım. Otogarda en yakın zamanda kalkacak otobüse bir bilet almış ve nereye gittiğine bile bakmadan binmiştim. Hareket edeli çok kısa bir zaman olsa bile arkamda Ege'yi ve Deniz'i bırakmış olmanın ağırlığı vardı yüreğimde.
Sen nasıl bir annesin? Oğlunun kurtarmak senin elindeyken kaçıp gitmeyi tercih ettin.
İç sesim tekrar kendini belli etmişti. Haklı olması hiçbir şeyi değiştirmemişti. Beynimin derinliklerinde 'işte gidiyorum' şarkısı çalarken gözlerimi kapattım. Kapalı göz kapaklarımın ardından firar eden göz yaşlarına engel olmadım. Bugün istediklerini yapmakta özgürdüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONUN İÇİN
Любовные романыMine ve Deniz 15 yıllık aşklarını hiç tereddüt etmeden bitirmişlerdi. Bunda sadece Deniz'in değil, Mine'nin de etkisi vardı. Henüz anne ve babasının boşanmasını idrak edemeyen Ege'yi ise büyük bir talihsizlik bekliyordu. Ege'nin hastalığı aile bağla...